2.10.2014

Arsenal 4-1 Galatasaray (Part #1): Prandelli'nin Sistemi

Büyük bir Prandelli destekçisi olarak yaşananlara büyük oranda şaşırmadığımı söylemek istiyorum en başta. Yani 3-5-2'den girip 4-4-2'den çıkıp son anlarda onu da değiştirip dörtlü savunmanın önünde karmaşık bir yapıya bürünmesi falan beni şaşırtmayan şeylerdi. "Biz bunları köşelerimizde yazdık" havasına girmek istemiyorum vasat spor servisleri gibi ama doğruya doğru, sezon başı Prandelli yazılarımda söyledim olacakları. Twitter ve blog üzerinde Prandelli yorumlarımın hepsini okuyanları o yazılarla umutlandırmışımdır elbet bir parça, bu mu senin umutlandıracağın takım demeden önce sakin olun ve umudunuzu koruyun. Prandelli deneyecek dedim, yine okuyanlar biliyor çoğu şeyi, yaşananların çoğunu yazmıştım, gerçekleşmekte olanların da bir kısmı daha önce yazdığım şeyler olacak, eminim buna.

Prandelli'nin bol bol taktik denediğini, maç içerisinde taktikten taktiğe geçebilen bir adam olduğunu yazdığım için bugün maç içerisindeki değişimleri yadırgamadım. Bugün berbat giden sistemde 45 dakikayı doldurayım diye inatlaşırken yarın harika giden başka bir sistemi "bir de şunu deneyeyim" diyerek rafa kaldırabilir bir süreliğine. Prandelli oyuna kenardan tek oyuncu aldığında bile takımı farklı dizilişlere ve oyun anlayışlarına evrilebilir hale getirmek istiyor. Bunu elbet bu tip şeylere kolayca adapte olabilen, maç içerisinde savunma ve hücuma farklı taktiklerle oynanabileceğini bilen oyuncuların bulunduğu İtalya'da kolayca gerçekleştirdi. Zor olan, biraz kaba olacak ama, çoğunluğu yontulmamış odun kıvamındaki Türk oyuncularla bunu başarmak. Türk oyuncu 4-4-2 veya şimdinin modası 4-3-3/4-5-1 dizilişini altyapıda alıyor, başka kalıba girmiyor, öylece bekliyor. Bu yüzden de gol kralları tek sistemlik oluyor ülkede. Okan Yılmaz veya Zafer Biryol başka düzenlerin/sistemlerin içinde yaşayamıyor, bildiği tek sistemi gördüğü zaman bir şey yapabiliyor.

Sen bu ülkede bu anlayışı yerleştireceksen önünde iki yol var:
- Acı çekip, bir süre sıkıntılarla boğuşup, her şeyi oynayabilen bir takıma kavuşacaksın sonunda ve kazanan sen olacaksın.
- Ya da elindeki oyuncuların çoğunun uyacağı sistemin dışına çıkmadan tekdüze bir anlayışla devam edeceksin.

İlk yolun gidişi zor ama sonu çok daha parlak. Herhangi bir alt seviye takım bile maç öncesi x bir düzene çok iyi cevap verecek şekilde hazırlanabilir ama o takımın cevabına uymayan başka bir soruyla sahaya çıkarsan rakibi kilitler bırakırsın orada. Veya şöyle diyelim, bugün 3-5-2 çıkan Prandelli'ye karşı küçük takım o düzeni harika şekilde tıkayacak önlemler alır ve her şeyi ona göre kurgular ama Prandelli maç içerisinde aniden 3-3-4 gibi enteresan bir düzene sokar takımı ve darmadağın olur önlem aldığını sanan takım.

İlk yol bu yüzden güzel. Her taktiğe ve düzene ayrı ayrı önlem alacak takımlar fazlasıyla çıkar ama hepsine aynı anda önlem alacak takım yoktur. Mourinho ve Klopp gibiler belki hepsine önlem alır ama zaten onlar o yüzden böyle ayrı cümlede konuşuluyorlar. Prandelli bunu istiyor ve Fiorentina'da da başardı. Sonrasında çok inatçı bir hale gelip beşinci senesinde can sıksa da özellikle 2-3-4. senesi bambaşka bir keyif veriyordu Fiorentina'da.

Gelelim ikinci yola. Bu kadar uzun ilk yoldan bahsettikten sonra ikincinin neden kötü olduğu anlaşılmıştır sanırım? Tek sistemi çok iyi oynasan bile gün geliyor o sistemin karşıtı harika bir sistem çıkıp senin düzenini baştan yaratmana sebep olabiliyor. O zaman da işte elinde tek sisteme bağlı kafadaki oyuncular yeni düzene alışamıyorlar ve çöküp gidiyorsun.

Bu yüzden ilk yolu seçip sabır göstermek zorundayız veya sabır göstermeyip eldeki malzemeyi tek tarzda verimli oynatacak adamı bulmalıyız.

Bana sorarsanız bir süre kayıp yaşayıp çok farklı düzenleri çok iyi olmasa da iyi/yeter seviyede oynayan bir takıma sahip olmak her zaman daha iyi. Takımımın bir sonraki hamlesini ezbere bilmektense "acaba şimdi neye çevirecek hoca" diye düşünmeyi tercih ederim.

Bugün 3-5-2'de büyük hatalar yapmadı mı? Yaptı elbet Prandelli, hatta çok büyük hatalar yaptı. Ancak Arsenal maçı kafasındakileri uygulayıp işleri yoluna koyduktan sonra oynanmış olsa şu an Londra'dan galibiyetle dönen takımı bile konuşuyor olabilirdik. Gülmek serbest bu öngörüme ama Prandelli'nin Anfield'dan zamanında galibiyetle döndüğünü unutmamak lazım. O da yetmedi, o dönem Liverpool'u içeride dışarıda yendi Prandelli. Sabır gösterildi mi oluyor, Parma'da ve Fiorentina'da bunu yapan adamın Galatasaray gibi bir yapamama imkanı yok. Yarın bir gün gönderilirse veya erkenden bırakırsa Galatasaray'da yapamadı demem asla, Galatasaray'da izin vermediler derim.

Devreye kadar facia olan plan, devreden sonra dörtlüye dönünce düzeliyor, demek ki oyuncuların çoğu hala belirli kalıpların içerisindeler. Tabii Prandelli'nin geç hamlesinin payı büyük yaşanan ağır yenilgide, ona hiç itirazım yok. Kaldı ki o plan faciayla sonuçlanmayabilirdi. Melo'ya verdiği görevi Chedjou fazla fazla yapabilecek bir adam. Melo kalkıp da en dipten oyunu kurup Burak'a top götürmüyor, Sneijder-Selçuk-Dzemaili-Yekta-Hamit kim varsa topu ona iletecek kadar savunmada oyunu kurup devamına bakmıyor. Bu Chedjou'nun arayıp da bulamayacağı iş doğrusu.

Burada şu nokta kilit ve güzel. Bugünkü 3-5-2'de Sneijder'in yeri ve rolü harikaydı. Laf edemem açıkçası buna. Sıkıntılı kısım önündeki Yekta'ydı. Yekta yerine bu sezonki etkisi haliyle bile Selçuk veya -geçen yazıda pek hor gördünüz ama- Emre çok iyi seçim olurdu ama zaten Melo'nun yerinde Chedjou oynasa ve savunmayı Gökhan veya Hakan'la desteklese Melo hemen Yekta'nın yerini alacak ve sorun çözülecek. Bugün sadece Yekta'nın yerine yerli stoperlerden biri oynayıp Melo o bölgeye geçse çok başka bir oyun görecektik eminim. Çünkü Melo'dan bekleneni Chedjou yapacak kalitedeyken Yekta'dan beklenenin birkaç kat fazlasını da Melo yapacaktı. Böylece Chedjou da Melo gibi kademe eksiği olmadan savunmayı toplayacaktı ve Veysel'in açığını kapatma işini de Chedjou değil Hakan veya Gökhan yapacaktı.

Olacaktı edecektiyle gidince böyle basit gibi gözüküyor ama cidden basit. Maç sonu Wenger'in dediği gibi Prandelli'nin takımını tanıması lazım. 3-5-2'yi şiir gibi oynayacak potansiyeldeki takımı, Melo'yu Muslera ile tavla atacak pozisyona değil de Sneijder'in geride kurduğu oyunu kendisinin hemen önünde hücuma dağıtacak işi yapacak pozisyona getirerek başarılı şekilde oynatır. Burada bu işi yapamayanın Yekta olduğunu bir kez daha belirtmek lazım.

Tüm bunlar olurken, o iş Pandev-Burak'la olmaz. Pandev-Umut olsa sisteme çok daha yatkın bir ikili olacak ancak Burak Prandelli'nin sistemlerinin katili bir görüntüde. Parma'daki Prandelli'yi düşünüyorum, Burak o takımın maçlarını kulübeden izler. Fiorentina'yı düşünüyorum, kulübeyi bazen zorlayıp çoğunlukla tribünde izler. Burak bu takımda Prandelli'nin çoklu sistemini baltalayan bir oyuncu. Bunu baltaladığı gibi, Prandelli'nin iki ana oyun yapısında da Burak'ın yeri ne yazık ki yok. Sezon başı kenara ilk Burak ve Telles'i çeker dedim ama Umut'un etkileyici bir oyun tarzı olmaması Burak'ı sırf istatistik anlamında 11'e yazdırıyor Prandelli'ye.

Wenger iyidir kötüdür tartışıyor herkes ama deminki lafın altını güzelce çizmek gerek. Prandelli'nin takımını tanıması lazım. Yekta'nın gerideki Sneijder'in önündeki adam olamayacağını veya olması için çok yolunun olduğunu bilmesi lazım. Veysel'in önünde bir kanat varken bile sağ beki götüremezken tüm kanadı götüremeyeceğini bilmesi lazım. Bunun yolu da Fiorentina'da başarıya ulaşmasının temel faktörlerinden birinden geçiyor: Hafta arası oynanan amatör hazırlık maçları. Elindeki bazı oyuncular her sisteme uyabilecekken bazıları da oynamadan mümkün değil farklı rolleri beceremiyorlar. Hani dedim ya yontulmayanlar diye, onlar işte. Onları yontmak için amatör takımlarla hazırlık maçları oynatırdı İtalya'da. 15-0 biten maçın kime ne faydası olduğunu bazen sorgulardım, bu blogda bile geçmiş yazılarda vardır o maçların bazılarını anlamsız buluşlarım. Ancak gel gör ki Fiorentina o dönem korkulan Fiorentina olurken bu saçma denen maçların payı büyüktü. Veysel belki hiçbir zaman 3-5-2 kanadı olamayacak ama o maçları oynasa en azından hakaret yemeyip sistemde idare edecek kadar oynayabilen bir oyuncu olacak. Ya da Yekta, arkasında Sneijder varken pozisyon olarak, önde Dzemaili ile birlikte hücum presin temelini oluşturması gerektiğini bilecek. Bunları bilmiyorlar mı? O zaman Trabzon'un verdiği ücrete bakmayıp mecburen gidecek Trabzon'a Yekta, takasta adı geçti diye gönül koymayacak.

Hala emin değilim Prandelli ne yapar ne kadar sabreder veya ona bizimkiler sabreder mi... Ancak emin olduğum tek şey her maça farklı diziliş ve kadroyla çıkan Prandelli'nin bu deneyselliğinin meyvelerini toplayacağı. Yapabilir demiyorum, tutabilir demiyorum. Yapacak ve tutacak diyorum. Adam bu yüzden ilk sene ligi ön planda tuttuğunu bağıra bağıra söyledi. Arsenal maçında maçtan bir saat evvel de lig önceliğimiz dedi, maç sonu da ligi düşünüyoruz önce dedi. Deneye yanıla ligi bir şekilde kazanıp Avrupa'da deney yapmak zorunda kalmadan, en uygun sistemle yer almak istiyor her maçın önemine ve tarzına göre.

Bir sene sadece. Çok bir şey değil. Bir sene sabredelim Prandelli'ye. Kavgayı gürültüyü bırakıp, en azından sezon ortasına kadar yerden yere vurmayı bırakın. Arsenal'den 4 yedi diye bir adamın ne taktik dehası sorgulanmalı ne de kariyeri. Arsenal'den 4 yemekle bu güzelim kariyer sorgulansaydı Arsenal'e Kocaelispor'la 4 atan Hikmet Karaman futbolun tek hakimi olurdu yeryüzünde. Arsenal maçı sonrası Twitter'ı komple İtalyancaya çevirip bir Parmalı veya Fiorentinalı taraftara okutsanız Prandelli'den değil de Delio Rossi'den falan bahsediyorsunuz zanneder. Yapmayın bunu. Artık Galatasaray'a bunları yapmayın. Senede ikişer hoca değiştirip denk gelirse şampiyon olan diğerleri gibi yapmayın. Bekleyin, bir sene en iyi olmayıverin, sonraki sene en iyiden çok daha iyi yapar sizi Prandelli. Düşmese yeter denen takımı Avrupa kupalarına sokan adam, hem de her tür pis medya ve saha dışı ortamının aynen geçerli olduğu İtalya'da bunu yapan adam, Türkiye'de, Galatasaray gibi bir güçle fazlasını yapar.

Başta dedim ya umudunuzu kaybetmeyin diye, mantıklı açıklamasını yaptığımı düşünüyorum. Prandelli'yi iki aydır izleyen çapsız medya mensuplarına inanmak da sizin elinizde, dokuz yıldır izleyen adama inanmak da... Ben dokuz yıldır takip eden adam olarak elimden geldiğince her fırsatta Prandelli'yi anlatıyorum gerçekten işlerin iyiye gideceğini bildiğim için. Hangi tarafı seçersiniz bilemem ama umarım aynı tarafta oluruz.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO