vuelta a espana etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vuelta a espana etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13.03.2017

Tarihin En İyi Sprinterleri #1: Mark Cavendish

John Degenkolb, Caleb Ewan, Marcel Kittel ve Peter Sagan gibi daha genç isimlerin nefeslerini ensesinde hissediyor olsa da 31 yaşındaki Mark Cavendish, modern dönem sprinterleri arasında başka bir seviyede yer alıyor. Tıpkı prestijli spor gazetesi L’Equipe’in beş yıl önce onu Tour de France tarihinin en büyük sprinteri olarak gösterdiği gibi biz de onu, geride kalan 40 yılı kapsayan Tarihin En İyi Sprinterleri listemizin ilk sırasına koyuyoruz.

Hala büyük yarışlar kazanıyor ve önünde iyi geçirebileceği dört veya beş sezonu olan Cavendish'in rekorlar kırmaya devam edecek potansiyeli var. Şimdiden tarihin en fazla etap kazanan sprinteri oldu ve Eddy Mercx’in 14’ü bireysel zamana karşı olmak üzere 34 galibiyetlik rekorunu yakalamak için dört galibiyete ihtiyacı var; ayrıca Giro d’Italia’da 15, Vuelta a España’da ise üç etap kazandı ve üç Grand Tour’da da puan(sprint) mayosunu kazanmayı başardı.

Tek günlük yarışlarda ise Cavendish 2011’de dünya şampiyonluğunu kazandı(Ekim 2016’da neredeyse ikinci kez kazanacaktı) ve Milan-San Remo, Scheldeprijs(üç kez), Kuurne-Brüksel-Kuurne(iki kez) gibi klasik galibiyetleri aldı. Ek olarak yeni World Tour yarışları arasındaki RideLondon-Surrey Classic’te de zafere ulaştı. Cavendish, hızını ve dayanıklılığını pist bisikletinde üç tane altı gün yarışı, omnium’da bir Olimpiyat gümüşü ve üç tane madison dünya şampiyonluğu kazanmak için de kullandı. Madison’daydı, yaşı 19’du, o Cavendish bisiklet tarihindeki ilk patlamasını yaptı. 2005’te Carson, Kaliforniya’daki Pist Bisikleti Dünya Şampiyonası’nı izleyenler, Britanyalı veteran Rob Hayles’ın hırçın takım arkadaşı Cavendish’in, altı gün uzmanları arasından fırlayıp yaptığı güçlü atağı hatırlayacaklardır -sonrasında ise riskli bir sürüşle beraber altın madalyaya uzandı. Cavendish sonraları bana, “Yorgun tamamlamıştık. Gözyaşları içindeydim ve bu rahatlattığı kadar da gurur vericiydi.” dedi.

Cav, Los Angeles’a sadece deneyim kazanmak için gitmişti; sakatlanan Geraint Thomas’ın yerine son anda kadroya dahil edildiği için, Hayles ile ilk kez yarışacaktı. O yılın devamında, bir kıta takımına transfer olmadan önce para biriktirmek için iki yıldır yaptığı banka memurluğunu bıraktı ve Almanya’nın ikinci seviye takımı Sparkasse takımıyla sözleşme imzaladı. “Tek yapmak istediğim, bisikletimle yarışmak ve ne kadar iyi olduğumu kanıtlamaktı, böylece profesyonel kontrat imzalayabilirdim.” diyor. “Ama amatör olarak geçirdiğim iki yıl boyunca bir tane bile toplu sprint kaybetmediğimde ne kadar hızlı olduğumu anladım...”

2007’de T-Mobile(sonra Columbia ve HTC-Highroad adlarını alan takım) ile profesyonel kontrata imza atar atmaz yarışlar kazanmaya başladı -o yıl, Scheldeprijs’ta Robbie McEwen’ın önündeki ilk galibiyetini 10 galibiyet daha takip etti. Çaylak sezonunda Tour de France’ta bile yarıştı ama Londra’dan Güney İngiltere’deki Canterbury’ye giden ilk etapta onu yarış dışı bırakan kaza, potansiyel olarak Tour de France kariyerine yapacağı sansasyonel başlangıcı elinden aldı. İlk Tour etabını kazanmak için 12 ay daha beklemesi gerekiyordu. 2008’de Cholat-Chateauroux arasındaki 5. etapta(fotoğraftaki) bir grup sprint tanrısını yerle bir ederek galibiyete uzandı: Oscar Freire(turuncu), Erik Zabel(mavi) ve Thor Hushovd(yeşil). Cav o yıl üç tane daha olmak üzere, 2014’te yine Büyük Britanya’dan başlayan Tour de France’ın açılış etabında dar yolda çok tehlikeli bir menavra sonucunda kaza yapıp yarış dışı kalması hariç her yılda en az bir Tour de France etabı kazanmayı başardı.

Bazen korkusuzca sprint atmakla suçlanıyor ve biri onun sprint çizgisini kapatıp önünü kestiği zaman genellikle deliye dönüyor ama o pelotondaki gerçek dahilerden biri ve hamlesini tam olarak ne zaman yapacağını çok iyi biliyor, özellikle de bir lead-out adamı tarafından taşınmadığı zaman. Bir keresinde onu motive eden şeyin ne olduğunu sorduğumda bana şu cevabı verdi: “İnsanlar bana kazanmak istediğim bir sonraki yarışı sorduklarında ‘finiş çizgisinin yer aldığı sıradaki yarış’ diye cevaplıyorum. Eğer finişe ulaştıysam, en önde geçen olmayı istiyorum. Motivasyonum bu.”

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

11.03.2017

Tarihin En İyi Sprinterleri #2: Mario Cipollini

Mario Cipollini’nin, Tour de France 1993’ün açılış etabını iki zorlu sprinterin -Wilfried Nelissen(mavi formalı) ve Laurent Jalabert(pembe formalı)- önünde kazanırkenki bu fotoğrafı, Aslan Kral, Süper Mario veya basitçe Cippo olarak anılan adamın benzersiz tarzını özetliyor. Kolları kariyerinin ilk Tour de France galibiyetini kutlamak için havaya kalkmış, moda haline getirdiği dev gözlüklerini takmış ve beyaz şapkası da bu kompozisyonu doğru bir açıyla tamamlamış. Belçika merkezli Velo, 2005 yıllığında özel bir bölüm ayırdı ve İtalyan sprinteri şöyle tanımladı: “Kendi döneminin kesinlikle en iyi sprinteri.”

Bu niteleme, emekliliğinden yıllar sonra Şubat 2013’te La Gazzetta dello Sport’un Cipollini’nin de Operacion Puerto doping skandalına bulaştığını iddia etmesiyle gölgelendi ve aynı yılın temmuz ayında Fransız Senatosu, sporun içindeki dopingle ilgili kapsamlı bir araştırmada Cipollini’yi de Tour de France 1998’deki idrar örneklerinin geçmişe dönük testlerinde EPO kalıntılarına rastlanan 18 sporcudan biri olarak açıkladı. Mario suçlamalar karşısında sessiz kalırken, tıpkı Erik Zabel gibi onun “pozitif” testleri de Dünya Anti-Doping Ajansı’nın sekiz yıllık zaman aşımı süresinin gerisinde kaldı.

Cipollini'nin 20 yıla yayılan kariyerindeki 191 galibiyet arasında rekor düzeydeki 42 Giro d'Italia etap galibiyeti(1989-2003 arası), 12 Tour de France etabı, üç Vuelta a España etabı ve 2002 Dünya Yol Şampiyonası ile beraber Milan-San Remo(2002), Gent-Wevelgem(1992, 1993, 2002), E3 Prijs(1993) ve Scheldeprijs(1991 ve 1993) gibi klasik zaferleri bulunuyor.

1.88 boyunda ve 79 kilo olan Cipollini, bisiklet tarihinin gördüğü en güçlü sprinterlerden biriydi ve Grand Tour’larda onu hızla finişe ulaştıran Kırmızı Tren’le(Team Saeco’daki yedi yılında) beraber neredeyse durdurulamıyordu. Cipollini tam bir şovmendi; bir keresinde Tour de France etabına iki tekerlekli savaş arabasının üzerinde bir Roma imparatoru edasıyla kafasına yaldızlı defne yapraklarından oluşan bir taç takıp toga* giymiş halde geldi; ve Giro d’Italia 2002’nin zamana karşı prolog etabında tepeden tırnağa kaplan desenli bir mayo ve kaplan çizgileriyle süslü bir bisikletle yarıştı. (*toga: Eski Roma kıyafeti)

Kesin olan şu ki bisiklet sporu bir daha asla Mario Cipollini gibilerini göremeyecek.

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

8.03.2017

Tarihin En İyi Sprinterleri #3: Erik Zabel

Eski bir Doğu Alman olan Zabel, 17 yıllık profesyonel kariyerine 200 civarı yarış galibiyeti sığdırdı; Tour de France yeşil mayosunu ise bir rekora imza atarak altı kez kazandı, UCI Dünya Sıralaması 1 numarası olmayı başaran ender sprinterlerden biri oldu ve Eddy Merckx’in Milan-San Remo’daki rekoruna(yedi galibiyet) yaklaşarak dört galibiyet aldı. Ancak kariyerinin ortasındaki sekiz yılla ilgili yaptığı doping itirafı sonrası adının yanında hep şüphe bulunacak.

Söz konusu itiraf Temmuz 2013’te Alman gazetesi Süddeutcshe'de yayınlandı ve sonrasında Zabel, Team Katusha’daki antrenörlük, UCI Profesyonel Bisiklet Komisyonu üyeliği ve Hamburg’daki Vattenfall Cyclassics yarış direktörlüğü görevlerinden istifa etti. Ancak itiraf, Dünya Anti Doping Ajansı’nın sekiz yıllık zaman aşımını geride bırakıp on yıl ve öncesindeki yarışları kapsıyordu[söz konusu zaman aşımı daha sonra 10 yıla çıkarıldı]. O dönemin doping ortamını ve Deutsche Telekom’daki takım arkadaşlarının kariyerlerini riske atmaksızın suçlarını itiraf etmeleri gerçeğini göz önüne aldığımızda Zabel’in sonuçlarına da kem gözlerle bakmamamız lazım.

Doğu Bloku ülkelerinin Tour de France’ı sayılan ve Barış Yarışı olarak da bilinen Varşova-Berlin-Prag’da etaplar kazanan ve genel klasmanı ilk 10’da bitiren, 1950’lerin tanınmış Doğu Alman bisikletçisi Detlef Zabel’in oğlu olan Erik Zabel, Doğu Berlin’de doğdu ve büyüdü. Barış Yarışı’nda oğul Erik de yarıştı(1992’de puan klasmanını kazandı ve genel klasmanı 11. tamamladı) ama kendini ilk olarak pist bisikletinde takım takipteki hızıyla gösterdi(o hızını daha sonra kış velodromlarında 14 tane tane altı günlük yarışı kazanmak için de kullanacaktı).

Amatör olarak son yarışında, 1992 Barselona Olimpiyatları’nda Lance Armstrong’la birlikte yarışın favorisiydi ve Fabio Casartelli’nin üç kişilik kaçış grubunun içinde kazandığı yarışta dördüncülük için yapılan toplu sprinti kazandı.

Zabel kısa süre sonra, Mart 1993’te Tirreno-Adriatico’nun açılış etabıyla beraber profesyonel seviyede de yarışlar kazanmaya başladı; 1994’te de, 67 kişinin yer aldığı toplu sprinti alarak Paris-Tours ile ilk klasiğini kazandı ki bu yarışı 2003 ve 2005’te de kazanacaktı. 1995’te ikinci kez katıldığı Tour de France’ta ise iki etap kazandı(takip eden yedi yılda da 10 tane daha kazandı).

Zabel’in ilk anıtsal yarış zaferi, 40 kişilik güçlü bir grubun arasında Alberto Elli’yi geride bırakarak kazandığı 1997 Milan-San Remo’da geldi. Yarıştaki iki rakibi Laurent Jalabert ve Johan Museeuw kazaya karışmışlardı. Alman bisikletçi sonraki dört yılda Milan-San Remo’yu üç kere daha kazanacaktı- ve 2004’te galibiyeti kutlamak için erkenden kollarını açıp son anda çizgide Oscar Freire’ye geçilmese beşinciyi de kazanacaktı.

Zabel’in diğer klasik galibiyetleri arasında Amstel Gold Race, Scheldeprijs ve Frankfurt bulunuyor. En büyük hayal kırıklığı ise 2002’de Mario Cipollini ve Robbie McEwen’ın ardından üçüncü olduktan sonra 2004’te Freire’nin, 2006’da da Bettini’nin ardında ikinci olup çok yaklaşsa da dünya şampiyonluğunu hiç kazanamamasıydı.

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

28.02.2017

Tarihin En İyi Sprinterleri #4: Oscar Freire

Hiçbir bisikletçinin, son 40 yıldaki en iyi sprinter listesinin dört numarası Oscar Freire gibi bir hikayesi yok. 1999’da Verona’da düzenlenen Dünya Yol Şampiyonası’nın son 500 metresine kadar adeta kimse ondan haberdar değildi. Sonrasında ise uzaklardan beyaz formalı birinin son virajı tek başına aldığını gördük, birçok kişi Almanya’dan Jan Ullrich’in uçup gittiğini düşünmüştü. Ancak görüntü netleştiğinde durum hiç de öyle değildi, Almanya milli formasının mavi omuzları yerine İspanya’nın sarı ve kırmızısı vardı.

Oscar Freire, bu son atağıyla yarışı önde bitiren kaçış grubundan da dört saniye önde gökkuşağı mayonun sahibi oldu. Yeni dünya şampiyonu hakkındaki bilgileri kurcalayınca öğrendik ki kendisi 23 yaşındaydı ve kariyerinin geride kalan ilk iki profesyonel sezonunda yalnızca 1998’de Vuelta a Castilla y Leon’da rüzgarli bir etap sonunda toplu sprinti kazanmıştı. Üstelik 1999’da yaşadığı diz sakatlığı yüzünden sadece 11 yarışa katılabilmişti ve İspanya kadrosuna son anda dahil edilmişti.

Sonra şunu da öğrendik ki Freire, Kantabria bölgesinin liman kenti olan Torrelavega’nın işçi sınıfı semti Covadonga’da büyüyen dört kardeşin en küçüğüydü. 1.70 boyunda ve 63 kilo olan Freire, bir saf sprinter fiziğine sahip değil ama bize, özellikle de uzun, tırmanışlı etapların sonunda en hızlı sprinterleri yenebilecek hıza sahip olduğunu gösterdi. Freire, 2000 yılında dünyanın 1 numarası olarak gösterilen Mapei takımına imza atıp yedi galibiyetin yanı sıra Milan-San Remo ve Dünya Şampiyonası üçüncülükleri alarak değerini kanıtladı. 2001’de sezon boyu sakatlık yüzünden çok yarışamadığı halde Vuelta a España’da formunu buldu ve Paris-Tours ikincisi olup Lizbon’daki Dünya Şampiyonası’nda da gökkuşağı mayoyu ikinci kez kazandı.

Freire ilk kez 2002’de Tour de France’a katıldı. Almanya’nın Saarbrücken şehrinde ikinci etap, ev sahipliği yapan ülkenin yıldızı Erik Zabel için hazırlanmıştı ama İspanya’nın dünya şampiyonu, üç korkutucu sprinter olan(fotoğrafta soldan sağa) Robbie McEwen, Erik Zabel ve Baden Cooke’un önünde tüm gücünü ve hızını kullanarak etabı(fotoğraftaki) aldı.

15 yıllık profesyonel kariyerinin sonunda Freire yedi Vuelta etabı, dört Tour de France etabı, üç Milan-San Remo ve birer tane de Paris-Tours ve Gent-Wevelgem kazandı -ve üç şampiyonlukla Eddy Merckx, Rik Van Steenbergen ve Alfredo Binda’nın Dünya Yol Şampiyonası’ndaki rekorlarına ortak oldu.

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

26.02.2017

Tarihin En İyi Sprinterleri #5: Alessandro Petacchi

Geride kalan 40 yılda, listemizin beş numarası Petacchi kadar verimli çok az sprinter vardı. 1996’da 21 yaşında(*) profesyonelliğe adım atıp kariyerinin ilk dört yılını küçük bir İtalyan takımında geçirecekti. 2000’de, düzenli olarak sprint etapları kazanmaya başlayacağı güçlü Fassa Bartolo takımıyla sözleşme imzalayana kadar ihtiyacı olan itici güce kavuşmak için bekleyecekti 1.83 boyundaki, 72 kiloluk Petacchi.

İlk büyük galibiyetleri o yıl Vuelta’da kazandığı iki etaptı... ama 2003’te, 29. yaşına dek kariyeri gerçek anlamda yükselemedi. O yıl ise fotoğrafta gördüğünüz, Dünya Şampiyonu Cipollini’nin önünde kazandığı Catania’daki 5. etap da dahil olmak üzere altı Giro d’Italia etabı, dört Tour de France etabı ve beş de Vuelta a España etabı kazandı!

Petacchi’nin, Cipollini gibi ihtişamı veya Erik Zabel gibi isikrarı yoktu ama inadı ve hırsı vardı. Memleketi La Spezia’dan çok da uzakta olmayan, Ligurya kıyılarını kucaklayan Milan-San Remo favori yarışıydı. Bu anıtsal klasiğe 16 kez katıldı ve yedinci denemesinde, bir yıl önceki dördüncülüğünün ardından La Classicissima’yı(Süper Klasik) Alman Danilo Hondo, Norveçli Thor Hushovd ve son şampiyon İspanyol Oscar Freire’nin birkaç bisiklet farkla önünde 2005 yılında kazanmayı başardı.

Kazandığı tek anıtsal klasik buydu ama iki tane de sprint klasiğini kazandı: Paris-Tours 2007 ve Scheldeprijs 2009. Ama Petacchi’nin esas faaliyet alanı Grand Tour’lar oldu. Sonuncusu 2011’de 37 yaşındayken olmak üzere 22 Giro d’Italia, 20 Vuelta a España ve altı Tour de France etabı kazandı. Ve üç Grand Tour’da da sprint klasmanını kazanmayı başaran ender sprinterlerden oldu.

O artık emekli, La Gazzetta dello Sport’taki son röportajına göre Lido di Camaiore kıyısındaki dairelerinden birini, sprintin en büyük genç yeteneği Fernando Gaviria’ya kiraya vermek üzereydi -Gaviria da tıpkı Petacchi gibi şimdiden bir Paris-Tours kazandı ve İtalyan yıldızın Giro’daki etap galibiyetleri ile Milan-San Remo’daki zaferlerini tekrarlayabilecek potansiyele sahip.

*Petacchi 3 Ocak 1974 doğumlu ancak sözleşmeler 1 Ocak günü başladığı için profesyonel kariyerine 21 yaşında başlamış olarak gözüküyor.

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

25.02.2017

Tarihin En İyi Sprinterleri #6: Sean Kelly

Tıpkı listenin yedi numarası Robbie McEwen gibi, altı numara Sean Kelly de geç açılan isimlerdendi. 1978’de 22 yaşında bir Tour de France etabı kazanmasına rağmen bu büyük bir sprintle değil, beş kişilik kaçış grubunun parçası olarak geldi. Kelly’nin kariyerinin ilk üç yılındaki ana görevi Flandria takımının lideri Freddy Maertens için lead-out olmaktı. Takım değiştirene kadar ana sprinter olmayı başaramadı ve değişikliği yapınca 1980’de beş Vuelta a Espanã, iki de Tour de France etabı aldı.

Kelly, klasiklerde de 27 yaşına kadar bir galibiyet alamadı ve profesyonel olduktan altı yıl sonra Giro di Lombardia 1983’te Greg LeMond, Adrie Van der Poel ve Hennie Kuiper’i geride bırakarak kazandı. Buna kadarki en yakın dereceleri ise Milan-San Remo’daki dördüncülük ve beşincilikti.

İrlanda’nın kırsal kesimlerinde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak büyüyen Kelly, alışılmışın dışında bir yolla kendini bisiklet dünyasına kanıtlamak zorundaydı; Fransa’ya yol alıp seri etap zaferleriyle kendini kanıtlamadan önce İrlanda’da amatör seviyenin zirvesine çıkmak için savaştı. Kelly’nin düz etaplardaki sprint gücü, onun dört kez Tour de France, üç kez de Vuelta sprint mayosunu kazanmasını sağladı -Giro’da ise hiç start almadı.

Ama 18 yıllık kariyerinin ikinci yarısında hızını daha çok klasiklerin sonundaki toplu sprintler için kullandı. 1983’teki ilk anıtsal klasik zaferinden sonra sekiz klasik daha kazandı, iki tane daha Lombardia ile beraber ikişer tane de Paris-Roubaix, Liege-Bastogne-Liege ve Milan-San Remo. Son anıtsal klasik galibiyeti 35 yaşında, son Poggio inişinden sonra 30 kişilik takip grubunun üç saniye önünde İtalyan favori Moreno Argentin’i geride bıraktığı(fotoğrafta) 1992 San Remo’da geldi.

Dünya Yol Şampiyonalarında ikisi üçüncülük olmak üzere beş kez ilk beşte yer almasına rağmen hiç gökkuşağı mayoyu(*) giyememesi ve Ronde van Vlaanderen’de üç kere ikinci olup hiç kazanamaması kariyerinin en büyük hayal kırıklıkları olarak yer alıyor. Ama Kelly hiçbir zaman sadece bir sprinter olmadı, etaplı yarışlarda genel klasmanı zorlayıcı bir yapısı da vardı. 1988’de Vuelta’yı kazandığı gibi, iki kez İsviçre Turu, yedi kez Paris-Nice, dört kez İrlanda Turu üç kez Bask Turu ve iki kez de Katalunya Turu kazandı... tüm zamanların en komple çok yönlü sprinteri! (*gökkuşağı mayo: dünya şampiyonluğu mayosu)

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

Tarihin En İyi Sprinterleri #7: Robbie McEwen

Avustralya’nın yeni “cep roketi” Caleb Ewan şu an sadece 22 yaşında, profesyonel olarak üçüncü sezonuna başladı ve şimdiden bir Grand Tour etap zaferi(2015 Vuelta) bir UCI World Tour klasiği(Hamburg 2016) kazandı -bu sezona da Tour Down Under’da dört etap galibiyeti ile girdi. Pek tabii kendisi, Avustralya’nın bir önceki harikası olan ve 17 yıllık profesyonel kariyerine 24 Grand Tour etabı, sekiz küçük klasik galibiyeti ve üç Tour de France yeşil mayosu sığdıran Robbie McEwen ile karşılaştırılacak.

McEwen, Ewan’ın tersine kariyerine oldukça sakin bir başlangıç yaptı. 24 yaşına kadar profesyonel olamadı ve adını ilk kez, 4 Jours de Dunkerque etabında yıldız isim Djamolidin Abdoujaparov’u geride bırakıp ilk sırayı alarak duyurdu. Ancak kariyerinin dönüm noktasını, Tour de France 1999’da Şanzelize Caddesi’ndeki son etapta o sezon dördüncü kez yeşil mayoya uzanan Erik Zabel’i geride bırakarak yaşadı.

1.70 boyunda, 67 kiloluk bir sporcu olan Robbie McEwen en güçlü sprinter değildi, ürettiği watt konusunda geride kalmış olsa da taktiksel pozisyon almada ve hızlanmada çok yetenekliydi. Bisiklet kontrolünü, büyüdüğü Brisbane, Queensland’deki BMX yarışlarında öğrendi; Peter Sagan’ın wheelie’leri(*) ve diğer meziyetleri ile sosyal medya yıldızı olmasından uzun yıllar önce özellikle dağlık Tour de France etaplarının finişlerini wheelie ile tamamlıyordu. (*wheelie: ön tekerleği havaya kaldırıp tek teker üzerinde sürme hareketi)

McEwen, kariyerinin büyük bölümünde, Belçikalı karısı ve üç çocuğu ile beraber Doğu Flandre’deki Geraardsbergen’in dışındaki bir köy olan Everbeek’te yaşadı. Bir yarı-Belçikalı oldu ve kariyerindeki başarıların büyük bölümü de 2002-2008 yılları arasında Belçikalı Team Lotto ile geldi. Bu dönemde üç tane Tour de France yeşil mayosu kazandı, Belçika klasiklerinden Scheldeprijs, Paris-Brüksel ve Dwars door Vlaanderen zaferlerinin yanı sıra 11 tane Tour de France ve 12 tane Giro d’Italia etabı kazandı. McEwen’ın ilk Giro galibiyeti 2002’de Strasbourg’da(fotoğraftaki etap) geldi, üzerinde Avustralya şampiyonluk mayosu(fotoğrafta sağda) bulunurken, Mario Cipollini’den rol çalıp etabı aldı, peşinden gelen diğer isim de bir başka süper İtalyan Alessandro Petacchi(fotoğrafta beyaz kasklı) oldu.

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

24.02.2017

Tarihin En İyi Sprinterleri #8: Eddy Planckaert

1980’lerde ünlü Panasonic takımı eski Paris-Roubaix şampiyonu Peter Post tarafından yönetilmekteydi ve aralarında Phil Anderson, Theo De Rooy, Henk Lubberding, Eddy Planckaert, Steven Rooks, Eric Vanderaerden ve Peter Winnen gibi isimlerin bulunduğu yıldızlarla doluydu. Ancak iş düz bir sprinte geldiği zaman Planckaert en büyük güçtü. Ve o ne büyük bir sprinterdi!

11 yıllık profesyonel kariyerinde Eddy Planckaert toplamda 13 tane olmak üzere üç Grand Tour’da da etap kazandı. Ek olarak Ronde(1988), Paris-Roubaix(1990), E3 Harelbeke(1987 ve 89), Omloop Het Volk(1984 ve 85), Dwaars door Vlaanderen(1985 ve 88) ve Fleche Brabançonne’nin(1983) de aralarında bulunduğu birkaç bahar klasiğinde zirveye çıktı. Ayrıca ikisi de 1984’te olmak üzere Etoile de Besseges ve Belçika Turu gibi etaplı turlarda da genel klasman kazandı.

Eddy Planckaert, Gent’ten pek de uzak olmayan, Doğu Flandre yakınlarındaki küçük kasaba Nevele’de büyüdü. Belçikalı iki profesonel bisikletçi olan ve en az Eddy’ninkiler kadar önemli yarışlar kazanan Walter ve Willy Planckaert’in küçük kardeşleriydi. Sadece iki Tour de France etabı(1981 ve 86) kazanmış olsa da 1988’de yeşil mayonun sahibi oldu ve katıldığı dört Vuelta’da 10 etap galibiyeti aldı.

Ancak onun favori yarışları bahar klasikleriydi ve Ronde ile Paris-Roubaix’de zafere ulaşmayı başardı. Birincisinde, Avustralyalı Anderson ile beraber atak yapıp onu geçmeden önce dokuz kişilik kaçış grubunun bir parçasıydı. Tesadüf eseri, 1990’da Paris-Roubaix’yi kazanırken de geçtiği isim başka bir İngiliz Milletler Topluluğu üyesi olan Kanada’dan Steve Bauer’di. Yazının fotoğrafında da soldaki Belçikalı Eddy Planckaert, 7-Eleven sporcusu Bauer’e karşı çizgiyi ilk sırada geçmek için bisikletini öne doğru atıyor. Foto finişe giden o yarışı Eddy Planckaert bir santimetre farkla kazandı ki bu anıtsal klasiğin 100 yıllık tarihindeki en yakın farktı. 

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

21.02.2017

Tarihin En İyi Sprinterleri #9: Andre Greipel

Bir hafta önce Andre Greipel, 11 yıl önce T-Mobile ile başladığı profesyonel kariyerinin 137. UCI yarışını kazandı. 1.85’e yakın boyu ve 80’in üzerindeki kilosu ile sprinter olmaya uyumlu muhteşem yapısı ve sahip olduğu güç sayesinde Goril(The Gorilla) lakabını aldı. Ancak Greipel, Grand Tour yarışları öncesinde kilo kaybetmeyi başarıp bazı eğimli etaplarda da diğer sprinterlere karşı avantaj yakalayabiliyor.

Belki de Greipel’in istatistikleri arasında en ilginç olanı kariyerinin altıncı yılına dek bir Tour de France etabı kazanamamış olması. Giro’da(2008 ve 2010) ve Vuelta’da(2009) etaplar kazanan Greipel, 2011’de ilk kez Tour de France yarışına katıldığında kariyerini o günden bu yana sürdüreceği Lotto’da ilk sezonunu yaşıyordu. (Not: 2011’de Omega Pharma-Lotto’ya transfer oldu, 2012’de takım ikiye bölününce Lotto ile devam etti)

Öncesinde Mark Cavendish ile aynı takımdaydı(önce T-Mobile, sonrasında HTC-Columbia) ve Britanyalı sprinter Tour de France için birinci öncelikti. İkilinin rekabeti Tour de France 2011’in önemli unsurlarından biriydi ve Carmaux’daki 10. etapta Greipel’in galibiyetiyle rekabet iyice gün yüzüne çıkmıştı. Ancak o güne dek Cavendish’in 17 Tour de France etap galibiyeti vardı ve bunların ikisi aynı yıl daha önceki etaplarda Greipel’i de geride bırakarak gelmişti.

O günkü etap Fransa’nın güneyinde, sıcak ve bol yokuşlu bir son bir saatin ardından, son kilometredeki birkaç sert virajdan oluşuyordu. Cavendish’in(yazının fotoğrafında en solda) lead-out treni tam oluşmamıştı ve normalden uzun bir sprint atması gerekiyordu, Greipel bu şekilde farkı kapattı ve foto finişle etabı aldı. Greipel’in geride bıraktığı diğer isimler ise İspanyol Jose Joaquin Rojas ve Norveçli Thor Hushovd’du. Bu ilk Tour galibiyeti, kariyerinin 60. profesyonel galibiyetiydi.

Şimdi 12. sezonuna başlamış olan Andre Greipel, Goril, 21 Grand Tour etap zaferini ve üç Almanya ulusal yol şampiyonluğunu cebine koydu; tek günlük yarışlarda ise sadece Hamburg’daki Cyclassics(2009), Brüksel Klasiği(2013 ve 2014) ve Philadelphia Uluslararası Şampiyonası(2009) gibi küçük klasikleri kazandı. Aslında Greipel hiçbir büyük klasikte ilk 10’da yer almadı ve sadece 2011’de Kopenhag’da düzenlenen Dünya Şampiyonası podyumunda zirvedeki -evet, doğru tahmin ettiniz- Cavendish’in ardında üçüncü sırada yer aldı.

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

Tarihin En İyi Sprinterleri #10: Djamolidin Abdujaparov


Şubat sonuna dek görünürde bir bir UCI World Tour yarışı yok ancak sprinterler şimdiden önümüzdeki zorlu sezon için silahlarını hazırlıyorlar.

Geride kalan haftalarda Andre Greipel ve Dan McLay Mallorca’da, Caleb Ewan, Danny van Poppel ve Sam Bennett üçlüsü Avustralya’da, Fernando Gaviria ve Tom Boonen Arjantin’de, Marcel Kittel Dubai’de ve Arnaud Demare da Fransa’da sprint etapları kazandılar.

Sprint, son yıllarda yol bisikletinin en rekabetçi parçalarından biri haline geldi, Kittel ve Greipel gibi sprinterler modern dönemin en iyisi olmaya adaylar. Bir önceki yüzyılın ortalarından 60’lara ve 70’lere doğru gidildiğinde Andre Darrigade, Rik Van Steenbergen, Rik Van Looy, Patrick Sercu ve Freddy Maertens gibi isimler toplu sprint finişlerini, klasikleri ve dünya şampiyonalarını kazanmaya en yatkın isimlerdi. Beşer kez Tour de France şampiyonu olmuş Eddy Merckx ve Bernard Hinault gibi isimler bile sprint etapları kazanabiliyorlardı.

80’lere kadar yol bisikletinde sprint konusunda uzmanlaşmış isimler göremiyorduk. Peki geride kalan dört tane 10 yıllık dönemin en iyi sprinterleri kimlerdi? Bu seriyi sürdürerek hazırlayacağımız Top 10 listesi ile buna karar verebileceğimizi düşünüyoruz ve 10 numara ile listeye start veriyoruz: Djamolidin Abdujaparov / Djamolidine Abdoujaparov / Cemalettin Abdülcabbarov.

Sprintteki korku dolu taktikleri ve Özbek olması sebebiyle Abdu veya Taşkent Canavarı olarak anıldı. Profesyonel kariyeri sadece sekiz yıl sürdü, 17 Grand Tour etabı ile beraber Gent-Wevelgem’le de bir bahar klasiği kazandı.

Abdu, büyük bir lead-out trenine bağlı kalan bir sprinter değildi; peloton içinde kendini yolunu çizer ve aralardan aniden gelerek yarışı kazanırdı. Yazıda kullandığımız görsel, 1995’te Şanzelize Caddesi’nde Gianmatteo Fagnini ve Giovanni Lombardi’nin önünde etabı aldığı ana ait.

Kendisiyle ilgili 1991’de Paris’ten gelen bir de anım var. Abdu, daha sonra iki kez daha kazanacağı, sprint klasmanındaki yeşil mayoyu ilk kez kazanmayı çoktan garantilemişti ve kariyerinin ilk Fransa Turu’nda bir etap galibiyetine daha gidiyordu ki ayağı bariyerlerin yanında duran dev fiberglas kola kutularından birine çarptı ve düştü -oradan fırlayan parçalardan birini anı olarak saklamak için aldım.

*Son paragrafta bahsi geçen kazayı buradan izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=oBtCaLYFKjo

**Başlıkta Peloton Magazine’in kullandığı ismi değiştirmeyip isminin tam Türkçe karşılığının Cemalettin Abdülcabbarov olduğunu son kısımda belirtmek istedim.

10 yazılık bu seri, Şubat 2017’de Peloton Magazine tarafından hazırlanmıştır.

Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO