31.12.2009

Ferguson Akıllı Olsun !


Yeni yıla böyle keyifli keyifli, sakin sakin girmek varken Avustralya basınından okuduğum bir haber ile dondum kaldım.

Alex Ferguson'un Ryan Giggs'den boşalacak sol kanadını Harry Kewell ile doldurmak istediğini yazmış bu kanguru kılıklılar. Ha ne kadar doğrudur, ne kadar yanlıştır bilmiyorum ama, taşları yerine oturttuğunuzda Manchester United tarafından gayet mantıklı bir karar olarak görülüyor. Zaten Leeds zamanından beri takipteydi Sir. Michael Owen gibi Kewell'ı da o şekilde düşünüyor olsa gerek.

Ama benim böyle bir kaybı aklım mantığım alamaz. Duygusal olarak kaldıramam böyle bir ayrılığı.

Ben balondan beterimdir, Sir Alex Ferguson akıllı olsun...


2010


2010 yılının bütün okuyucularımıza sağlık, mutluluk, huzur ve bilimum ihtiyaçlarını getirmesini dileriz.



İzlediğiniz bütün maçların bol gollü ve dişe diş geçmesini umuyoruz. Yaptığınız bütün kuponların tutmasını, en azından tek maçtan yatmamasını diliyoruz.

Yeşil sahalarda görmek istediğimiz görüntülerle dolu bir yıl olsun 2010

29.12.2009

Nerede Bu Arma ?

Bir gol sevinci sonrası formasında armasını arıyor Neville. Aslında ben de armaların göğsün sol tarafında, yani Neville'in arayıp bulamadığı yerde olması taraftarıyım...

Neville'in şaşkınlığının hemen ardından Rooney görüntüye geliyor. Bütün takım arkasında sanarken yalnız kaldığını farkeden Rooney bozuntuya vermeden arkadaşlarının yanına doğru yol alıyor.

27.12.2009

Sezer Öztürk Hakkında...

Biraz karışık, parça parça çıkmış bir yazı oldu bu. Aslında yazı da değil, Galatasaray Sözlük'te sol framede adını görünce bir şeyler karalayayım dedim ortaya bu çıktı bir anda. Baktım uzunca bir şey oldu, bloga da taşımak istedim.

" 2009/2010 sezonu yaz transfer doneminde ufuk ceylan kadar uzeni dusulmemesinin yegane sebebi takındıgı tavırdır.

soyle ki ;
ufuk ceylan gerekirse sozlesmesi bitene dek yani 1 sezon oynamayıp ocak ayında galatasaray ile on sozlesme imzalayacagını soylemisti kulubunden izin cıkmadıgı takdirde.. sezer ise konuya daha temkinli yaklasıp manisa'daki yerinden olmak istemedi ufuk gibi, hal boyle olunca da ufuk galatasaraylı oldu sezer ise kaldı..

ha ufuk yine 1 sene oynamıyor, belki daha fazla bir sure as kaleci olarak oynamayacak o baska konu.. leo franco diye bir baslarsam buraya roman yazarım o yuzden susayım.. hem zaten sezer ozturk baslıgında buraya neden geldim ben de bilmiyorum..

yeniden dusunulmesi ve transfer olma ihtimaline gelirsek de yarım sezon boyunca savunma ozelliklerini birazcık yukseltmeye gayet ederse ayhan akman'ın yapamadıgı, bir kac sezondur bizi sıkıntıya soktugu bolgede yani mehmet topal ve oyun kurucu arasındaki kopru gorevi goren orta saha gorevini yerine getirir, gayet de guzel olur.. ya da arda gibi hem sol cizgide hem de ortada oynayabilir..

aslında devre arasında kendisini transfer edip kayseri-bursa-eskisehir-gencler ayarında bir takımda devamlı oynama sozuyle 1.5 sene kiralasak 2011/2012 sezonuna baslarken ulkenin en iyi 2-3 orta saha oyuncusundan birine sahip olabiliriz..

ayrıca kariyerine bakıyorum sezer'in, bir de yıldıray'ı getiriyorum aklıma.. yıldıray almanya'da hatırı sayılır bir seviyeye gelmisken, zamanında ligin tepedeki 4-5 takımından birine ilk 11'in devamlı oyuncusu olarak gitmisken sezer'in manisa'dan istanbul'a transfer olma cabalarını gormek futbolda adaletin olmadıgını bir kere daha insanın suratına suratına carpıyor.. yetenek olarak yıldıray'ın onunde oldugu gibi, turkiye tercihini biraz erteleyebilse ve buralara 3-4 sene sonra gelebilse "umit milli yıldız adayı" degil "a milli takımın yıldızı" olarak gelirdi cok cok net sekilde..

hatta gelmezdi bile bu ulkeye, almanya'dan en buyuk 3 lige dogru yelken acabilme potansiyeli bile vardı.. bir yerde aksilik cıktı mı tam cıkıyor iste.. yıldıray'ın 10'da 1'i kadar sanslı olsa baska yerlerdeydi kendisi simdi.. "

26.12.2009

Dünya Kupası Sanatı : Tablo #12


Seride sona yaklaşıyoruz giderek, sıradaki tablonun adı bir bakışta anlaşılıyor zaten : Red Elephant. Tabloyu yapan Isolde Krams Almanya doğrumlu bir heykeltıraş ve performans sanatçısı. Krams'ın kökeninde Afrika izleri bir hayli yoğun. Tabloya dikkat ederseniz aslında bir heykel olduğunu görüyorsunuz. FIFA'nın İsviçre'deki genel merkezi için alınmış bu heykel ilk olarak, sonraki halini de görüyorsunuz zaten şu an. Bunun fiyatı da bir önceki tablo gibi 90€, yani 11 numaralı tablo ile birlikte serinin en ucuz 3 tablosundan ikincisi. 11 ve 12. tablolar ile birlikte 14 numaralı tablo da 90€'luk fiyatı ile en ucuz üçlünün son parçası olacak.

25.12.2009

Not Defteri #33

  • 1.5 ay olmuş Not Defteri'nde sayfa çevirmeyeli. Hep twitter yüzünden oluyor bunlar, oraya alışınca notları buraya iliştirmeyi unutuyorum.
  • Hemen aklımdaki ilk şeyi yazayım. İzmir'dekiler için geliyor bu madde.. Yaz aylarında buraya Bornova'daki Naturel Müzik hakkında bir şeyler yazmıştım, aldığım gitar dersleriyle ilgili. Çarşamba günü dersten çıkarken hoca dedi ki : "İnternette bir yerde burasıyla ilgili yazan bir yer varmış, oradan gelenler oldu bana. Bir de orası gibi yazabileceğim sayfa arıyorum, nasıl yazabilirim bana gösterir misin ?".. Ben de bakayım hocam neresi dedim o bahsettiği sayfa için, bir de baktım ki benim Not Defteri'nin 26. sayfasındaki linki gösterdi hoca, önce "aaa hocam burası benim" diye şaşırdım sonra da mutlu oldum birden öyle bir şey görünce. Üzerine de dedi 2 tane öğrenci kazandırdın sen bana, daha da sevindirici oldu benim için. Diyeceğim o ki, oraya giden arkadaşlar parmak kaldırsın, merak ettim kimler olduğunu :)
  • Unutmadan belirteyim Galatasaray-Trabzonspor maçından sonra yazı yazamadım görüldüğü üzere, oysa ki güzel şeyler yazmayı planlıyordum.. Maçın 84-85. dakikası gibi kapanan gözlerimi sabaha karşı açtığım için fazlasıyla geç kalmıştım. Aslında yazılırdı bir kaç şey de sıcağı sıcağına planladığım bir kaç şeyi unutmuştum, karıştırmak istemedim sonradan.
  • Bu ara aklımıza fikir geldi, neden PC'de sadece FIFA 10 ile sınırlı kalıp başka oyun oynamıyoruz diye şimşekler çaktı kafada ve hemen NHL ve NBA indirmeye başladım multiplayer oynamak için. Ligler bitmişken futbolun seyrek geçeceği akşamlarda gereksiz eğlence lazımdı, tam oldu.
  • Ayrıca tam da şu an, yani bu yazıyı bitirdikten sonra COD : Modern Warfare 2'ye başlıyorum, çevremdekiler bir süre benden haber alamayacaklar sanırım eğer oyun hakkında okuduğum yorumlar doğruysa.
  • Geçen gün sabah 06.30'da sırf sözlük'te sol framede gördüm diye kalktım domates çorbası yaptım o saatte. Çok da güzel oldu o anda aceleyle yapmama ve ilk kez domates çorbası yapıyor olmama rağmen.. Fesleğen olsa ve evde kalan ufak kaşar daha fazla olsaydı çok daha nefis olacaktı. "Ben hazır çorba yapmam, ev yapımı olacak, hep kendim yaparım çorbalarımı" diyen ve beni hazır çorba yapmakla suçlayan densiz bir blogger arkadaş var, kendisine selam olsun.(Resssmen kaşınıyorum şu an.. Resssmen..)
  • Yine yemek girdi yalnız buraya ha, tutamadım kendimi.. Hem nasıl tutayım, yine burayı yazarken açım, ne yapayım..
  • Ne yapayım derken çaresizliği vurgulamıştım ama şimdi yemek için de aynı soru düştü aklıma : Ne yapayım ?
  • Football Manager 2010'da tıpkı 2009'daki Katil Martı serisi gibi bir şey yaratayım diyorum ama şöyle uzun süre gidecek takım bulamadım. Buradan okuyuculara sorayım : Galatasaray'ı alıp altyapı oyuncularına ağırlık verip öyle fantastik bir işe kalkışıp onun hikayesini mi yazayım yoksa şu an Bursa ile başlayıp Tottenham'da devam eden kariyerimi mi yazayım, yoksa hep aklımda yer eden Notts County ile mi oyun açayım. Seçenekler böyle, daha da alternatif fikirler gelirse açığım bunlara, neye karar vereceğiz bakalım..
  • Yemek gelmedi bu arada aklıma, bekle beni yemeksepeti...
  • Bundan sonra daha sık Not Defteri yazacağım, burayı ilgiyle takip edip benimle birlikte delirip/eğlenenler olduğunu biliyorum ve onlar başta olmak üzere herkese sesleniyorum; kusura bakmayın Not Defteri'ndeki bu uzun ara için..

Karadağ'ın En İyisi Jo-Jo

Fiorentina'da bir çok isim yükselişe geçti 2009 yılı içerisinde ama bir tanesi var ki sadece Floransa'da ve İtalya'da değil tüm Avrupa'da ses getiriyor bu performansı ile, evet o isim Stevan Jovetic. Sezona müthiş girip Sporting Lizbon önünde Şampiyonlar Ligi kapısından takımı geçiren isim olmuştu, Serie A'da da bir çok maçta puanı ve puanları kurtaran adam olmuştu ama ne yazık ki Fiorentina'da son 3 sezondur bir çok ismin yoluna taş koyan sakatlık belası kapısını çaldı ve bu yüzden kasım ve aralık ayları bir kabus olarak geçti kendisi için. Neyse ki yılın son 2 ayını boş geçmesine rağmen kendisine moral depolayacak haberlerden biri Karadağ'dan geldi : Jovetic Roma'nın golcüsü Vucinic'i sollayıp ülkesinde yılın futbolcusu oldu.

Bu da oy dağılımı :

1. Stevan Jovetić (Fiorentina) 96
2. Mirko Vučinić (Roma) 79
3. Simon Vukčević (Sporting) 9
4. Vukašin Poleksić (Debrecen) 8
5. Ivan Fatić (Genoa) 5
6. Nikola Drinčić (Amkar Perm), Mark MugoSa (Borac Cacak) 4
8. Sanibal Orahovac (FSV Frankfurt) 3
9. Milorad Pekovic (Mainz), Mark Baasha (Lokomotiv Moscow), Mitar Novakovic (Amkar Perm), Miodrag Džudović (Spartak Nalčik), Ardijan Đokaj (Munich 1860), Srdjan Blazic (Levadijakos), Andrija Delibašić (Hercules), Branko Bošković (Rapid Vienna) 1

24.12.2009

Çıkartma Üstünü, Üşürüz !


Lig TV'de çıkan "Kewell 1+1 sözleşme imzaladı" haberiyle bir an ümitlendik. Haberdeki +1'lik opsiyonu anlamasak bile içimiz kıpırdadı.

Bu haberin galatasaray.org tarafından yalanlanmasına kadar iyiydi her şey. Ama bu yalanlama ne ayak onu anlayamadık.

Bu yalanlama inşallah o sözleşme süresinin 1+1 falan değil, 3 yıllık olmasından ötürüdür. Resmi sitede bu haberin gerçeğini yapsın, ne bileyim önce GSMobile abonleri öğrensin, dünya barışı falan.

ÇIKARTMA O FORMAYI;
ÜŞÜRÜZ...

23.12.2009

Dünya Kupası Sanatı : Tablo #11

Yazıların temposu artınca seri de hızlı ilerliyor, serideki en ucuz 3 tablodan bir tanesine geldi sıra. Aslında en ucuz 3 tablonun da fiyatı aynı, bu da onlardan biri yani : 90€. Tabloyu yapan kişi ise Güney Afrikalı genç sanatçı Cameron Platter. Modern popüler kültüre dayalı işler yapıyor, ayrıca eleştirmenlik yaptığını da ekleyelim. Tablonun fiyatını ve ressamın adını verdik ismi ise en sona kaldı : The Battle.

Sözleşmesi Bitenler / Turkcell Süper Lig

Sözleşmesi bitenler listemize Türkiye ile son veriyoruz. 50'den fazla oyuncudan bahsettik.

İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa ve Almanya bahsettiğimiz diğer 5 lig. Benim açımdan keyifli bir çalışmaydı. Umarım sizler de keyif almışsınızdır. En azından beyin jimnastiği yapmış olduk. Aklımızın bir köşesindeki oyuncular ön sıralara geçti. Eminim artık bu oyuncuları artık başka bir gözle izleyeceğiz.
HARRY KEWELL
Benim adıma bu listenin en can alıcı adamıdır bu adam. Kendisine olan sevgimin sonu yok. Sasa Ilic'i elinde tutmayan yönetim, bakalım taraftarın bir başka sevdiği isim olan Kewell'a sözleşme imzalattırabilecek mi? Sözleşme imzalanmasından aksini düşünmüyorum ama, Ilic'in gidişine gösterilen tepkiden daha fazla tepki alırlar. Yönetim akıllı olsun!

SERDAR ÖZKAN
Bal yapmayan arı misali, bitmez tükenmek bitmeyen enerjisiyle koşturup duran bir oyuncu. Beşiktaş seyircisinden gördüğü tepki üzerine yönetimin pek sıcak bakmadığını düşünüyorum. Gaziantepspor'dan 7 Milyon €'ya oyuncu almak varken bu listenin en genç oyuncularından biri olan Serdar'a kim sıcak bakar ki zaten ?

SEDAT BAYRAK
1981 doğumlu Sedat Sivasspor'un temel adamlarından. Sivasspor'un kötü gidişatı dolayısıyla sözleşme yenileyeceğini düşünmüyorum. Egemen'in Trabzonspor'da oynadığını, Bursaspor'da kaptanlık yaptığını düşünürsek, Sedat'ın 3 büyüklerin savunma rotasyonuna girmemesi için bir sebep yok. Özellikle Avrupa maçlarında sert savunma yapıp, rakip forvetleri yıldırabilecek bir oyuncu.

SEMİH ŞENTÜRK
Türkiye'de Fenerbahçe dışında bir takıma gideceğini hiç sanmıyorum. Hatta "bizim evladımızsın" masalıyla başka bir yere gideceğini de düşünmüyorum. Keşke Avrupa'ya gitse de biz de kendisinden övgüyle bahsedebilsek. Avrupa'da kesinlikle başarılı olacağını düşünüyorum.

İBRAHİM TORAMAN
Savunmanın her yerinde oynuyor Toraman. Kornerlerde hücuma verdiği destek Lugano'dan az değildir. Galatasaray'ın yanlış Gökhan Zan hamlesi yerine gerçekleştirebileceği bir başka transfer. ( Gökhan Zan hamlesi Servet'in gidişine göre yapıldığı zaman doğruydu, Servet kalınca yanlış oldu )

RÜŞTÜ REÇBER
Türk futbol tarihinin en kariyerli kalecisi. Beşiktaş'tan ayrılacağını düşünmüyorum. 1 sene de olsa devam ettirip Jübile yapar. İnşallah anadolu kulüplerine gideceğim edeceğim diye kendini heba etmez. Bir tek Antalyaspor hamlesi duygusal açıdan kabullenebilinir.

HAYRETTİN YERLİKAYA
Sivasspor'un ne kadar dağıldığının resmidir Hayrettin. Zamanında Galatasaray isterken 5 milyondan açmışlardı kapıyı. Şimdi sözleşmesi sona eriyor ve kuş gibi uçup gidecek. İşin üzücü tarafı Sivasspor'un bu oyuncuları elinde tutacak vizyonu da kalmadı.

SERKAN ÇALIK
Hala Trabzonspor deplasmanında son dakikada attığı golle aklımıza geliyor. Şanssızlık demekten başka bir şey gelmiyor elden. Geçirdiği sakatlıklar, yerine alınan oyuncuların üstün kalitede ve kendini kanıtlamış adamlar olması onu bu hale getirdi. Yine de Aydın Yılmaz'ın olduğu kadroda düşünülmezse kendisine büyük ayıp edilmiş olur.

UMUT BULUT
Ankaragücü'nde oynadığı zamanlar favori forvetlerimdendi Umut. Gençti, hırslıydı, çalışkandı. Gelgelelim Trabzonspor maçlarını izleyesim yok bu adam ve Gökhan Ünal yüzünden. Bana bile saç baş yolduruyor Trabzonsporluları düşünemiyorum bile. Trabzonspor devre arasında kendisine gelecek teklifleri derhal değerlendirmeli.

MURAT CEYLAN
Bu listenin en alınası oyuncularından biri olan Murat 1988 doğumlu. Orta sahada ve sağ kanatta görev yapabilen Murat'ın güçlü bir fiziğe sahip olamaması tek dezavantajı gerçi oyun zekası ile bunu kapatıyor. Murat'ın sözleşmesi sona eriyor fakat Beşiktaş'ın kendisiyle ön sözleşme imzaladığından bahsediliyor. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemiyorum.


ANDRE MORITZ
Pclion'un bahsettiği Bosman Fırsatları'ndan birisi Moritz. 3 büyüklere gidemeyecekse bunun tek sebebi yabancı kontenjanıdır. Ligimizde böyle sevilen yabancılar nadir görülür. Onlara güzel bir örnek.

MEHMET YILDIZ
5 Milyon € + 2 Oyuncu gibi değeri olan bir adamdı Mehmet. Çok değil 1 yıl geçmedi bu transfer hikayelerinin üstünden. Mehmet çok istedi gitmeyi, Sivasspor'da daha çok para istedi. Benim pek ısınamadığım bir oyuncu Mehmet ama mücadeleci, güçlü bir adam. Baros'a alternatif olur mu olur.

FILIP HOLOSKO
Şu an takımımda en çok görmek istediğim oyunculardan birisidir Holosko. Sürati, top kontrolü... Fenerbahçe'ye attığı gol onun CV'sinde kendisini en iyi tanımlayan görüntüdür. Avrupa'nın kalburüstü takımlarında oynasa sırıtmaz.

İBRAHİM AKIN
Futbolunu pek sevmediğim bir oyuncu İbrahim. Çok savruk gelir bana oyun yapısı. Fenerbahçe söylentileri olduğu için listeye aldım. İnşallah şaşırıp Galatasaray'a almazlar.

HAKAN ARIKAN
Serkan Kırıntılı dedikoduları gerçekleşirse Beşiktaş'ta kalacağını pek düşünmüyorum. Ağzıyla kuş tutsa akıllardaki Liverpool maçını silemeyecek. Belki bi anadolu transferinden sonra İstanbul'a geri döner.

GÖKÇEK VEDERSON
Roberto Carlos'un gidişinden sonra Fenerbahçe'den ayrılması pek olası değil. Ne kadar ücret alıyor bilmiyorum ama hiçbir takım ona Fenerbahçe'de aldığı parayı vermez, Fenerbahçe'de ona verdiği parayla alacağı başka bir oyuncuyla yerini dolduramaz.

FAHRİ TATAN
Çaykur Rizespor'da Koray Avcı ile yan yana oynarken hayran olduğum bir adamdı. Çok istemiştim her ikisini de Galatasaray'da görmeyi fakat Beşiktaş daha hızlı ve cömert davrandı. Yaşı çok değil, daha 1983 doğumlu. Ayhan Akman bu takımda yer buluyorsa, Fahri'nin bulmaması için hiç bir sebep yok.

AYKUT ERÇETİN
Galatasaray'ın her genç kaleci transferi gibiydi Aykut. "Oğlum Aykut'u aldık bak gencecik, görürsün milli takımın kalesini bile 10 yıl koruyacak". Tıpku şimdi Ufuk'ta olduğu gibi. İyi mi, kötü mü orası hep tartışılır. Şans verilseydi ne olurdu bilinmez ama şu haldeyken ben yedek kaleci olarak bile güvenemiyorum. Kendisine iyi paralar verecek bir sürü takım var bu ligde.

ALİ TURAN
Bu transfer sezonunun gözde isimlerinden. Bir takıma gidecek gibi duruyor fakat Kayserispor çıtayı bu kadar yükseltmişken kadrosundan taviz verecek mi ? Onu da ilerleyen günlerde göreceğiz. Ona en çok ihtiyacı olan takım Galatasaray olduğu için bir çok şişirme haberler görüyoruz.

22.12.2009

Leo Franco'nun Yedikleri : Part 2

İlk bölümde ilk 10 haftayı yazmıştım, kalan 7 haftayı da ekleyip tamamlayayım bu yazıyı.

11. Hafta : Galatasaray 2-0 Sivasspor

12. Hafta : Diyarbakırspor 1-2 Galatasaray
- Mendoza : Yine aynı şekilde o bacakları açıp, birini hafif yana uzatıp hareketsizce rakibi seyrettiği gollerden biri. Karşı karşıya top, rakip geliyor önünden ama Leo Franco bacağı açmış ve yine çökmüş bekliyor.. Hamle yap, topa uzan, bir şey yap lütfen ama yalvarırım top seyretme be Leo Franco.

13. Hafta : Galatasaray 1-1 Manisaspor
- Simpson : Rakip korner kullanırken kaleci nerede durur ve ne yapar ? Normalde kalenin ortasında durup kalenin her yerine hakim olmaya çalışır, ayrıca ön ve arka direğe adam koyar genellikle. Ön direğe adam koyduysa da orta yapılırken ön direğe hareketlenip takım arkadaşının arkasında eğilip-çöküp topu izlemez. Leo Franco olması gerekenlerin tersini yaptı işte. Ön direğe arkadaşını koymuş ama orta gelince hemen ön direğe hareketleniyor, arka direkte kimse olmadığı için Leo'nun önünden sekip giden top arkadaki Simpson'ın boş kaleye gol atmasına sebep oluyor.. Leo Franco'nun kötü kaleci olduğunu ispatlamadaki en güçlü tezlerimden biridir Manisa'dan yediği bu gol. Tek bir golde bu kadar hatayı sadece "kötü" kaleciler yapar. Sizlerden ricam bu golü ligtv.com.tr'den izlemeniz.. Özellikle de kale arkası çekimde Leo Franco'yu iyi izleyin, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

14. Hafta : Bursaspor 1-0 Galatasaray
- Volkan Şen : Bu gol daha taze yer ediyor hafızalarımızda. Yenmeyecek bir gol değil, her kaleci bunu yiyebilir ancak ben dahil bir çok kişinin Leo Franco'dan tek isteği var burada : Topu izlemeyip hamle yapması.

15. Hafta : Galatasaray 1-1 İstanbul BŞB
- Hasan Ali : Bu golde pek bir şey yok, topu göremedi diyelim..

16. Hafta : Antalyaspor 2-3 Galatasaray
- Orhan Ak : Hemen çıkıp başarısız olan ofsayt taktiği ile "kötü" kalecinin savunması yapılacak buna eminim. Ancak kafayla aşırtma gol yemenin nasıl bir savunması olur onu çözemedim ben. İleriye çıkmış ve geri dönülmez o yola girip rakibin, hem de Orhan Ak gibi "yeteneksiz" diye kovarak yolladığımız bir adamın kafayla aşırtma gol atmasına yardımcı oluyor. Savunma suçluysa Leo Franco da suçludur bu golde %50-%50'dir bu goldeki paylar, bir taraf daha ağır basmamakta..
- Jedinak : Bu golde de ilk golde söylediklerim geçerli, sadece aşırtma değil normal yedi bu kez. Akıllı mantıklı kaleci çıkar o topu alır, böyle bakarak ve atlasa rahat çıkaracağı topa basitçe el uzatarak golü yemez..

17. Hafta : Galatasaray 1-0 Gençlerbirliği

"X" Türkiye Kupası : TFF'nin Oyuncağı

"Türkiye Kupası" dendiği zaman ne gelir aklınıza ? Benim aklıma geleni söyleyeyim, ilk turdan bir başlarsınız bitene kadar her takımın birbiri ile eşleşebileceği heyecan dolu "Anadolu", "yöresel futbol" ve "amatör futbol" kokan bir turnuvadır. Pendik gelir Fenerbahçe'yi eler yıllarca anlatılacak hikayeler çıkar, tıpkı geçtiğimiz senelerde Cardiff'in FA Cup'ta yazdığı tarih gibi.. Bu olay Fenerbahçe'nin veya başka bir büyük takımın büyüklüğünü zedelemez ama küçük takım için tarihinde görüp görebileceği en güzel hikayeyi yazar, orada karın tokluğuna oynayan amatör ruhlu oyuncunun futbol hayatını noktaladıktan sonra çocuğuna, yeğenine, arkadaşına, ailesine, torununa anlatacağı sıcak bir hikaye vardır.. Ya da en azından Süper Lig'de oynayan küçük takımların da final veya en azından yarı final oynayabileceği bir ortamdır o kupa..

Günümüzde ise TFF'nin yayıncı kuruluşlarla ortaklaşa katlettiği bir oyuncağa dönüşmüş durumda. Fortis ismi değişti Ziraat oldu bu sene, baştaki "X" harfini eklememin sebebi budur. Her sene bir isim değişiyor, sponsor ve yayıncı kuruluş değişebiliyor ama "heyecan" değişmiyor. UEFA'nın bile 3 sezonda pes ettiği ve fiyaskoyla sonuçlanan, bizim de UEFA'dan arakladığımız 5 takımlı grup uygulaması hala devam etmekte kupamızda. Hal böyleyken nasıl değişsin bu heyecan ? Daha 2. ve 3. Lig takımlarının tamamı bile katılamıyor bu kupaya, sizin neyinize fantastik formatlar ? Verin ilk turdan 2. ve 3. Lig'den tüm takımların katıldığı bir kura çekimini, üzerine de ekleyin sonraki turda 1. Lig takımlarını, 3. tur geldiği zaman Süper Lig takımları da katılsın ve yola böyle devam edilsin. Tek maç eleme usulüyle o gün inanan ve kupayı daha çok isteyen küçük takım turu geçebilsin Galatasaray'ı, Fenerbahçe'yi, Beşiktaş'ı, Trabzon'u sahadan silip atarak. Bırakın bileğinin hakkıyla tur geçen küçük takım hikayeleri izleyelim. Alanyaspor, Şanlıurfaspor, Adana Demirspor gibi takımların hikayeleri kısıtlanmasın. Adana Demirspor 2 sene önce gruplardan çıkmıştı ancak çeyrek finalde çift maçlı eleme oynandığı için hakettiği turu Gençlerbirliği'ne vermişti. Kupada ya büyükler ya da kupayı ciddiye almayan büyükleri eleyen güçlü Anadolu takımları final görüyor yıllardır. Nerede o Kocaelispor'un, Gençlerbirliği'nin, Altay'ın final gördüğü günler diye soruyor insan.. Gruplara kadar çıkabiliyor 2. veya 3. Lig takımı, grupta 1 tane Süper Lig takımını yeniyor, diğerini zorluyor ama sonrası yok, 4 maçta 4-5 puan alıp elenip gidiyor "abiler" grupta 2 maçını kazanıp yoluna devam ettiği için. Geçen sezonlarda Alanya ve Şanlıurfa gruplarda takılıyorsa ben o kupayı sorgularım arkadaş, neden yollarının kesildiğini sorgularım. Ben bir futbolseverim, lig zaten 4 büyüğün ve onlara katılan 1-2 Anadolu kulübünün etrafında dönüyor, Türkiye Kupası'nı neden buna alet ediyorsunuz ?

Bırakın Kupa küçüklere kalsın, büyükler gerçekten o kupayı istiyorlarsa kendilerinden kat kat daha fazla inanmış olan küçüklere karşı mücadele ederek yola devam etsinler. O küçük takım kadar inanamamışlarsa bıraksınlar küçükler yürüsün gitsin. Kötü mü olur yarı finalde iki tane Bank Asya 1. Lig takımını veya büyüklerin arasında korkmadan, inanarak mücadele eden bir 2. Lig takımını görmek ? Kim mutlu ki böyle büyüklerin oyun alanı gibi olan, sirk kıvamına gelmiş Türkiye Kupası'ndan. Bir sene Lig TV'ye, bir sene TRT'ye, bir sene başka bir kanala veriliyor, onlar da madem para verdik ilerleyen turlarda büyükler oynasın diyor ve TFF bu saçma grup sisteminde ısrar ediyor. Dönün eskiye, tek maç eleme sistemine... Hem öyle bir statü yapın ki, kuralar çekildiği zaman Galatasaray Bucaspor'a karşı Ali Sami Yen'de antrenman maçı yapmasın, gitsin İzmir'de oynasın, daha alt ligdeki takım abilerin sahasına gitmesin, abiler küçük takımın sahasına gitsin oynasın o kupa maçını. Görün bakın heyecan nasıl artıyor, halk nasıl ilgileniyor o Kupa ile. Böyle TRT'ye verdik bakın açık kanaldan yayınlatıyoruz demekle olmuyor. İzleyecek adam değil Lig TV'de, Antartika'daki Eskimo TV'de yayınlansa yine gider bulur Türkiye Kupası'nı izler, siz önce heyecanı getirin yeter..

Bunu okuduktan sonra hemen veya boş bir vaktinizde ikisini geçen sezon yazdığım ve bir tanesi araştırma diğerleri de yine böyle eleştiri dolu üç yazıyı okursanız sevinirim :

29 Ekim 2008 : Federasyon/Türkiye Kupası
12 Aralık 2008 : Türkiye Kupası #2
Ağustos 2009 : "Hadi Hayırlı Tıraşlar" : Türkiye Kupası

Dünya Kupası Sanatı : Tablo #10

Beğendiğim tablolardan birine geldik yine serinin 10. tablosunda. The World Watches...World Cup South Africa ismine sahip olan bu tabloyu yapan kişi ise Charles Fazzino. Amerikalı Fazzino ülkesinde gayet popüler bir sanatçı. Ulusal Futbol Ligi NFL'de tam 9 adet Super Bowl'un yani sezon finali olan şampiyonluk maçlarının gösterilerini düzenlemiş. Künyesinde sadece bunlar yazmıyor, düzenlediği ve resmi olarak başında bulunduğu bazı gösterileri/törenleri sıralayınca ne denli önemli bir isimle karşı karşıya olduğumuzu anlayacaksınız. İşte resmi olarak yönettiği/düzenlediği gösteriler ve törenler : Grammy Ödülleri, Country Müzik Ödülleri, Ulusal Beyzbol Ligi yani MLB All-Star maçı, Indianapolis 500 yarışları(Indy 500 olarak veya sadece The 500 olarak da biliniyor), ABD Milli Olimpiyat Takımı, Ulusal Hokey Ligi yani NHL All-Star maçı ve dahası... Aslında 1955 doğumlu Fazzino'nun adını bilmesek de işlerini hayranlıkla izliyormuşuz yıllardır da haberimiz yokmuş. Son olarak bu tablonun fiyatını da verelim : 170€.

Sözleşmesi Bitenler / Premier League

TSL'ye oyuncu getirebileceğimiz en zor lige geldik. İngiltere'deki oyuncular gerek aldıkları ücretler, gerek oradaki yaşam tarzına olan alışkanlıkları sebebiyle başka bir ülkede verimsiz olabiliyorlar. Ya da başka bir ülkede kendini pek fazla gösteremeyen bir oyuncu bu ligin yıldızı olabiliyor.
Hani ulaşılmaz diyoruz ama, şu aşağıdaki listeye bakınca hangisi Anelka'dan, Elano'dan, Kewell'dan daha yıldız diye de düşünmüyor değilim. Böyle diyerek sizlere de zehiri veririm.

WILFRED BOUMA
CM serisinden sevdiğimiz bir arkadaşımız olan Hollanda'lı kendisine verilen şansları bir türlü değerlendirememiştir. 1978 doğumlu olan Bouma oldukça teknik bir oyuncudur. Sol bekte görev yaptığı gibi, ortada da verimli olmaktadır. Geçirdiği sakatlık sonrası bir türlü kendini gösterememiş, hep gözler arkasında kalmıştır. Artık İngiltere'de ağzıyla kuş tutsa kimseye yaranamayacaktır, başka bir ligden bir takımın da onu alacağını düşünmüyorum. Vefa Hollanda'da bir semt değilse PSV yolları görünmektedir.

TOMAS ROSICKY
Bir Galatasaray'lı olarak orta sahaya istediğim ilk transfer olan Hamit Altıntop'un hemen arkasında beliren isimdir. Yine bir yanlışlık olabilir, ben imzaladı diyorum fakat listede sözleşmesi bitiyor görünüyor. Wenger'in sağı solu belli olmaz, 3-5 kuruşa devre arasında bile okutabilir kendisini bir takıma. Sadece neden olmasın diyebiliyorum.

MORTEN GAMST PEDERSEN
1981 doğumlu Pedersen sol açık arayan takımların ilacı konumunda bir oyuncudur. Hırslı, hızlı ve teknik oyunuyla ön plana çıkar. Geçirdiği trafik kazası sonrası futbol hayatına dönüşü bile başlı başına bir hikayedir. İnatçı adamları severim. Sessiz sedasız kendi işini yapar bu adam. Beşiktaş'a cuk diye oturacak bir adam olur. Sonra Denizli gelir Yusuf'u koyar, bu adam yedeklerde...

MICHAEL BALLACK
Sevmediğim tarza sahip bir oyuncu Ballack. Düz futbolcudur. Her alman orta saha oyuncusu gibi uzaktan sert şutları vardır ve duran topla gelen ortalara iyi kafaya çıkar. Hiç anlayamamışımdır Ballack'ı dünya çapında bir yıldız olarak gösterenleri. Olsa olsa "Generaller Takımının Askeri"dir Ballack. Türkiye'ye yolu düşeceğini sanmıyorum. Kendisi ya sözleşmeyi yeniler, ya da Almanya'ya geri döner.

MARTIN PETROV
Bu sene cebini dolduran City yönetimi tarafından kadroda düşünülmese de bazı şartlar gereği oynamak durumunda kalan ve bu oynadığı maçlarda takımını sırtlayan adamdır Petrov. Yine bu kadar hırsa, azime ve başarıya rağmen City tarafından yapılacak bir sol kanat transferi sebebiyle kontratının yenileneceğini düşünmüyorum. 1979 doğumlu Petrov 75 defa Bulgaristan forması giymiş ve 19 gol atmış. Çok golcü bir oyuncu olmasa da, takıma inanılmaz faydalı bir adamdır.

LOUIS SAHA
Beşiktaş taraftarının yıllardır kiralık ya da bonservisiyle beklediği adamdır 1978 doğumlu Fransız. 31 yaşına geldi artık eski hızı olmasa bile son vuruşlarındaki kalite ve pozisyon alma bilgisiyle bu ligin kalburüstü forvet oyuncuları arasına girer. Bir Galatasaraylı olarak gerçekten onu Beşiktaş forması altında görmek isterim. Nobre ne yahu ?

JOE COLE
Listenin en zor elde edilecek oyuncusu. Çoktan bir takımla anlaştığını düşünüyorum. Manchester City kendisini devre arasında bile alabilir. Ben Joe'ya Manchester United formasını yakıştırmışımdır hep...

FABIO AURELIO
Liverpool'a geldiği gibi bonservisi elinde gidecek olan adamdır Fabio. Liverpool tarihinin ilk Brezilyalısıdır aynı zamanda. Sol bek ve orta sahanın solunda rahatlıkla görev alır. Frikikleri oldukça isabetlidir. Bence Galatasaray için aranan kandır. 1979 doğumludur.

DECO
Benim hiç ama hiç ısınamadığım bir orta saha oyuncusudur. 1977 doğumlu olan Deco her ne kadar Portekiz milli takımında oynasa da alenen bir Brezilya'lıdır. Brezilya milli takımında 1 maç forma giyme şansı olsaydı o 20 numaranın yüzüne bile bakmazdı. Benden ve takımımdan uzak dursun. Amin...

Nihayet Twitter'dayız!

Uzunca bir zaman sonra artemiofranchi adıyla twitter'a dahil olmuş olduk. Aslında kendi hesaplarımızdan postları paylaşıyorduk ama oraları kişisel olarak da kullandığımız için postların linkleri arada kaynıyordu, bundan böyle artemiofranchi'yi takibe alıp postları twitter üzerinden de rahatça takip edebilirsiniz.

Bar Satıp Borç Ödemek ?

Mutu'nun Romanya'da bir bar sahibi olduğu ve bunu Abramovich'e devredip borcunun bir kısmını ödeyeceği yolunda enteresan haberler dolanıyordu ortalıkta. Bir bar/cafe satarak milyonlarca euro tutarındaki tazminatın bir kısmını karşılama fikri bana hiç mantıklı gelmiyordu ki bugün gelen haberler beni yanıltmamış oldu. Mutu'nun Piteşti'deki cafesinde kendine ait olan hisseyi satmaya karar verdiğini öğrendik. Bir kaç ay önce açılmış olan Parole isimli cafeyi satıyor Mutu, buradan elde edeceği gelir ise Chelsea'ye olan borcunun yanında devede kulak kalıyor : 60.000€. Görüldüğü üzere satılacak yer bir bar bile değil ki gerçekten söylentilere karıştığı gibi bir gece kulübü sahibi olup onu satacak olsa en fazla 300-400.000€ kazanırdı, daha fazlası olmazdı. Milyonlarca €'nun yanında lafı bile olmayacak bir şey o. Mutu bu borcu hafifletemeyip kulüplerden kazanacaklarıyla ödeyecek gibi duruyor şimdilik ve bunu yapması için önünde üç seçeneği kaldı : Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri veya Katar.

21.12.2009

Dünya Kupası Sanatı : Tablo #9

Bugün hızlı gidiyoruz, ödüllü-hediyeli üç post girmişiz bile, demek ki sıra tabloya gelmiş. Sıradaki tablomuz Julie Mehretu'ya ait. 1970'de Etiyopya'da doğmuş ve diğer isimlere göre genç denebilecek bir ressam Mehretu. Sanatçının New York'ta bir stüdyosu var ve burayı kendisi gibi ünlü bir sanatçı olan Jessica Rankin ile paylaşıyor. Sanatçının MoMA olarak da bilinen New York Modern Sanatlar Müzesi'nde bazı önemli eserleri bulunuyor. FIFA'ya hazırladığı bu tablosunun adı ise Stadio Il, fiyatı ise 190€.

FIFA Ödülleri

Bu fotoğraftaki bayan Marta Vieira Da Silva, Brezilyalı bu oyuncu Yılın En İyi Kadın Oyuncusu ödülünün sahibi oldu.

Diğer ödülleri de not düşelim. Yılın Fair Play Ödülü Bobby Robson'a giderken geçen sene Filistin'e giden Yılın Gelişim Ödülü bu sene Çin'e gitti.

Ekleme, saat 21.58 : FIFA Yılın Oyuncusu ödülü de Messi'ye gitti.. Şaşıran ?

FIFA Puskas Ödülü Cristiano Ronaldo'nun

Merakla beklenen Puskas ödülünü yani en güzel gol ödülünü Cristiano Ronaldo aldı Porto'ya attığı golüyle. En güzeli bu değildi bence ama FIFA bunu seçti yapacak bir şey yok..

Sarı Kırmızı Yılbaşı

GSStore çok güzel bir kampanya yapmış. Yılbaşı için 2 adet hediyelik paket hazırlamışlar. Her iki pakette değerlendirebilinir. Bana bu 94 TL'lik paket hediye olarak geliyor. Bu vasıtayla haberim oldu, haberi olmayanlar vardır diye buradan da paylaşmak istedim. Özellikle Armalı 2288 kravat ve 1908 serisi Henley işin içinde olduğundan kaçırılmayacak bir paket.

PAKET 1 - 28 TL
PAKET 2 - 94 TL

Dünya Kupası Sanatı : Tablo #8

Seriyi yarılıyoruz bu tablo ile, geriye 9 tane kalmış olacak bundan sonra. Football Miracle isimli bu tabloyu yapan kişinin adı Zhong Biao. Çin ve batı kültürünü bir arada tasvir etmesiyle tanınan Biao'nun dünya çapında yıldızı parlatan işleri ise genellikle çevresel aykırılıkları ilginç ve eşine az rastlanır şekilde kişilere sunmasıymış. Garip bir yazar olduğu gerçek zira bulduğum kısa bilgide kendisini tanıtan şey Türkçe'ye bundan daha normal çevrilemiyor. Bu tablonun fiyatının 210€ olduğunu hatırlatıp serinin yarısına geldiğimizde bir kere daha sipariş formunun linkini vereyim her ne kadar bu kadar parayı verecek birilerinin olduğuna inanmasam da.

Tüm tablolardan sipariş için : http://www.fifa.com/mm/document/tournament/loc/01/06/54/21/orderform.pdf

19.12.2009

Engelleyemediler : Galatasaray 1-0 Gençlerbirliği

Ligin ilk devresi sona ermek üzere ve yarın Fenerbahçe zoru başaramazsa koca devrenin büyük bölümünde herkesin yerden yere vurmaya kalktığı Galatasaray liderlik koltuğuna oturarak tatile gitmiş olacak. Şöyle geriye bakıp düşününce her şeye rağmen sezon başındaki beklentilerin üzerinde olduğumuz söylenebilir. Ligde en kötü ihtimalle 2. sırada tatile gidiliyor, Avrupa Ligi'nde grup iyi de olsa kötü de olsa 6 maçın sonunda "lider" damgası ile üst tura çıkılıyor, bir de fındık fıstık niyetine Türkiye Kupası var ki şu aşamada onu ciddiye alan olduğunu sanmıyorum. Gerçi ciddiye alınmayacak şey değil Türkiye Kupası da, zorla o hale getirdiler, o hafta içi kupa maçları öncesi irdelenecek bir konu şimdilik pas geçelim.

Bugün öyle bir ilk yarı geçirdik ki hem Belediye maçındaki hakem faciasını andık, gereksiz yere sinirlendik, hem de sezonun belki de en iyi oyununu izledik. Zaten hakeme aşırı kızmanın ana sebebi de bu güzel futbol oldu. Takım o kadar güzel oynuyordu ki ilk yarıda farka gidip kopacak olan maç neredeyse elimizden kaçıp gidecekti, hal böyle olunca Kuddusi Müftüoğlu'nun yanlı tutumu olması gerekenden daha fazla tepki çekti. Maç özellikle ilk yarıda öyle bir hal aldı ki Kuddusi Müftüoğlu kenara oturup düdüğü Serdar Kulbilge'ye verse olurdu. Serdar her kale vuruşunu 30 saniyede kullanıyor, en ufak pozisyonda zaman geçirmeye oynuyor, hatta hiç birisi yetmiyor olduğu yere yatıyor bekliyor, kale vuruşunu sakatlandığını iddia ederek arkadaşına kullandırıyor ve zamandan çalmaya devam ediyor ama hakem 1 kere bile uyarmıyor. Arda'nın eline çarpan ve yeryüzünde Türkiye hariç(!) her ülkede gol kararı verilecek pozisyonda Kuddusi Müftüoğlu önce golü verecek gibi oluyor sonra Serdar'ın isyanından yola çıkıp golü iptal ediyor, Serdar da hocasının(!) poposuna aferin diye vuruyor. Serdar ve hakem adına böyle bir ortam vardı işte sahada. Hepsi sindirilebilirdi belki de Kewell'ın Matrix'e göz kırparcasına attığı golden sonra insan deliriyor elbette. Lig TV'nin ilk gösterdiği görüntüde tam hakemin görüş açısından pozisyonu net şekilde görüyoruz ki ofsayt değil, ancak ne hikmetse tepedeki ofsayt kamerasından bir görüntü daha veriliyor ve çizgi Kewell'ın ayağına göre gösteriliyor. Keita'nın önünde ofsayti bozan rakip oyuncuya göre çekilmemiş yani çizgi.. Neyse ya daha uzatmıyorum.. Hakem, rakip kaleci, yayıncı kuruluş hepsi üst üste binince insan kazandığı ve oyununa hayran kaldığı maçın yazısına bile böyle çirkeflik yaparmış gibi başlıyor. İster abarttın deyin, ister az bile söylemişsin deyin, bugün bu oyunun hakkı 1-0 değildi, ilk yarı 5-0 gibi uçuk bir skorlar bitememişse tek sorumlu hakemdir. Tabii Kewell'ın kaçırdığı 3-4 ciddi pozisyon da var, onlar da gol olabilse tarihi fark sadece ilk 45 dakikada gelebilirdi..
Gelelim bugün olanlara, Antalya maçındaki gibi sahaya çıkmıştık sistem olarak, yani Avusturya deplasmanındaki gibi 3 tane koşan ileri geri giden o anlamsız orta saha dizilişiyle çıkmadık. İyi de oldu öyle çıkmadığımız, nefret ediyorum zira o oyun tarzından. İleride 3 adam bir şeyler yapmaya çalışacak arkada da Barış'ın Ayhan'ın kol gezdiği orta saha rakibe basacak yalandan, yemezler. Bugün Sarp-Topal ikilisini görünce içim rahatladı zaten maç başlamadan, üzerine bir de hücum hattındaki oyunculardan dinlendirilern veya sonraya saklanan kimsenin olmadığını görünce iyice emin oldum galibiyetten. Antalya maçının 50-70. dakikaları arasındaki Galatasaray'ı görmek yeterli olurdu aslında ama çok daha fazlasını, çok daha iştahlısını gördük.

Uzunca bir zaman olmuştu sanırım böyle rakibi sahasına hapsedip de oyunu tamamen kendi yöneten bir Galatasaray izlemeyeli. İlk 45 dakikada Gençlerbirliği sadece kendini savundu, hücumu düşünemedi herkesin gördüğü üzere. Bunda en büyük pay da çoğu zaman tek kanada ağırlık veren veya tek kanadı iyi oynayan Galatasaray'ın iki kanadının da etkili olmasıydı. Caner Erkin geldiği günden ve hatta 5-3'lük Manisa-Fenerbahçe maçından beri en etkili oyununu ortaya koydu ve uzun yıllardır göremediğimiz bir sol bek performansına imza attı. Bu performansı kalıcı olursa Caner'e ilk yarı boyu ettiğim lafları bir bir yerim, hiç de utanmam bunu söylerken/yaparken, haketmiş olacağım çünkü. Böyle bir Caner Erkin belki Hakan Balta'yı da kendine getirir "Forma elden gidiyor mu?!?" diye. Ayrıca bugün bir kez daha gördük ki hep o aradığımız top yapabilen stoper kendi içimizdeymiş. Hakan Balta sene başından beri stoper oynasa muhtemelen hiç kimse kendisini kötü diye eleştirmezdi, bugün bunu net şekilde gördük. Biraz ilk müdahalelerde zamanlamayı tutturamasa da ömür boyu bek oynamış bir adama göre kötü değildi. Eskiden stoper oynadığı dönemleri hatırlıyorum da bugünkü Hakan gerçekten iyiydi. Bu kadar iyi varken Uğur da ritmini bozmadı bana göre, yükselen formunu sürdürdü bugün ve göze batmadan, işini hakkıyla yaparaktan mücadele etti. Sabri kadar hücuma çıkmadı diye eleştirilirse bu ayıptır, başka bir şey değil. Oyun tarzı bu adamın, her pozisyonda değil gerektiği zaman çıkıyor ve arkada kaldığı zaman defansa önemli katkı sağlıyor. Sabri ve Uğur sağlıklı olsa, yani 11'de oynamaya ikisi de hazır olsa ben bu maçta Uğur'u seçerdim. Sabri gibi Caner gibi ileriye çokça çıkıp zaman zaman dönemeyen bekleri affedecek bir takım değil Gençlerbirliği.
Bugün Caner'i çok beğendim ama bir noktada da eleştirmek gerekir. Çıktığı zaman kolay dönemiyor veya bilerek dönmüyor. Bugün şansımız onun açığını kapatan ismin Hakan olmasıydı, sol bekten stopere geçen Hakan yanındaki sol bek oyuncusu geri gelmediği zaman kanada kayıp rakibi kesebildiği için Caner'in geri dönmemeleri bu kadar çok göze batmadı. Stoperde Servet-Gökhan ikilisi olsa bugünkü Caner'i yine överdik ama savunma zaafları ciddi bir sorun olarak anılırdı. Yine de bu ivmeyi yakalamış bir Caner Erkin ikinci yarı için çok olumlu. Bugünkü Caner'in biraz iyi savunma yapan hali Atletico Madrid maçında çok kilit bir rol üstlenir. Sene başında hep Topal ve Sarp'ın uyum sağlayıp iyi ikili olmasını hayal eden biri olarak ilk yarı sonunda bunun büyük ihtimalle gerçekleştiğini görmek süper. Bunun yanında Elano'ya da değineyim tek cümleyle. Arada Antalya maçını oynamamış olsa bugün kendisini biraz eleştirebilirdim ama Antalya maçındaki güzel oyunundan sonra bugün o kadar fazla göze batmasa da ikinci yarı öncesi en azından benim için umutları sürdürdü biraz. Kewell için artık söyleyecek bir şey bulamıyorum ben, bir hafta övüyoruz, sonraki hafta daha da iyisini yapıyor, daha da artıyor performans.. "Stay With Us" pankartını boşa çıkartmaması tek dileğim bundan sonra, kendisi için övgü sözcükleri yetersiz kalmaya başladı çünkü. Baros'un yokluğunda forvetteki performansı Nonda kabusundan uyandırdı bizi. Keita da aynı şekilde düştü mü durdu mu derken bir anda patladı ve son 2 maçtaki 6 puanda büyük bir pay sahibi oldu.

Birazcık kusurları olsa da ilk 45 dakika, ikinci yarıda 45-55 ve 65-85 arası oynanan oyunları gözümüzün önüne getirince Rijkaard'ın ileride yapacağı şeye en yakın oyunumuzu oynadığımızı söyleyebiliriz. Biraz klasik olacak ama sezonun ikinci yarısında en kötü oyunumuzun bu şekilde olmasını dilesek çok şey istemiş olmayız değil mi ?

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO