26.09.2014

"Bahis Tahmini Yaparım" Diyenlere...

Yeni sezonla birlikte ilk kez iddaa/bahis tahmini için bir şeyler yazmaya başladım. Tabii ki konu Serie A, başka lige tahmin yapıp "bu budur, bu değildir" diye ahkam kesecek değilim ama Serie A oldu mu sazı ele alırım hiç acımam. Gömülecek takımı iyice gömerek, iyi takımın hakkını vererek maç önü bilgilendirmesini ve tahminimi yazıyorum dört haftadır ve sezon boyu da sürecek, gayet keyifli işmiş bence.
Katkı sağladığım tahmin sitesi Winonbet.com Fransa ve Almanya ligleri için de bu ligleri düzenli takip eden yazarlar aramakta. Her hafta maçları bir önceki geceden hazır edip maç günü okunabilir halde teslim etmeniz yeterli. Zaten editör girişi yapıp sayfanızdan blog yazar gibi tahmin ekliyorsunuz. Birkaç kere blog yazısı yazmış herkes yazı ekleme konusunda sorun yaşamaz.

Her maçta 200 kelimenin fazla altına inmeden 200-250 kelime civarı ufak maç tahminleri yaapacaksınız. Yazı sonunda iddaa'daki seçenekler içerisinde 1 veya 2 tahmin seçeneği belirteceksiniz. Kurallar bunlar. Yazılar karşılığı ufak bir gelir(tahmin yazısı yazılan maç başı 4 TL) de sağlamış olacaksınız kendinize.

İlgilenenlerin bana değil doğrudan Gökhan'a başvurmaları lazım: gkhnaksoy@gmail.com (mail) / gok-aks@hotmail.com (skype)

Daha önce Twitter'dan da başvuru olmuştu birkaç tane, o arkadaşlar yanlış anlamasınlar, onların da başvuruları duruyor, seçim için alternatifler çoğalsın istiyorlar, aceleyle seçim yapmamak için.

17.09.2014

Prandelli ve Diğerleri: Galatasaray 1-1 Anderlecht


Tam olarak nereden başlayacağımı planlayamasam da önce kendimi eleştirerek başlamak en iyisi. Kadro açıklandığında Selçuk-Melo-Xhemaili-Sneijder dörtlüsünün destansı bir top oynayacağını, her birinden ayrı ayrı söz edeceğimizi falan iddia etmiştim ancak bu görüşüm ilk dakikalarla birlikte patladı. Uyum sorunu desek Xhemaili bunu yaşatmayacak kadar uyumlu başladı Galatasaray kariyerine. Birkaç yanlış pası ve anlamsız denemeleri oluyor iki maçtır ancak 10 sene takımda kalıp bunları aşamayan Ayhan Akman türevi oyuncuları da gördü bu gözler, iki maçta bu noktaya gelen adamın kusursuza doğru adım adım gideceğinden şüphem yok. Kısacası bir uyum sorunu yok, genel bir aksaklık var, Sneijder biraz sorumluluktan çekinir durumda, belki Dünya Kupası sonrası hala istediği düzeye gelemedi, belki de arkasında topla oynama yeteneği olan adam sayısı artınca rahatladı, bilemeyiz. Düzeleceği konusunda şüphem yok. Xhemaili'yi zaten iki maçta bağrımıza bastık. Melo günü kurtarıp takımın yıkılmamasını sağladı her kötü maçımızda olduğu gibi. Bir gün herkesi tek tek sıra dayağına çekip "Siz neyin peşindesiniz?" diyecek orta yuvarlakta, bir o eksik kaldı. Selçuk ve Sneijder kaptan ama gizli kaptan Melo. Fiorentina'da da 1 sene oynayıp satıldığı haberini alan taraftarın kulübü taşlamasına sebep veren şey bu karakteri zaten. Gizli bir şekilde takımın patronu haline gelebiliyor ve bundan hiçbir futbolcu da rahatsızlık duymuyor.

Gelelim Selçuk'a. Takip ettiğim 200'den fazla insanın yarısını atıyorum Twitter'da, bisiklet-yüzme-yabancı-haber gibi hesaplar ve futboldan alakasız çevre desek. 100 kişilik bir ekip vardır herhalde devamlı olarak futbol konusunda yazan çizen. İçlerinde benim kadar Selçuk İnan'a destek olan yok. Fırat Selçuk desen Fiorentina'dan önce Emre Çolak ve Selçuk İnan diyecek insanlar. Emre konusunda inatçılığım tüm hızıyla sürecek ama Prandelli izin vermiyor, herhangi bir inat konusu yaratamadım oynamadığı için. Halbuki sezon başı hazırlıklarında gayet de iyi görünüyordu ve Prandelli'nin istediği her şeyi yapıyordu Sneijder veya Selçuk'un görevini aldığında. Melo gibi bile denedi Prandelli ama o bir deneyden öteye gidemezdi, o fizikle orada oynayan adamı maç içinde parçalayıp son düdükle birlikte mangal yaparlar saha ortasında ateşi yakıp. Neyse konu neden Emre Çolak Oldu ki? Selçuk'a uzun uzun değinmem lazım. Prandelli, Selçuk'un kötü geçen 2013/14 sezonundan sonra büyük bir fırsat ve tren henüz kaçmış değil. FM/CM oynayan bilir, bazı oyuncular ortama adapte olamayıp "Beni evime gönder hocam iki-üç hafta, kafayı toplayıp döneyim." derdi, biz de yollardık ve çoğu zaman işe yarardı oyuncu mental anlamda muhabbet kuşu seviyesinde değilse. Selçuk'un ilk etapta ihtiyacı olan şey bu, öyle veya böyle, ister kadro dışı gibi ağır bir damgayla, ister "izin" adı altında iyimser bir havayla... gidip iznini alacak ve hem vücudunu hem kafasını dinlendirip son bir şans için dönecek. Hala yerden yere vurup eleştirenlerle aynı kafada olamıyorum ama Metin Oktay'ın, Bülent Korkmaz'ın taşıdığı kaptanlığı taşıyorsan kafandaki ilk dert Galatasaray olacak. Galatasaray derken, takım olan, yeşil saha içerisinde olan. Galatasaray'ın taraftarı değil. Taraftar bir koca sezon eleştirdiği adamı öbür sezona aynı çizgide başladığı zaman yerden yere vurma hakkına ne yazık ki sahip. Selçuk kariyeri boyu bunu takacaksa zaten o kariyerin son birkaç sezonuna değil ayına bile girmiş olabilir. Geçen sezon Mancini'nin sistemi gereği Selçuk'un sağa sola pası dağıtıp yerinde kalması yeterliydi benim gözümde. Ancak bu sezon Prandelli ondan Montolivo'dan aldığı verimi bekliyor. Geçen sezona dek eleştirildiği maçlarda bile 90 dakika kalan Selçuk'un artık kenara gelmeye başlaması hocanın istediklerini alamamasıyla alakalı.

Sezon başı yazmıştım, Prandelli ufacık bir ışık görürse oynatır. Israr eder, eder, eder, eder, en sonunda da hocayı eleştirenler utanırlar. Fiorentina'da beş senede defalarca yaşadım, yine yaşayacağımız oyuncular olacak göreceksiniz. Ancak Selçuk'u oynamamaya iten saha dışı şey neyse bir an evvel çare bulunmalı. İki şampiyonluğu avuçlarının içinde tutup takıma hediye eden Selçuk'un sadece fiziksel eksiklikle bugünkü durumuna gelmesi akıl alır gibi değil. Fiziksel eksiklik savunma yönünü köreltir ancak durduğu yerden zaman zaman Pirlo'yu anımsatan nokta atışlarını yapmasına engel olmaz. Sonuçta roket atmıyor, bazen 9-10 metreye de olsa kimsenin atamayacağı bir pası atan adamın şimdi atmaması fiziksel eksiklik değil. Mecburen kenara gelecek ve yerine birileri, Furkan veya Emre bile olsa denenecek, başka çıkış yolu yok. Prandelli'nin sisteminde Selçuk gibi oyuncunun rolü büyük ve Montolivo'dan aldığı verimin fazlasını alabileceği bir oyuncu Selçuk. Bugün için özel not düşmem lazım, Melo ve Xhemaili'den iyi değildi tabii ama kötü de diyemem ben. Melo savunmada ortalığı toparlayarak bu üçlünün içerisinde en iyisiydi ancak hücumu ön plana koyduğumuzda üçünü ayıramam. Genel olarak isteksiz olan orta sahada Selçuk da diğerleri kadar isteksizdi bugün. Daha önce eleştiriyi çok daha fazla dozda hak ettiği maçlar vardı ama çıkarken yuhalanacak kadar berbat değildi kabul edelim.


Bu kadar Selçuk yeterli sanırım, geçiyorum iki önemli noktaya. Sezon başı Burak ve Telles yedek kalabilir yazdığımda bana deli gözüyle bakıldı. Bugün bakıyorum, Prandelli'nin günden güne oturduğuna inandığım sistemini Telles'in istenen seviyede olmaması ve Burak'ın bu sistem dışı bir adam olması baltalıyor. Orayı kurtaracak kişi Hakan Balta, ister bana deli deyin, ister yine mi kürkçü dükkanı deyin ama görünen köy kılavuz istemiyor. Hakan Balta hem kontenjan hem de sisteme uyum sürecindeki savunma anlayışı bakımından çok uygun oraya. Sonrasında Telles düzelir, Tarık da oyuna girdikten beş dakika sonra geri dönemeyecek kadar nefessiz kalmayı bırakırsa Hakan yerini görevini yapmış bir şekilde diğerlerine devreder. Tarık'ın sadece beş dakika ileride koşturup geri dönerken orta yuvarlağı hafif geçince pes etmesi cidden mucizevi bir olay. 4.75 milyon Euro'nun bu kadar çabuk oyundan düştüğü başka bir memleket bilen varsa yorum kısmına not düşsün. Telles fizik olarak biraz eksik ama tam anlamıyla yetersiz değil, tek problemi geldiğinde attığı güzel gol ve sonrasında yüklediği aşırı özgüven. Biraz sakin ve haddini bilerek oynasa adını Telles değil sol bek olarak değiştirip oraya daimi olarak kazıyabilir.

Burak ise bu sistemin olmazı. Olmazsa olmazı değil, olursa olmazı, Burak'la olmaz... Prandelli Parma'da teknik adamlık kariyerinde hızla yükselirken Gilardino vardı, Sonra Fiorentina'ya gitti, Osvaldo'yu denedi ama yeni yetme Osvaldo o dönem işini görmedi. Toni ve Gilardino ile uzunca bir süre muhteşem sistemini muhteşem şekilde devam ettirdi. Ona lazım olan topu alıp kendini bilmez şekilde ezen ve her zaman kahraman olma egosuna sahip olan Burak değil. Prandelli'ye lazım olan şey hemen vurup rakip savunmaya panik yaptıran veya vurmuyorsa da topu üçüncü bölgede tutup arkadaşlarının yerleşmesi için kritik birkaç saniyeyi kazandıran forvet. Almeida bu yüzden burun kıvırmadığım biriydi, Elmander bu yüzden gitti diye dizlerimi dövdüğüm isimdi. Bugün Prandelli ile çıkılan dört resmi maçta Burak yerine Elmander olsa hocanın kısa sürede nasıl mükemmel sistem kurduğunu okuyorduk. Elmander sınıra takılıp Burak'a mahkum edince bizi, aynı isimler Galatasaray'da büyük bir kaos ortamı varmış gibi yazıp çiziyorlar. Geçeceksiniz bunu... O Prandelli için "Beraberliğe yatıyor" diyen adam hakkında ayrıca konuşacağız burada. Twitter'da yazının sözünü verdim ve unutmaya niyetim yok, yazılacak, bilmeyenlere Prandelli dersi vermeye devam edeceğim. Bu kadar da net ve iddialıyım bu konuda.

İddialıyım iddialı olmasına da, Burak'la devam edildiği sürece Prandelli'nin geleceğinden şüpheliyim. Zira Burak yeni sözleşmenin de gazıyla paçayı kurtarır, biz yine yerine benzerini bulamayacağımız güzel bir adamın peşinden el sallarız. Toni ve Gilardino gibi top tutan, aniden vurup hiç olmayacak/beklenmedik yerde karambol ve panik yaratan bir adam bulmalı veya yaratmalı Prandelli. Osvaldo adı bizimle anıldığı zaman çok heyecan yapmıştım ama boşa çıktı tabii o heyecan. Pandev geldiğinde ise aranan ismin o olmadığını inatla söyledim, söylemeye devam ediyorum ve edeceğim. Tek diyeceğim şudur, Pandev beklentileri tam karşılayıp sistemi uçuracak adam olmayabilir ama Burak ile %10 oranında çalışabilen sistemi %60-70'lere çeker. Bu da iki basamak atlamış bir Galatasaray demektir. Pandev'in aldığı topu direkt olarak kaleye gönderebilme özelliği Elmander ve Almeida ile tek ortak özelliği, 57. dakikadaki şutu buna örnek. Orada Burak olsa semazen misali döner dururdu kendi etrafında pozisyon bulabilmek için... %100'ü bulduracak adam ise yerli olarak yok veya varsa da henüz 16-17 yaşındadır ve haberimiz yoktur. Belki Enes Ünal buna uyar ama Prandelli'nin haberi var mıdır bilemem. Belki ilk rakip Bursa diye öğrenmiştir Enes'i. Keşke gelse ve Prandelli'nin eğitiminden geçse. Gerçi Şenol Güneş eğitiyor kendisini, o konuda korkumuz olmaması lazım, gelişir elbet. Avrupa'ya doğrudan geçiş yapmadan önce Türkiye'de bir şeyler denemek isterse bizim sisteme uyabilecek tek yerli olarak gözümüze kestirmemiz lazım. Şimdi sezon başı neden Telles ve Burak'ı yedek kalabilir diye yazıya döktüğümü anlamışsınızdır sanırım. Birkaç maç gördükten sonra ikisinin aksadığı çok açık.

Maça da şöyle isimler özelinde değil de genel olarak bakarsak şunu görüyoruz: Anderlecht bizden bir puan alsa düğün-bayram yapacak halde stada gelmiş ancak öyle korkunç bir ilk yarım saat atlattık ki Anderlecht buradan üç puanla dönebileceğine inandı. Suarez'in ilk yarı oyuna girme sebebi de bu. O an sakatlıktan bir değişim oldu dendi TV'de ancak o sakatlık forvet almayı gerektirmezken Anderlecht'in bir anda iştahı kabardı. Chedjou'nun isyanı olmasa ulaşıyorlardı da amaçlarına. Yine de dört resmi maçı tek gol yiyerek kapatan bir Galatasaray'a sahibiz. Kazanmakta güçlük çeksek de Burak varken bu sistemde zor kazanmaya mahkumuz. Pandev tek forvete geçecek ve Telles-Xhemaili-Bruma-Chedjou dörtlüsünün en az ikisinden, çoğu zaman üçünden fedakarlık edeceğiz ki Telles ilk vazgeçilen olacak. Xhemaili'nin formu ve Bruma'nın kendini zorla oynatacak olması Pandev'in de daimi olarak 11'de olmasına engel gibi ama Prandelli sever bu karmaşıklığı. Elinde seçenek çokken kararsızlığı avantaja çok kolay çevirebilen bir hocamız var neyse ki.

Gol sonrası coşarken göremediğimiz, maç sonu yorumlarda sık sık ekrana gelen bir Muslera tepkisi var. Muslera %100 haklı ama taraftar da Muslera kadar haklı. Oyuncu oyuncuyu tabii ki kollayacak, gol atan adam asist yapan arkadaşını onurlandırmak için taraftarın önüne atıyorsa golden sonra, eleştirilen adamı da diğerleri taraftarın elinden çekip alacak. Bu iki kere ikinin sonucu kadar basit bir denklem. Ancak taraftar da pas vereceği yerde dilek feneri misali göklere şut atan, şut atacağı açıda üç kişinin arasına topu gönderip pas beklemeyen arkadaşına pas değil suç atarcasına oynayan adamı eleştirecek. Burak kadar beslenen ve şans verilen bir adamın üç sezondur inatla saç baş yoldurması bir yerde bardağı taşıracak. Muslera taraftar ve Burak arasında köprü olacak mı bilemem ama arada kalıp kendine laf söyletmeyecek kadar akıllı bir adam olduğundan korkum yok o konuda. Dediğim gibi, o da haklı, biz de haklıyız. Zaten Burak konusunda yeteri kadar bilinç oluşmaya başladı. Eskiden berbat oynayıp bir şekilde gol atabildiği zaman herkes arkasında durur savunurdu, bugün di

kkat ettim de pek savunanı kalmamış puanı ve belki de Avrupa'da yılbaşından sonrasını görmemizi sağlayacak golü boş kaleye yollamasına rağmen. Kaos ortamını sevmesem de tekrar tekrar söylüyorum, Burak'ın artık şansa veya boş kaleye goller atarak paçayı kurtaracağı ortam kalmamış gibi, aldığı yeni sözleşmenin getirisi bu olacak, daha tahammül edilemez bir hal alacak. Tıpkı Selçuk gibi, iki isim de zaten baskı altındayken yüksek ücretli sözleşmelerle iyice dikkatleri üzerine çektiler.

Son olarak iki not: 
1- Chedjou'nun satılmasına kim engel olduysa varımı yoğumu harcayıp heykelini dikmek istiyorum. Bu sezon tarif edilemez bir şekilde yükseliyor formu.
2- Prandelli'yi harcamayın, harcatmayın, harcatmayalım. Bu güzel adam, ülkeden yolu geçen nice vasatlarla aynı kefeye konup bir çırpıda harcanacak bir adam değil. Bir kere de iyi bir adamı üzmeyelim, bir kere de o haklı olsun, belki bu sefer kazanırız. Gelmeyin medyanın gazına ve anlamsız Prandelli eleştirilerine. O bunları kafaya takmayacak kadar büyük şeylerle boğuştu kariyerinde, siz de takmayın kafaya. Prandelli ile önümüz fazlasıyla aydınlık, yeter ki ilk fırsatta çelmeyi takmayalım adama.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO