30.06.2008

Euro 2008 : En İyi 11


Benim en iyilerim böyleydi, belirtmeliyim ki kötüleri seçmek daha kolaydı en iyileri seçmeye göre..

Iker Casillas : Turnuvanın açık ara olmasa da en iyi performansını gösterdiğine hemfikir sanırım herkes. Boruc iyiydi ama gruptan sonrasını görememiş bir kaleci en iyi olmayı hakedemezdi. Casillas özellikle gruplardan sonraki performansı ile en iyi olmayı haketti.

Philipp Lahm : Sabri'den yediği çalım ile önce hayallerimizi tekrar yeşerten ancak yine Sabri'nin bölgesinden geliştirdiği atakla umutlarımızı yıkan adamdı Lahm. Zhirkov'u çok düşündüm burası için ama öyle bir sol bek performansı çıkardı ki Lahm, Zhirkov sadece yedek kalabildi. Sanki bir sol bek değil de sol açığa geçmiş hızlı bir oyun kurucu gibiydi adeta, parmak ısırtan performansı ile burayı haketti Lahm.

Sergio Ramos : Lahm gibi O da mükemmel bir peformans gösterdi. İkinci yarısını izleyemediğim finalde başarılı oyunu golle süsleyecekmiş ancak olmamış. Turnuvanın geneline bakınca da mükemmel oyunu ile en iyi kadronun sağ köşesinde yer bulması hiç de zor olmadı doğrusu.

Carles Puyol : Kaleci ile birlikte savunmadaki 3. İspanyol oldu Puyol. Böylesine istikrarlı bir oyuncu pek bulunmaz bu tür şampiyonalarda, her maç iyi olan ender oyunculardandı. İtalya ve Rusya gibi takımlardan 3 maçta 2 gol yiyen savunmada O da vardı ve herşeyiydi o savunmanın.

Marcos Senna : Kendisine İspanyol Aurelio demek yanlış olmaz. Orta sahadaki isabetli pasları, hücuma katıldığındaki önemli müdaheleleri ve gerektiğinde yaptığı mükemmel markaj ile İspanya'nın mükemmel orta sahasında belki de en önemli işi yapan adamdı. ATV genç dese de 32 yaşında ve bu O'nun ilk ve son Avrupa Şampiyonası olacak büyük ihtimalle.

Andres Iniesta : Xavi ile birlikte en iyilerde yer alabilirlerdi, Xavi'yi yarı final ve final performansı ile gölgede bıraktığını söylemek hata olmaz. Sadece Barça'nın değil İspanyolların da önümüzdeki 10 sezonda yeri garanti olan isimleri arasında bence Iniesta. Fabregas'ın neden yedek kaldığını kendisini izleyerek görebilirsiniz..

Hamit Altıntop : Sağ bekte ve fazlasıyla vasat başladığı turnuvada 3. maç olan Çek Cumhuriyeti maçının son 20 dakikasında gerçek bölgesinde devam etmeye başladı. Orta sahanın ortasına geçtikten sonra 15 dakika içinde 3 asist yaparak Türkiye'nin başarısındaki en büyük paylardan birini kaptığı gibi turnuvanın da asist krallığına yerleşmişti. Daha sonraki Hırvatistan maçında da sahadaki en iyi isim oldu. Almanya maçında ise tüm takım gibi o da mükemmeldi. Kadroya orta sahadan bir Türk girecekse Arda'dan önce Hamit olmalıydı bu isim.

Lukas Podolski : Turnuvanın başlarındaki performansı ile gol krallığında öne çıkan ilk isim olmuştu. Sol açıkta oynayıp çok önemli işler yaptı. Finalde kendisini gözler arasa da finale gelene kadar sol açıkta sürpriz ismi oldu Almanların. Takım arkadaşı Schweinsteiger'e göre daha fazla haketti en iyilerin arasında olmayı.

Wesley Sneijder : Gruplarda şampiyonluğun en büyük favorisi Hollanda'nın en büyük yıldızı oldu. Total Futbol'un yeniden doğuşuna O'nun katkısı çok fazlaydı. Hollanda finale gidip kupaya uzanmış olsaydı eğer en iyi isim de kendisi olabilirdi turnuvada. Real Madrid'de sürekli oynayamadı bu sezon ama önümüzdeki sezon yerini iyice sağlamlaştırdı bu performansı ile.

Andrey Arshavin : Cezalı olduğu ilk iki maçın ardından önce takımını çeyrek finale taşıyan adam oldu. Çeyrek finalde ise Portakalları yıkan adam oldu, iyi ki maç uzadı ve Arshavin iyi ki o golü atabildi. Mükemmel performansını yarı finaldeki kötü oyun ile bitirse de bir takımın oyununu ve düzenini bu denli etkileyen bir adam pek bulunamazdı.

Semih Şentürk : Pavlyuchenko, Villa, Klose, Torres gibi isimler varken buraya Semih'i koymak şaşırtsa da attığı gollere bakınca burada yer alması pek sürpriz değil. İsviçre'ye attığı kafa golü tekrar sakin sakin izlenince gerçekten hoş geliyor göze. Hırvatlara yaptığını anlatmaya zaten gerek yok, o dakikada o topa belki şansla vurdu ama yıllar sonra maçı hatırladığımızda şans değil Semih gelecek aklımıza. Ve elbette Almanya maçında attığı gol, 38'lik Lehmann o kadar emindi ki topu alacağına, aniden çıkıp golü attı Semih, finale çıksak bu gol ve Semih'in performansı daha fazla konuşulacaktı o kesin. Galatasaray'lı olmam bunları görmezden gelmem anlamına gelmiyor.

En İyi Teknik Direktör : Bu konuda tartışılmayacak bir isim var bu turnuvada. Elbette ki Guus Hiddink bu isim. 2006 Dünya Kupası'ndaki Avustralya mucizesinden sonra bu defa da Rusya ile çok önemli işler yaptı. Yükselmekte olan Rus futboluna ivme kazandırdı bu turnuva ile. Önümüzdeki şampiyonada bir takımın başında olmayacak gibi gözüküyor ama oturup bir milli takım ile anlaşmasını beklemekten başka çaremiz yok.. Herşeyden önce her zaman ilk olarak göze hoş gelen bir oyun oynatmayı düşünüyor, bu bile kendisinin sevilmesi ve en iyi olması için bir sebeptir benim gözümde..

Euro 2008 : En Kötü 11

Önce turnuvanın hayal kırıklıkları ile başlamak istedim. Sonra en iyiler gelecek hemen.

Petr Cech : Dünyanın en iyi iki kalecisinden biri olması hata yapmaması anlamına gelmez elbette ama 2 maçta 6 gol hiç de normal değil. Cech burada alternatifsizdi en kötü olurken.

Eric Abidal : Barcelona'da sezon boyu oynadığı oyunu göremedik. Dahası, İtalya maçında yaptırdığı penaltı ve aynı pozisyonda gördüğü kırmızı kart Fransa'nın da ipini çeken olay oldu, maçın kırılma noktasında kötü adam olarak o vardı.

Valon Behrami : Çizme'deki iyi sezondan sonra kendi ülkesinde herkes iyi oyun bekledi, oynanan 3 maçı da etkisiz geçirdi, daha da parlayan yıldız olabilirdi bu turnuvada ancak o parlak gelip sönen yıldızlardan oldu.

Claude Makalele : Saha içerisinde Chelsea'yi Chelsea yapan adamlardandı, bu turnuvada Vieira'yı mı aradı yanında yoksa gerçekten artık bitti mi, yoksa Toulalan istediği partner değil miydi bilemiyorum.. Tek bildiğim Fransa'nın bir dönemine damga vuran kadroda iyi işler yapan adamın bu turnuvada kötünün iyisi bile olmayı başaramadığı. Bundan sonra Makalele olmayacak muhtemelen, zaten bu turnuvadan sonra olması mümkün gözükmüyor..

Emre Belözoğlu : Herkes Euro 2008'i konuşurken O Fenerbahçe transferi ile konuşuldu. Kötü geçirdiği sezondan sonra Terim'in emrinde iyi işler yapması bekleniyordu ki kocaman bir sıfır ile geri dönüş yaptı.

Gennaro Ivan Gattuso : İtalya'nın Pirlo ile birlikte orta sahada en çalışkan ismi olmuştu bu turnuvaya kadar. Milan'daki istikrarsız performans kupaya da aynen taşındı, Gattuso'da belki o her zamanki hırs yine vardı ama performans olmayınca hırs yapmanın işe yaramadığını Hasan Şaş'tan öğrenmiştik zaten..

Thierry Henry : Soldan gelip forveti desteklemeye taa Arsenal kariyerinin sonlarında alışmıştı Henry. Barcelona'da o kadar etkili olamasa da milli takım forması ile iyi şeyler yapacağını düşünüyordu herkes. Takımın kaptanı ve lideri olup sürüklemesi beklenirken, kendisi yerlerde sürüklendi adeta. Henry belki de kariyerinin son Avrupa Şampiyonası'nı kendisi için olabilecek en kötü performanslardan biri ile kapattı.

Cristiano Ronaldo : Sezonun tartışmasız en formda ismiydi, Euro 2008 öncesi hem gol kralı hem de en büyük yıldız olabilir diye beklenirken iyi oynayan Portekiz'in etkisiz ismi oldu. Kısmen iyi oynamış olsa da böylesine müthiş bir sezondan sonra bu performans yakışmadı kendisine.

Antonio Cassano : Buraya önce Luca Toni ismini düşünmüştüm ama Cassano daha uygun geldi bana. Toni yine pivot santrafor denen adamın yapması gerekenleri yaptı(Ömer Üründül gibi oldu ama neyse). Cassano'ya gereğinden fazla şans tanındı ama o bir kere bile kullanamadı bunu, sezon içerisindeki performansı ile bu şansı haketmişti ama bu kadar kötü olmamalıydı.

Mario Gomez : Muhtemelen herkesin ortak noktada birleşeceği ilk adam olacak. Stuttgart'ın harika çocuğu milli takımda biraz da taktik kurbanı oldu ama boş kaleye kaçan goller ve ligdekinin uzağından bile geçemeyecek performansı ile en kötü kadrodaki yeri garanti olan ilk isimdi.

En Kötü Teknik Direktör : Bunu seçerken zorlandım ama herkes gibi Domenech demeyeceğim, O'nun kötü olduğunu 2006 Dünya Kupası'nda Zidane'a rağmen biliyordu herkes.. Özellikle Aquilani ve Quagliarella gibi iki ismi kullanamayan Donadoni, en kötü teknik direktör olmayı hakediyor bana kalırsa..

avrupanın kralı ispanya ! ( 0-1 )

kupanın başından sonuna bakınca gerek futbol açısından gerek mücadele açısından çok güzel bi turnuva oldu..izleyenlerin zevk aldığını düşünüyorum.. gruplardan itibaren kaybetmeden hatta italya maçı hariç berabere bile kalmayan ispanya hakedilmiş bir kupa kaldırdı..hepsini tebrik etmek lazım..

villa'nın sakatlığı rusya maçı için yararına olmuştu ispanya için.. ikinci yarı domine ederek geçmişlerdi rusyayı.. bu maça da öyle başladı aragones.. almanya ise yarı grup maçları sonrası kullandığı mentalite ile sahadaydı.. ama almanların çoğu schalke stuttgart derken.. ispanyolların çoğu real barça liverpool arsenal valencia'da top koşturan isimler..buda bir fark yaratıcaktı tabi ve yarttıda..

fazla teknik taktik konuşmaya gerek yok.. bi yerden sonra duygusal olarak kopuyor.. final bu.. kısa olarak bir şeyler yazacağım..
maçın 15 dakikasına baskıyla başlayan taraf almanya oldu.. ispanya ölüm ortasahası ile pas yapmayıp defans yapmaya çalışınca almanlar kanatlarda çok boşluk bulup ortaları kestiler.. bu dakikalarda birçokda duran top kazandı almanya.. ama gol için yetersizlerdi..
ispanya defansı hatasız oynarken orta saha sazı eline aldı ve topu alman yarı sahasına hapsettiler.. ineista ve xavi ağır alman defansının arkasına çok güzel paslar attılar ama son vuruşları tutmadı ispanyanın.. bu dakikalarda torresin bir kafa şutu da direkte patladı..
33. dakikada turnuvaya hocası aragones ile sorunla başlayan fernando torres lahm'ı yıkıp muhteşem bir son vuruşla topu ağlara gönderdi.. ibrahimoviç'in şutundan sonra turnuvanın en güzel golü olabilir.. harika..

ikinci yarı kuranyi girene kadar kontrolü elden bırakmadı almanya sonra biraz koptular gomes girince biraz etkili oldular ama bi türlü istediklerini yapamadı almanya.. ispanya doğal olarak öne çıkmış almanya karşısında rahat pozisyonlar bulmaya başladı.. 3-4 pasla ceza sahasına girdiler.. ama ineista başta olarak senna ve torreslede net fırsatları kaçırdılar.. ramos rusya maçında oyununu sürdürdü.. sağ taraftan maç boyu bindirdi gol de atıyordu az daha serbest vuruş ortasına ama lehmann çıkardı.. turnuvanın en başarılı isimleri arasında ramos.. en iyi maç ise duygusallıkla alakasız olarak çek cumhuriyeti - türkiye maçıydı.. turnuvanın ihtiyacı vardı böyle bi maça.. herkes bu maçı anlatıcaktır ilerde..

hakeden kazandı kupayı içi rahat olmayan futbolsever yoktur sanıyorum.. belki finalde biz olabilirdik.. ama olmadı.. bizim içinde son derece başarılı geçti turnuva.. turnuvanın en iyi 11'ini franchi yazar yukarıya.. ama bana göre casillas ramos senna bu şampiyonlukta çok pay sahibiler..

dünya kupası elemelerinde karşılaşacağız ispanyayla hemde arka arkaya gerçekten avrupa'nın kilitleneceği maçlardan bir tanesi olabilir.. eğer fatih terim ile devam edilirse.. iki maçtan 4 puan alanda grubu lider tamamlar.. bu futbolla diğer takımların şansı yok.. erken ama dünya kupasınada avrupalı takımların damga vuracağını düşünüyorum..neyse..konuşuruz.. güzel bir turnuva geride kaldı.. şimdi yöneticiler toplantıya girmiş.. kimi nasıl kaparım hesabına girmişlerdir.. değişik bir transfer sezonu olabilir..
doğru yada yanlış fenerbaçe eur0 08'in şampiyonu olan takımın hocasını getiriyor kağıt üstünde bile olsa.. birde la liga'nın gol kralını ! (?)

son olarak ballack'ın xavi'ye yaptığı bir hareket varki ne kadar iyi olursa olsun bir futbolcunun çirkinleşebileceği an o andır işte.. maç boyuda atılmaya oynadı zaten.. bu sene ikinci finalini kaybetti.. yakışır..

tebrikler ispanya !

28.06.2008

2008/2009 Transer Sezonu #1

- Lampard'ın Inter'e gittiği söyleniyor, 9 Milyon € deniyor transfer ücreti olarak, çok az geldi bana. Yıllık da 7-7.5 Milyon € alacakmış Lampard.

- Itandje'nin imzayı attığı yazılıyor İngiltere ve Fransa'da, bizde ise bir gelişme yok. İyi transfer olacaktır, Aykut'u hemen silip atmazsa Skibbe bu iki kalecinin rekabeti olumlu yansıyacaktır mutlaka. İkisi de devamlı oynamayı özleyen kaleciler sonuçta.

- Ronaldinho'nun Milan transferi bu defa olmaya yakın gibi. Kaka ve Ronaldinho aynı anda kadroda, önlerinde de muhtemel bir Adebayor-Pato ikilisi çok değişik şeylere yol açabilir. Ancak Adebayor ve Ronaldinho'yu aynı anda alırlar mı orası başka konu.

- Fenerbahçe'nin haftalardır açıklayacağız dediği golcü de resmen açıklandı bugün : Burak Yılmaz. Yabancı bir golcü daha açıklayacaklar muhtemelen, Aragones imzalarken yanında Güiza gelebilir de Kezman'ı yollamadan bu kadar forveti ne yapacaklar merak ediyorum.

- Fiorentina olarak Vieri'den kurtulduk. Buna yorum bile yapamıyorum. Kurtulduk sonunda.

- Baptista'ya Roma'dan teklif gitmiş, o mükemmel orta sahanın önüne böylesine bir hücum oyuncusu bu defa istenen şampiyonluğu başkente götürebilir.

- Fiorentina demişken, Mutu sözleşmesini 2012'ye uzatabilir, kesin değil henüz. İyi paraya satılıp yerine daha etkili bir isim alınabilirdi belki, yine de beklemek lazım.

- Diego yine Juventus'un gündeminde. Bu transfer olursa Arda Turan söylentileri de kesilecektir artık.

- Galatasaray sayfalarında büyük bir boşluk oluşacak bir kaç gereksiz gazete için. Geçen seneden beri haftada bir teklif yaptırdıkları Elmander Premier Lig'e, Bolton'a gitti 13 Milyon € karşılığında.

Gezinirken sağda solda gördüğüm başlıkları toplamak istedim, tek tek post yazıp şu olmuş bu olmuş demektense kısa kısa yazıp yorumlamak daha iyi... Hepsi birlikte daha iyi oluyor seri halde okununca..

Saw V


Teaser öncesi bir poster gelmiş. Ekim 2008'de gösterime girecek ABD'de.

imdb.com'da bilinen gösterim tarihleri şöyle :

ABD 24 Ekim
Danimarka 2 Kasım
Yeni Zelanda 6 Kasım
Mısır, Fransa 12 Kasım
Belçika 18 Aralık
Hollanda 8 Ocak

Bizdeki gösterim tarihi Hollanda'ya benzemesin de...

26.06.2008

rusya sıfır ! ispanya 3

türkiye maçından sonra pek heycansız bir maç oldu..skor olarkta futbol olarakta oyunun son dakikalarındaki elendik bari bir gol bulalım atakları dışında rusya koşmaktan başka bir şey yapmadı.. etkili yağan yağmurla başlayan maç ispanyanın erken gol bulma çabası ve rusyanın nasıl olsa bunlar oyundan düşer mantığı içerisinde ispanyollar kendi yarı alanlarına gelince basmalarıyla başladı.. eğer erken ispanya erken golü bulsaydı bile maç kilit bi havada geçecek gibi gözüküyordu.. ama 34. dakikada villa'nın sakatlanıp fabregas'ın oyuna girmesi.. rusyayı orta sahada bitirdi.. zaten ispanyanın turnuva öncesi bakıldığı zaman gözlerin büyümesini sağlayan bir orta sahası vardı.. ne tam defansif ne tam ofansif olan bu oyuncular maçın kontrolunu ilk yarı sonuna doğru eline aldı..
arshavin rusya adına fiyasko oynadı.. pavluchenko ise ilk yarı ispanya defansını zorladı ve güzel bir kaç şut çıkardı.. ikinci yarı ispanyanın orta sahadaki dominasyonu onuda bitirdi..

ikinci yarı ispanya oyuna kalitesinide yansıtınca rusya kalesi abluka altına girdi.. ineista fabregas'ın hücuma verdiği destek.. sergio ramos'un sol kanattaki parlayan isim zhirkov u sahadan silmesi.. senna'nın turnuva başından beri oynadığı temiz oyunu devam ettirmesi.. kaçınılmaz olan golü getirdi.. ineistanın kaleye vurduğu şut orta olunca xavi ile 1-0 öne geçti ispanya.. bu dakikadan sonra rusya tamamen dağıldı.. hollanda ve isveç karşışında rusyanın yaptığını bu kez ispanya rusyaya yaptı.. pozisyona girmeye başlayan torres'in oyundan alınmasını yadırgarken fabregas'ın enfes ara pası torres'in yerine giren guiza nın çok klas son vuruşu ile 2. golü bulan ispanya tamamen rahatladı..

2-0 dan maç çevirecek dermanı olmayan rusya bunu denemedi bile.. ispanyada 3. golü atarak iki maçta türkiye'den sonra turnuvanın flaş takımı rusyaya tam 7 gol atarak ve hiç yenilmeden hakettiği bir finale çıktı..

genel olarak ispanya ciddi oynayarak rusya'yı domine etti..aragones doğru değişiklikleri ile ve oyunu güzel takibi ile fenerbahçelileri mest etmiştir.. yalnız ilk gole bir sevinmesi var ki sanırsınız torres dayak yiyor.. bir şaşırma bir algılayamama ifadesi var.. neyse..

ispanyanın elemesi turnuva adına güzel oldu.. almanya-ispanya finalde karşılaşacak.. tamamen ortada maç..ama ispanya orta sahayı kalabalık tutarsa bir adım önde başlar maça.. rusyanında böyle kötü bir oyunla elenmesi kim şampiyon olursa olsun bu turnuvadaki en dikkat çeken takımı biz yapacaktır.. rusya eleseydi onlar flaş takım olurdu..

Jupp Derwall


Kendisini kaybedişimizin üzerinden 1 sene geçmiş bile, 21 sene önce bu ülkede yaptıkları sayesinde bugün bu noktalara ulaştık. Kendisine finale çıkarak ansak daha güzel olurdu ama bugün yarı final oynayıp yıllar önce de avrupa şampiyonu takıma sahip olduysak en büyük pay sahibi yine kendisi.

Toz toprak içinde bulduğu Florya'yı kendisinin de katkılarıyla avrupa standartlarında bir altyapı haline getirdik. Türk futboluna bir kaç basamak atlattı Türkiye'de kaldığı süre içerisinde, önce Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finali sonra da UEFA Kupası, hemen ardından Dünya Kupası'ndaki 3. lük ve bizim için dün akşam noktalanan Avrupa Şampiyonası'ndaki yarı final. Hepsinde emeği vardı, bundan sonrakilerde de olacak.

Rüştü Reçber!

ek$i'de ned johnlansen farketmiş. Başka farkedenler de vardır belki, bilmeyen varsa da böylece görmüş olur..

Türkiye 11 isabetli şutta 2 gol buluyor, üstüne de gelse sağına soluna da çarpsa kalede durması değil kadroda olması bile tartışılan Lehmann 9 kurtarış yapıyor yani.

Bir de Rüştü'ye bakıyoruz hemen, Almanya uzatmalarla birlikte toplam 94 dakikada 3 şut atıyor kaleyi bulan ve hepsi gol oluyor.

Bir yerlerde yanlışlık olduğu açık...

25.06.2008

Son Nokta : Almanya 3-2 Türkiye


3 defa turnuvayı noktaladık dedik, hepsinde de bir şekilde geçmeyi başardık. Tarihimizdeki en iyi dereceyi yaptık Avrupa Şampiyonası'nda herşeye rağmen. Yine son dakikaya kadar mücadele etik ve son anda Tümer inat etmeyip de Hamit'e bıraksa belki şu an uzatmaları izliyordum bu satırları yazmak yerine.

Elendik ancak tek maça değil de genele bakınca üzülen kimse olmamalı. Gruptan zor çıkarız diye başlayan turnuvada finali ve belki de kupayı kendi hatamızla kaybettik. Buraya kadar gelirken kaleci hataları önemli bir yer tutuyordu başarımızda, tesadüftü veya değildi ama gerçek buydu. Bu maçta da hatayı yapan kaleci bizden çıktı, yediğimiz golde Rüştü kalesinde dursa muhtemelen o kafa vuruşunu rahatlıkla alacaktı.

Maça gelince, Fatih Terim'in çıkardığı kadro hakkında yorum yapmamak gerekir, zaten elde oyuncu yokken o niye burdaydı bu niye oradaydı diye ahkam kesmek gereksizlik olur, saçmalık olur. Mehmet Topal stoper oynadı ve bir iki ofsayt pozisyonu dışında hatasızdı. Bir de pas hatası vardı ve Almanların ilk ciddi pozisyonu oldu ama onu da yine kendisi engelledi önce kafayla sonra da kornere atarak. Orta sahada Ayhan ve Uğur ilk maçlarına çıktılar turnuvada ki ikisi de çıkmak zorunda kalana kadar rakip takımda aynı görevi yapan oyuncularla kıyaslandığında fazlasıyla iyilerdi. Oyunu da biz kontrol ettik, topu da biz oynadık, Almanlar gelip gelip gol attılar. 2. goldeki hata akla geldikçe sinir bozuyor ama olan oldu Semih golü atınca avrupada şaşırmayan insan bulamazdık herhalde, "yine mi yapacaklar" diye düşünmüştür herkes ki yazının en başında dediğim son frikikte bile şansımız vardı.

Hakemi iki tarafın da beğenmediğini söylesek yanlış olmaz, Almanya'nın penaltı olduğu tartışılan pozisyonunda Sabri'ye sarı kart bile lazımdı. Ancak o pozisyonu Rıdvan Dilmen inatla penaltı olarak gördü, dikkatle bakılınca Sabri'nin müdahelesi dışarıda, Lahm içeriye düşüyor faulden sonra. Bizim lehimize bir karardı ama haksızdı bu. Yapılan sert faullerde de kartları gören biz olduk, Almanlara da o konuda kıyak geçti hakem. Semih'i atabilirdi, atmadı.

Milli takım düzeyince ihtiyacımız olan bir başarıydı ve biz bunu her türlü kötü şarta rağmen elde ettik. Bundan sonra muhtemelen Fatih Terim gidecek, yıllar sonra yeniden kulüp düzeyinde kendisini izleyeceğiz. Fenerbahçe'ye gidişi çok tartışılırdı ama bugün Aragones'in açıklanması Türkiye'ye dönmeyeceğini garantiledi. Neyse konu transfer değil zaten.. Karışıp gitmesin..

Maç başlarken Almanya'nın iyi oynayıp kontrolü elinde tutacağını ve bizim de savunma yaparak direneceğimizi düşünüyordum ki tam tersi oldu Almanya dayanmaya çalıştı biz saldırdık. 1-0 olana kadar golü daha erken de bulabilirdik. Sabri'nin de katkılarıyla durum 1-1 olduktan sonra yine oynayan taraf bizdik, Almanya sadece cılız ataklarla geliyordu üstümüze. Bu kadar iyi bir Türkiye göreceğim aklımın ucundan bile geçmedi. İkinci devrede Frings'in girişi dengeledi oyunu biraz ama yine biz basit hatalarla pozisyonları harcayıp kolay golleri kaçırdık. Sabri 1-1'de yaptığı hatayı Semih'e yaptığı asist ile telafi etti ama kendisinin sağ kulvarda yarattığı otobandan son süret gelen Lahm hem kolay hem de jeneriklerde yer bulabilecek bir gol attı. 3 dakika uzayan maç herkesi umutlandırmıştı çünkü son 3 maçta bunu öğrenmiştik, ancak bu maçta olmayacağı yenen son golden sonra belliydi, artık son noktayı koyduğumuz golden sonra herkesin yıkılması ile belli oldu. Bu defa takımı toplayacak bir Arda yoktu, kötü olsa da herkesi ateşleyecek Tuncay ve kaptanlık görevini fazlasıyla iyi yapan Nihat da yoktu. Maçı çevirecek 3 adam da olmayınca Lahm'ın golü ile noktayı koyduk Euro 2008'e..

Hiç beklemediğimiz bir şekilde yarı final oynadık ve finali de kendi hatalarımızla kaybettik, bundan sonra yapacaklarımız daha farklı olacaktır elbet, en azından Türkiye'nin de bir oyun karakterine sahip olup rakipleriyle o şekilde mücadele etmesi lazım. Önümüzdeki Dünya Kupası elemelerinde İspanya bizi daha büyük tehdit olarak göreceği gibi alttaki takımlar da sıradan bir takıma karşı değil Avrupa Şampiyonası Yarı Finalistine karşı oynadıklarının farkında olacaklar.

Sakat sakat turnuvaya başlayıp mükemmel maçlar çıkartan Hamit ve Servet başta olmak üzere her oyuncu tek tek alkışı haketti bu turnuvada, Sabri ve Rüştü'den emin olamasam da bu kadar güzel şeyden sonra bir iki oyuncuyu kenara atmamak lazım..

24.06.2008

Song Trabzonspor'da

Transferin en hızlı takımı Trabzonspor, Giray ve Egemen ile kademe atlattığı savunmasına bir kez daha sınıf atlattı bu transferle. Önümüzdeki sezon için mükemmele yakın bir savunma hattı kurdular.

Song'u elimizde tutamadık biraz daha az para verelim diye, ne denebilir ki. Song'u bırakıp Zebina'yı almak doğru mu yanlış mı yorum yapamıyorum. Tek merak ettiğim Zebina'nın 1M €'dan daha az bir miktarı kabul edip etmeyeceği, bilindiği gibi yönetim Song'a 800.000€ teklif etmişti kalması için ve bunun sebebi de aldığı yüksek yıllık ücretti.

Song'a ayıp edildi, bunu bilir bunu söylerim ben...

foto : trabzonspor.org.tr

Sober

tool - sober :

there's a shadow just behind me
shrouding every step i take.
making every promise empty
pointing every finger at me.

waiting like a stalking butler
who upon the finger rests.
murder now the path called "must we"
just before the son has come.

jesus, won't you fucking whistle
something but the past and done?


why can't we not be sober?
i just want to start this over.
why can't we drink forever?
i just want to start things over.

i am just a worthless liar.
i am just an imbecile.
i will only complicate you.
trust in me and fall as well.

i will find a center in you.
i will chew it up and leave,
i will work to elevate you
just enough to bring you down.

mother mary, wont you whisper
something but the past is done?

why cant we not be sober?
i just want to start this over.
why cant we sleep forever?
i just want to start this over.

i am just a worthless liar.
i am just an imbecile.
i will only complicate you.
trust in me and fall as well.
i will find a center in you.
i will chew it up and leave.

trust me. trust me. trust me. trust me. trust me.

why cant we not be sober.
i just want to start things over.
why cant we sleep forever.
i just want to start this over.

i want what i want...
i want what i want...
i want what i want...
i want what i want.

Benim Suçum Ne Lan ?!


Sabri ve Fiorentina ilişkisinden yakınmıştım. Tuttuğum ve ayırt etmediğim iki takımın karşılaşması bununla bitmedi. Bu sene olan biten transfer haberleri aklımı kaybetmeme sebep olacak cinsten.

Sabri Galatasaray'dan ayrılıyor diye bir heyecan bir sevinç oluştu önce bende. Bir hafta geçmedi ki Fiorentina ile adı anıldı kendisinin. Galatasaray'dan gidecek diye sevinirken resmen içimde patladı bu sevinç. Birinden gidip diğerine geçecekti. Ne anladım bu transferden o zaman. Çoğu kişi için sevindirici olacaktı Sabri'nin Fiorentina transferi ama benim için değişen tek şey giydiği formanın rengi olacaktı, sinir katsayısı standart kalacaktı.

Daha sonra Hakan Şükür ile ilgili bir haber çıktı ortaya. Gerçek olduğuna inanmadım ama ilk okudğum anda "yine mi be" diye tepki vermekten kendimi alamadım. Hakan söylentilere göre Fiorentina'da yardımcı antrenör ve oyuncu olarak görev yapacaktı, yani en azından kendisine gelen onlarca tekliften biriydi bu. Olmadı bu, olması da mümkün gözükmüyor. Yine de ilk anda benim canımı sıkmaya yetti. Hakan Şükür'e sempati beslemiyorum ancak kendisini sevene de saygım vardır, burada kendisini aşağılamak eleştirmek gibi hedefim yok, takımdan gitmesine sevinirken diğer takımıma gelecek olmasıydı önemli olan.

Bu ikisi oldu bitti. Tamam geçti derken son haftayı da bambaşka bir isimle geçirdim kendi açımdan : Dario Simic. Tuttuğum iki takım da hem stoper hem sağ bek oynayan iki oyuncusunu-Song & Ujfalusi- kaybetmiş bu sezon ve yerine bu isim ilk hedefleri. Tam Galatasaray aradığı adamı buluyor derken devreye Fiorentina giriyor, ben yine ortada kalıyorum üzülsem mi sevinsem mi diye.

Böylesine tesadüf dolu bir transfer sezonundan sonra olası bir Galatasaray-Fiorentina Şampiyonlar Ligi maçından sonra delirmem an meselesi olur.

Ölüm Grubu ?

Turnuva öncesi en çok merak edilen gruptu C Grubu, gruptaki takımların ikişer tanesi birbirleri ile oynamıştı elemelerde de. Eleme gruplarında Romanya'nın Hollanda karşısında üstünlük kurmuş olması iyice meraklandırmıştı herkesi. İtalya-Fransa maçları da 2006 Düna Kupası'ndan beri Brezilya-Arjantin maçları havasında beklenmeye başladı zaten.

Gruptan mükemmel bir hücum futbolu ile Hollanda çıkmıştı ve ölüm grubunda bunu başaran takımın şampiyon olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Almanya-Hollanda finali oynanacak ve Hollanda şampiyon olacaktı muhtemeln senaryolara göre. Olmadı tabii ki. Hiddink'in Arshavin ile daha da güçlenen Rusya'sına karşı koyamadılar.

Gruptan çıkan diğer takım ise İtalya oldu ki ne yapıp edip gruptan çıkacaklardı zaten, gruptan çıkmaya çıkardı da ileri gider miydi İtalya ? Gidemedi. İspanya'ya penaltılar ile elendiler ki Buffon'un zayıf olan tek yönü de penaltılar zaten. Tuttuğu dışında hepsinde ters köşe oldu, ters köşe olmasa zaten tutardı denebilir ancak kurtarış yapılmasa da köşeyi bilmek de marifettir unutmamak lazım bunu.

Kısacası, gruptan çıkanların şampiyonluğa da ulaşmasına kesin gözüyle bakılan ölüm grubundan bir takım kalmadı yarı finallerde. 2'de 2 ile yarı finale gelmeyi başaran tek grup ise turnuva başında en az dikkat çekilen D Grubu oldu.

23.06.2008

Benziyor Bunlar Arkadaşım #8



Bu defa üçlü geldiler :
Gökdeniz Karadeniz & Antonio Cassano & Marco Van Basten

Genç Semih


Altta Demir de yazmış zaten, kendisi 21 yaşındaymış ATV'ye göre.
İnsanın aklına ister istemez Genç Semih geliyor..

ispanya 4-2 italya (pen.)

güzel futbol umutları boşa çıktı 90 dakika boyunca.. gattuso ve pirlo olmayınca donadoni normal bir kadro sahaya sürdü.. aragones'inde klasik ispanyası sahadaydı.. iki takımda 0-0 ikisinide yarı finale çıkartıyormuş gibi oynadı.. 0-0 a yattılar deyim yerindeyse.. maç uzatmalara gidince "aa bu skor bize yetmiyormuş" dediler ve bizde biraz futbol izledik..

italya kanatlardan geniş alan bulup..toniye ortalar keserek gol aradı ilk yarı.. büyük silahları olan duran top kazanmak pek nasip olmadı maç boyunca.. de rossi ve aquilani üzerlerine düşen görevi yaptılar ben cassano'dan birşeyler bekledim.. birşeyler değil maçı almasını bekledim hatta ama oda maçın kilidini açamadı.. uzatmalarda girip defansı bi karıştıran iki çalım izlettiren del piero daha erken girse 90 dakika içinde bir takım galip gelebilirdi.. bu kadar kilit olmazdı maç.. birde toni'nin topu indireyim derken arkadan gelen oyuncuya kaçırttığı bir gol varki franchi'nin isyanı bana kadar geldi..
ispanyollar daha kendilerine inanarak oynadı.. çapraz paslarla villa torres italyan defansını kırmaya çalıştı ama nafile uğraştılar.. orta sahada takımı ileri çıkartan en etkili isim "genç" sennaydı.. evet atv spikeri 31 yaşındaki senna'yı 21 yaşına getirdi.. en çok villarreal yönetimi sevinmiştir heralde.. neyse.. maç boyu iki önemli pozisyon vardı.. casillas'ın geri dönüp camoranesi'nin şutunu çok güzel kurtarması.. buffon'un elinden kaçırdığı topun direkten sekmesi.. uzatmalarda oyun biraz kopar gibi göründü.. basket maçı gibi sırayla atak yaptı takımlar maç biterken onuda bıraktılar..

dünya kupasına penaltılarla uzanan italya aynı penaltıcıları kullanma taktiğini diyelim yada totemini kullandı toni ve del piero gibi iki isme attırmadılar.. old trafford'da penaltı kaçıran de rossi yine kaçırdı.. di natale ise çok kötü kullandı penaltıyı oda kaçırdı.. ispanyada villa,cazorla,senna,fabregas gol bulurken güiza buffon'a takıldı..

grubunu lider bitirip yarı finale kalan tek takım oldu ispanya.. yarı finalde 4-1 le geçtikleri rusya ile çok kritik bir maça çıkıyorlar rusyanın gücünün farkındalar.. bence güzel bir maç izleyecek herkes yenende kupayı alırsa kimsenin itirazı olmaz..

22.06.2008

Maçtan Önce : İspanya - İtalya


Quagliarella'yı izleyemeden bitecek şu turnuva ben ona yanarım. Bu maçta 11'de bekliyordum ama yine olmadı.
50 dakika kaldı maça, kalp Azzurri diyor ama akıl öyle demiyor...

holland raus !

alman cümlelerindeki kesinlik ve netlik çok hoşuma gider onun için bild'in başlığını kullandım bu sefer..

grupların fırtına takımı hollanda tanınmaz halde oynadı.. maçın özetini bence son dakikalarda yerden zar zor kalkan hollandalılara karşı dışarı çıkan paslara bile saha bitene kadar koşan rus futbolcular oluşturdu..
son isveç maçında 2-0 dan sonra sayısız pozisyon kaçırıp rakip defansı allak bullak eden rusya için sadece rakibin forması değişmişti.. gerçekten fizik olarakta takım oyunu olarkta yarı finalin en iyi takımı konumunda gözüktüler.. van der sar gibi bir kaleci olmasa hollanda için kabus olabilirdi gece.. zhirkov fm deyimiyle tam bir "tireless midfielder" tam bir baş belası.. arshavin ve pavluchenko oynamaları gerektiği gibi oynuyorlar.. bugünde ortaya kolodin çıktı.. o ne sert şutlar.. o nası isabetli şutlar hayran kaldım.. dünkü mehmet topal'ın şutu ve bugün bi tane kolodinin şutunun girmesini isterdim..

futbol oynadığı futbolla rusya'ya hakkını vermek üzereydiki hollanda'nın gruplardaki performansını göz önüne alarak hollandaya bir şans daha verdi.. ama uzatmalardaki bi kaç dakikalık hollanda baskısı dışında yine ipler rusyada olunca artık hollanda için yapıcak birşey kalmadı.. arshavin bir gol bir asist yaparak hollandanın ipini çekti uzatmalarda.. ordan maçı türkiye bile çeviremezdi artık.. (:
yarın ispanya italyaya sanş tanımayacaktır..yarı finalde rusya - ispanya maçı olursa en az hollanda-ispanya maçı kadar ilgi çeker.. pavluchenko ve arshavin bu kez sahada olacak ispanya karşısında..

son olarak ; gruplarını lider bitiren 3 takımda elendi.. tanrı ispanya'yı korusun..

21.06.2008

2008/2009 Sezonu Formaları : Galatasaray | Beyaz Forma & Font

Beyaz forma benim her postta belirttiğim alınacaklar listesine kafadan girdi sanırım. İlk bunu alırım ama doğru düzgün bir klasik parçalı çıkarsa ilk tercihim değişebilir.

Fontlar ise çok hoş olmuş, altta kendi logomuz olması güzel, üstelik Metin Oktay formalarında gördüğümüz o nostaljik fontlara dönmüş olmamız da sevindirici..

2008/2009 Sezonu Formaları : Galatasaray Turuncu Forma


Haftalardır konuşulan turuncu forma çıka çıka bu çıktı.. Efsane bir forma yaratılabilirdi ama turuncu kumaşın üstüne Adidas'ın üç bandını çekmişler hepsi bu, olmamış, olamamış.

Hırvatistan 2 - 4 Türkiye


Ne yazılabilir ki ? 119. dakikada Ivan Klasnic golü atıyor, herkes oturuyor, buraya kadar gelmek güzeldi deniyor. Semih Şentürk hayatında belki de bir daha atamayacağı bir gol atıyor iki kişinin arasından, üstelik birisine de çarpıp 90'a giriyor top. Bu olurken de dakika 122..

Konuşacak birşeyim yoktur maç hakkında, çünkü bu takım konuşturacak birşey bırakmadı insanda. Tam "bu defa bitti" derken gol oluyor, bir oldu denk geldi dedik, iki oldu rakip bozuldu dedik. E iyi güzel de bu nasıl oldu be kardeşim ? Rakip de bozulmadı, golü zaten son dakikada attılar..

3 maçtır olan biten şeylerin açıklaması sadece "top yuvarlaktır" olamaz, olmamalı. Nasıl bir istek nasıl bir şans varsa artık bir şekilde maç dönüyor.

Modric ve Rakitic.. Penaltı kaçıran isimler bile bir başka..

Gerçekten bu böyleydi şu şöyleydi futbol bunu bunu yaptı diye anlatılacak şeyler değildi bugün olanlar.. Bitti derken buraya kadarmış derken yarı final oynuyoruz çarşamba günü. A'dan z'ye herkese teşekkür etmekten başka yapacak birşeyimiz yok.

Fotoğrafa gelince, bütün maçın tek ve en önemli karesidir benim gözümde. O top o dakikada girseydi şu an herşey farklı olabilirdi. Ayağına sağlık Ivica Olic...

20.06.2008

Maçtan Önce : Hırvatistan - Türkiye

Görünen 11 Marca'dan. Servet ve Srna'yı oynatıyorlar iki takımda da, ancak dün ikisinin de oynamayacağı açıklandı.

NTV Spor'un 11'i ise şu şekilde : Rüştü - Sabri, Gökhan Zan, Emre Aşık, Hakan Balta - Hamit, Mehmet Topal, Arda, Kazım - Tuncay, Nihat

NTV haliyle daha mantıklı duruyor, ki sahaya da bu kadrodan daha iyisi çıkamaz şu durumda.

Aşık Mıyız

gece - aşık mıyız :

aşk her şeyi bıraktığın yerde başlar, kaçamazsın
sözün bittiği yerdesindir, bu yüzden konuşamazsın
dua kadar dürüsttür onunla asla oynayamazsın
şimdi söyle sence biz aşık mıyız?

bak senin de gözlerinde huzursuzluk ve şüphe var
belli ki yaşadığın daha bitmemiş bir şeyler var
gel sen de yüzleş içindeki gerçek senle şimdi
söyle sence biz aşık mıyız?

-

Son zamanlarda en beğendiğim şarkılardan. Özellikle vokal yüzünden fazlasıyla Muse'u andırmaktalar.

Etiketteki videonun da anlamına gelelim : klip için buraya bakabilirsiniz.

2008/2009 Sezonu Formaları : Liverpool (3. Forma)


Liverpool'un 3. forması budur, gri deplasman formasından sonra mavi alternatif forma, geçen sene de sarıydı bunlar. Her sene farklı renk kullanan Barcelona gibi olmaya başladılar.
Forma hoş tabii ki orası ayrı, ince ince koyu çizgilerdir beğenmemi sağlayan, yoksa düz formadan farkı kalmayacaktı.

2008/2009 Sezonu Formaları : Lens


Neden Lens'i seviyorsun diye soranlara cevabımdır bu sezon giyecekleri bu forma. Yorum bile yapamıyorum, sarısı kırmızısı bile Galatasaray ile aynı. Üzüldüğüm şey ise bu şahane formanın 2. Ligde mücadele edecek olması..

Neden şöyle formalar çıkmaz ki Galatasaray için de, klasik parçalının yanına neden bu alternatifler yerine Adidas'ın herkese yaptığı klasik düz formanın beyazı ve siyahı giyilir ?

Bu sene bir kaç formayı sıralamıştım almak için ancak bu ilk sıraya yerleşti bile.

Ayrıca görünen o ki Nike bu sezon açık ara fark atmış durumda forma tasarımı konusunda. Adidas, Umbro, Puma ve Lotto şu tasarımlara bakıp ibret almalı.

Evet Ondan Lazım...

Vincenzo eklemiş bunu oradan görüp de ekliyorum ben de.

Bir de şöyle eklemiş : "Kültür abidesi, kibarlık yücesi avrupa basını bunları yaparken hoş."

Eh söyleyecek fazla birşey yok sanırım bunun üstüne..

Julius Aghahowa Kayseri'de

Championship Manager 2000/2001 ve 2001/2002'yi oynayıp da bu adamı tanımayan kişi sayısı yok denecek kadar azdır, belki de yoktur. Zamanında 174 Milyon Dolar'a kendisini Dortmund'a satmıştım Galatasaray'da 2 sene tutup. Hala da transfer rekorumdur bu miktar, 7 senedir daha fazla miktarla karşılaşmadım.

Kayserispor daha önce açıklamıştı bu oyuncuyu alacağını, olurdu olmazdı derken dün imzayı atmış Kayseri'de. Takıma faydası olursa 3 senelik sözleşmesini daha da uzatırlar ancak CM'deki performansına bakınca Türkiye'de sürünen Maldonado örneği de var gözümüzün önünde. O da aynı iki oyundaki en iyi ön liberolardandı, Maldonado-Foe ikilisi ile az işler başarmamıştım.

Neyse yine dağıldı konu, Türkiye'de yapılmış en isabetli transferler arasına girebilir kendisi. Bence "Gökhan Ünal'ın eksikliği" diye birşey yaşanmayacaktır Kayseri adına, aynı tip oyuncu olmasalar da Aghahowa'nın eksiği yok, fazlası bile var.

portekiz 2-3 almanya

gruplardan sonra sonunda gomez'i kenara çekip klose - podolski ikilisiyle başladı almanya maça ve almanyanın yarı finale çıkartan hamle olarak görebiliriz bunu.. maçın ilk atakları portekizden gelmeye başladı oyunu inceden almanya sahasına yıkarken sağdan bosingwa'nın ortasına kafamı ayakmı vurayım derken diziyle vurup dışarı yollayan moutinho'ya her ikisiyle gol atarak cevap verdi almanlar..

ilk gol tekrar tekrar izlenesi bir gol oldu.. orta sahadaki üçgen, podolskinin çizgiye inip ön direğe güzel ortası ve schweinsteiger'in 30-40 metre koşup o topu gol yapması güzel bir organize gol izletti bizlere.. sonra duran toptan ikinci golü bulan almanlar -ki burda klosenin hava topu hakimiyeti takdir edilesidir- portekizin oyun anlayışını kırdılar bi saçmaladı portekiz 2. golden sonra.. ilk yarı biterken toparlanıp golü buldular nuno gomes'le.. nuno gomes'de tarihe geçmiş 4 ayrı kupada gol atarak..yakışır..

ikinci yarı iste pepe boş kaleye atamayınca kaçınılmaz son ballack'la geldi.. golde bana göre faulden önce portekiz defansının hatası var.. faule gelince belki kendini yere atsa portekizli oyuncu faulu çalabilirdi ama ayakta kalınca hakemin görmesi zor bir pozisyon zaten ballack sevinmeye gitti çoktan..

1-3 ten sonra suratlarını ronaldoya çeviren portekizliler zor olan için uğraştılar ama almanya burdan sonra elenmezdi..elenemezdi.. ronaldo kendi yaratıp kendi atsaydı anca öyle.. ronaldoda tıkanınca portekiz için atılan 2. gol son dakika doldurmasından başka birşey getirmedi..

iki altta turnuva takımı demiş franchi..hemende başlıklar atılmış turnuva takımı almanya diye..çok ilginç gerçekten..diğer 15 takım lig takımları heralde..neyse..

yarı finale almanya - türkiye maçı yakışırmı..süper olur.. dadından yenmez.. ama önce hırvatları geçmemiz lazım..


Bittikten Sonra : D Grubu

Geç oldu biraz ama, Portekiz - Almanya maçı öncesi diğer 3 grubu yazmışken bunu da yazmak lazımdı..

İngiltere'nin yerine bu turnuvaya geldiklerinde çok konuşuldu Rusya. Hiddink'in elindeki takımların neler yaptığı ortadayken Rusya'nın Euro 2008'e katılışı büyük sürpriz değildi bana göre. Hiddink'in kritik adamları vardır, 2006'da Cahill olmuştu takımı gruptan çıkaran, gereken yerde doğru kullandı Hiddink Cahill'i ve turu kaptı. Bu turnuvada da takımının kilit ismi Pogrebnyak ve Arshavin olacaktı, ilk isim turnuvada yer alamadı, diğeri ise sakattı ve bildiğimiz gibi son maçta oynadı. Arshavin İsveç maçında çıktı ve takımının iyi oynamasında önemli pay sahibi oldu. İlk iki maça göre daha etkili bir Rusya olduğunu görmeyen kalmamıştır sanırım. Rusya hocasının son 2 büyük turnuvada yaptığı gibi turnuvada diğerlerine göre daha etkisiz gözükürken aradan sıyrılıp gruptan çıktı.

Son şampiyon olarak gelen Yunanistan 98-2002'deki Fransa'nın Dünya Kupası performansını yakalıyordu az daha. Son şampiyon olarak turnuvaya gelip gol atamadan gideceklerdi ki son maçta golü buldular. Tamamen bitmiş bir takım görünümünde turnuvaya katıldılar, 1. torbada olmasalardı elemeleri bile geçemezlerdi belki de.

İsveç artık yaşlanmaya başlamış kadrosu ile finallerdeydi, Ibrahimovic kadroda olabilir ama Ljıngberg ve Larsson başta olmak üzere bir çok önemli oyuncular artık sona doğru yaklaşmaya başladılar ki Larsson zaten sona geldi diyebiliriz artık. Ibrahimovic'in Yunanistan'a attığı gol İsveç'in bu turnuvada hatırlanması için yeterli olacaktır. Başka da hatırlanacak bir iş yapmadılar. İspanya'ya yenilmemiş olsalar belki son Rusya maçına daha etkili çıkıp birşeyleri başaracaklardı ama olamadı, olmadı.

Son olarak 3'te 3 ile gruptan sıyrılan İspanya'ya gelelim. Fabregas gibi bir oyuncuyu herkes gözü kapalı 11'e koyar ama Aragones bunu yapmadı, Xavi-Iniesta-Senna diye tutturdu. Emre-Aurelio-Topal gibi oldu bu pratikte, benzerliği yeteneğe ve kaliteye dökersek bizimkiler ancak FM veya PES'te yaklaşır bu adamlara. İlk maçtaki etkili ve rahat oyundan sonra İspanya'nın şampiyonluk adayı olduğu görüşü hakim oldu, ki grup sonrası da bunun önündeki tek engel Hollanda. İspanya Torres-Villa ikilisinin uyumu ve çoğu takımda bulunmayan orta saha gücü ile uzun yıllardır aradığı şampiyonluğu tekrar bulabilir ama Hollanda ve Donadoni saçmalamazsa İtalya çok büyük engel önlerinde. Akıllı ve mantıklı bir İtalya karşısında ben pek şans veremiyorum İspanya'ya ama İtalya'nın başındaki adam da Donadino işte, nereye kadar güvenilir ki..

D Grubu ve takımlar da böyleydi işte.. Özellikle A ve B Grupları ve Fransa-Romanya maçı ile çok tatsız başlayan grup maçları D Grubu ile final yaptı ve Rusya-İsveç gibi hoş bir maçla noktalandı.

18.06.2008

Turnuva Takımı

Yıllardır anlamadığım nokta budur. Turnuva takımı... Dünya Kupası mı başlıyor ? Hemen her yerde yazarlar "Almanlar tam bir turnuva takımıdır".. Avrupa Şampiyonası mı başlıyor ? Hemen yazılır "Tam bir turnuva takımı olan Almanya vs. vs..."..

İyi güzel de, günümüzde milli takım seviyesinde tamamen lig formatında düzenlenen resmi bir kupa var da biz mi bilmiyoruz ? Artık her yerde Almanya için turnuva takımı denmesi komik oluyor. Eleme grupları lig formatında da orada kötü oynadılar diye bu yakıştırma yapılıyor diyecekler de vardır, Almanya gibi bir takım gözünü kapatıp oynasa o eleme grubundan yine çıkar, orası deneme yanılma yeri, şampiyonaya kadar doğru kadroyu ciddi maçlarla sınamak için önemli bir yer. Almanya'nın o şekilde turnuva dışında kalabilmesi de pek mümkün gözükmüyor bana, iş ciddiye bindikten sonra Alman takımı orada da Dünya Kupası Finali oynuyormuş gibi maç yapıp yine şampiyonalara katılır.

Sonuç olarak 3 maçın sonunda kesin olarak eleme usulüne geçilen 2 turnuvamız var elde, başka yok. Bunların ikisinde oynayan ve başarılı olan her takım turnuva takımı olmalı öyleyse.. Büyük ve ciddi maçlara daha iyi kendini vererek hazırlanmanın adı turnuva takımlığı olmamalı..

Not & Ekleme : Ortega yorumda vermiş linki, sözlükte de benzer bir başlık açılmış bir gün önce, tamamen tesadüf oldu çünkü başlığın açıldığı gün sabah 8'de evden çıktım, akşam 9'da gelip maç sonuna doğru uyuyup kaldım. Hoş bir tesadüf olmuş, yalnız değilmişim bu konuda, onu da görmüş oldum :)

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=almanya+ya+turnuva+takimi+diyeni+sopayla+dovmek

Thierry Henry

Bu şekilde top kontrol eden başka adam var mı merak ediyorum. Dün akşamki İtalya - Fransa maçında da aynı şekilde aldı uzun topu, görüldüğü gibi 4 sene önceki maçta da aynı şekilde alıyor. Hatta neredeyse her maçta yapıyor bunu desek yanılmış olmayız...

Bittikten Sonra : C Grubu

Ölüm grubu dendi ama öldüren tek bir takım vardı. Hollanda 20 sene önceki gibi oynadı ve grupta ezici üstünlükle kayıpsız lider oldu. İtalya bu gruptan her türlü çıkacaktı, son maçta durumlarını başkaları belirlemiş olsa da sonuçta çeyrek finale çıktılar. Romanya ise Hollanda'ya elemelerde yaptığını bu defa yapamayınca turnuvanın dışında kaldı.

Fransa ise 2002'deki gol atamadan elendiği Dünya Kupası'ndan sonra şimdi de tek golle Avrupa Şampiyonası'ndan elendi. Hollanda maçında yedikleri 4 gol, İtalya karşısında yaşadıkları, Romanya maçındaki o futbol maçı bile diyemediğimiz durgun mücadele... Hepsi üst üste koyulunca turnuvadaki duruşları bile sorgulanır oldu Fransızların. Domenech bundan sonra değil milli takım, kulüp takımı bile çalıştırmamalı bana kalırsa.

Romanya aslında kötü oynamadı ama M.Niculae bana kalırsa takımın birşeyler yapamayışındaki en büyük etkendi. Bir forvet oyuncusu bu kadar zarar verebilir takımına. Luca Toni gol kaçırma rekoruna doğru gidiyor ama hücumda o kadar etkili ki rakip için tehdit oluyor tek başına. Niculae öyle kötü pozisyonlar kaçırdı öyle kötü toplar ezdi ki aynısı bizim ülkede olsa o oyuncuyu çoktan bitirmiştik. İtalya aynı Türkiye gibi bir türlü kesin bir kadroya karar veremeyip her tercihi tartışılan hocaya sahip ve tıpkı Türkiye gibi en mücadeleci ön liberosundan yoksun kaldı. Dahası oyunu kuran ve takımın merkezi konumundaki Pirlo da cezalı. Ancak formda bir De Rossi-Aquilani ikilisi Pirlo-Gattuso ikilisini aratmayacaktır, dün akşam De Rossi'yi izledikten sonra bunu rahatlıkla söyleybiliyorum.

Bittikten Sonra : B Grubu


Hırvatlar müthiş eleme maçları sonunda geldikleri yeri haketmişler miydi ? Yoksa geçiçi olarak üst düzey bir form yakalayıp kupaya mı katılmışlardı ? Üstelik Eduardo'nun belki kariyerini bitiren sakatlığı iyice düşündürdü bunları. İlk maçta tıpkı Çek Cumhuriyeti gibi tek golle ev sahibini geçtiler ama maç sonunda 1 puan alsalar sevinecek haldelerdi. Almanya'yı yendiklerinde ise biz buradayız dediler ve çeyrek finale grup lideri olarak adlarını yazdırdılar. Avusturya turnuva öncesi "çekilelim rezil oluruz" diyen kemçük ağızlı taraftarlarına en güzel cevabı sahada verdi, 1 puan ve averajla 3. oldular ancak lider olan 9 puanlı Hırvatlar kadar alkışı hakettiler. Polonya ise elemelerden sonra buraya gelmek bize yetti dercesine oynadı. Pek umut vermeden turnuvaya veda ettiler.

Ne yazık ki bu Polonya sonraki şampiyonada yine olacak ev sahibi sıfatıyla. Almanya'ya gelelim, turnuva takımıymış da elemelerde değil turnuvada coşarmış. Turnuvadaki hali buysa buyrun tutmayalım biz. Kaldı ki milli takım düzeyinde "turnuva takımı" olayı nedir hiç anlamam. Ona ayrı bir post lazım. Avusturya maçını bile zorla kazandılar ki Avusturya o maçı kazansa Mario Gomez şu an sınırdan geçip nasıl ülkeye gireceğinin hesabını yapıyor olacaktı.

Beklenen Almanya - Hırvatistan sıralaması ve iki takımın ezici üstünlüğüydü. Ancak Avusturya iki takıma da kaybetmesine rağmen iki maçta da puanı hakederek oynadı.

Bittikten Sonra : A Grubu

Önceki günkü midye keyfinden sonra ertesi günü de Gökova Körfezi'nde tekne turuyla geçirince blogu boşladım biraz, geri dönüşü gruplarla yapıyorum.

Kuralar çekilince ilk yorumlar Portekiz'in liderliği ve Çek Cumhuriyeti'nin ikinciliği konuşuluyordu. Yani dışarıda böyleydi, bizler de Çekleri geçip ikinci olmanın hesaplarını yapıyorduk. Rosicky'nin sürpriz sakatlığı ile de şansımız ve umudumuz biraz artmıştı.

İlk maçların ardından Portekiz'in liderliği kesin gibiydi, İsviçre'yi Sverkos'un golüyle geçen çekler son anlarda öyle bir baskı altında kalmışlardı ki kendilerinin gruptan çıkacağını kesin olarak konuşamıyordu hiç kimse.

İkinci maçlarda da Portekiz rahat bir maçın ardından liderliği de garantiliyordu. Bizim İsviçre maçımız ise berabere bitecek gibi duruyordu. Ataklar sonuç vermiyordu ve ciddi şekilde geliyordu İsviçre üzerimize, neyse ki Arda Turan sahneye çıkıp son maç öncesi umudumuzu tazeledi. Bu maçlar bittikten sonra her yerde ortak konu 7.08 numaralı kuraldı, berberlik halinde grupta son maç olduğu için iki takımın kaderi Cech ve Volkan'ın ellerinde olacaktı. Kaldı ki yine Cech'in ve Volkan'ın ellerine düştü iki takım, ona en son geleyim.

Üçüncü maçlar oynanırken Portekiz'in İsçivre'ye nezaketen kaybetmesi olasıydı. Liderlik garantiyken ev sahibini eli boş göndermek olmazdı. Öyle de oldu, Hakan'ın golleriyle İsviçre mutlu veda etti şampiyonaya. 3 gol atıp 3 gol yediler ve atılan 3 gol de Hakan Yakın'ın ayağından geldi. Grubun final niteliğindeki maçını ise daha 3 gün önce yaşadık, anlatacak pek birşey yok, hem maç yazısı aşağıda, hem de herkes net olarak hatırlıyor herşeyi.

Maçlar böyle sona erdi ve beklendiği gibi Portekiz'in liderliği ve Türkiye - Çek Cumhuriyeti maçının kazananı çeyrek finalin yolunu tuttu. Rosicky'siz Çek Cumhuriyeti en fazla bu kadar olabildi, dahası da olabilirdi ancak son maçta Koller'i 90 dakika tutup Baros'u bize karşı oynatmaması bir anlamda kaderlerini de etkilemiş olabilir.

İki kalecinin ellerine kalmaktan bahsetmiştim eğer penaltılara gidilseydi. Penaltı olmadı ama yine iki kaleci de takımlarının durumlarına etki edecek şeyleri yaptılar son maçta. Cech o topu elinden kaçırmasa bugün yarın final hesapları yapan bir takım olur muyduk ? Zor olabilirdi ama o günkü o oyunla imkansız değildi. En azından penaltı yolundan geçmemiz gerekebilirdi. Cech tutamadığı topla hem maçı çevirmemizi sağladı hem de ülkesini belki de çeyrek finalden etti. Volkan ise son anlarda gördüğü kırmızı kartla kaledeki yerini Tuncay'a bıraktı, daha da önemlisi çeyrek final maçında Rüştü'ye bıraktı. Rüştü o gün kötü gününde olursa herkes Volkan'a yüklenecektir muhtemelen ki bunu yapabilecek herkes sonuna kadar haklı olacak orası kesin.

17.06.2008

b grubu

beklendiği gibi bitti d grubu.. ilk maçlara bakınca liderin almanya olabileceği konuşuluyordu ama bilic'in takımı 3 te 3 yaparak 9 puanla lider çıkmayı başarıd b grubundan ve bize rakip oldular.. 3 maça bakıldığında az gol atıp az gol yiyen ve sonuca oynayan bir hırvatistan izlettiler bize..bence şanslarımız eşit.. klasniç'in ameliyattan sonra golle dönmesi ve moral bulması hırvatistan için çok önemli bir silah oldu..


almanlar ise klasik saglam defans (lehmann hariç) saglam orta saha mantığıyla rakiplerinin direnci kırarak sonuca gittiler.. ballack'ın yanı sıra fritz, lahm, ve mertesacker almanya'yı sırtlayan isimler oldu.. çeyrek finalde portekize karşı işleri çok zor..

gruplardaki performansı sonrası sürpriz yapabilecek bir takım gözüyle bakılan polonya bekleneni veremeden veda etti turnuvaya.. turnuvanın en zayıf takımı ilan edilen avusturya ise oynadığı futbolla elenmesine rağmen iyi bir izlenim bıraktı futbol izleyicilerinin üstünde..

16.06.2008

Futbol Futbol Diyerek Nereye Kadar ?

Dışarıda yemektense alırım evde yaparım dedim ve saldırdım midyelere. Sonuç bu oldu, midye tava, tarator yerine sarımsak-dereotu-maydonoz destekli ekşimsi bir yoğurt ve midye tavanın en yakın arkadaşı Efes. Futbol mevsimindeyiz, güzel ve hoş maçlar olmakta ancak değişik şeyler de tatmak lazım. TV başında kuru kuru birşeyler içip durmaktansa maç öncesi ziyafeti çektim kendime.

3 tava dolusu yaptık ve babamla bitirdik hepsini, o rakıyla destek oldu midyelere, ben birayla saldırdım. Sınırlarımı zorladım adeta yerken, bu son bu son diye diye bitirdim ama bu kadar zahmete değdi doğrusu.

Ayrıca kalamarı çok yaptım evde de, midye tavayı ilk kez denemiş oldum. Kalamara dışarıda verilen 7-8 YTL'ye yazık oluyor derim ama midye tava için alınan aynı değerdeki parayı bu akşamdan sonra normal karşılarım, yine olsa yine yaparım ama orası başka..

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO