10.11.2018

Start Finish: Formula E


3 Mart 2011 tarihinde FIA Başkanı Jean Todt tarafından Paris’teki bir İtalyan restoranında peçeteye karalanarak ortaya çıkan Formula E serisi, 6. sezonuna başlamaya hazırlanıyor. 2014-15’te ilk kez yarış severlerle buluşan seri, 2018-19’da 2. jenerasyon araçları ve bu sezon gride katılan ünlü pilotlarıyla yeni bir deneyim vadediyor. Geleceğin teknolojisini şimdiden zorlamaya başlayan bu serinin neden izlenmesi ve neden izlenmemesi gerektiğini sizlere kendi fikirlerimle anlatmaya çalışacağım.


Öncelikle geride kalan 4 sezonun kısaca özetini geçelim. İlk yarıştan itibaren denk geldikçe izlesem de hiçbir sezonu baştan sona takip etmediğim için sezonlara bu yazıyı okuyacak insanlar kadar hakimim. Bu yüzden bilgi kaynağımız Wikipedia’nın yardımına başvurdum.
 

2014’TEN BUGÜNE


2014-15 sezonunda bütün takımlar Spark Racing Technology tarafından üretilmiş Spark-Renault SRT 01E model araçla yarışıyordu. Aracın gövdesini Dallara, elektrik motorunu McLaren (McLaren P1 Supercar ile aynı motor), batarya sistemini Williams Advanced Engineering ve beşli vites sistemini de Hewland üretmişti. Michelin de lastik sağlayıcısı olarak seriye katılmıştı. Jantlar 18 inç boyunda, F1’in de 2021 regülasyonlarıyla bu boyuta geçeceğini belirtelim. Bu Formula E için hem bütçeden kazanç hem de kolaylık olsa da Formula 1’de tamamen normal araçlara lastik pazarlamak için yapıldığını düşünüyorum.

İlk sezonunda 10 farklı şehirde yapılan 11 yarış sonunda -Londra’da 2 yarış yapıldı- Nelson Piquet Jr. şampiyon olurken takımlar şampiyonu da Alain Prost’un başında olduğu e.dams Renault oldu.

2015-16’da bu kez 9 şehirde 10 yarış yapıldı. Londra’daki son yarışta Sebastian Buemi en hızlı turu atan sürücüye verilen 2 bonus puanı alarak Lucas di Grasi’yi geçti ve şampiyon oldu, takımlarda da kazanan yine e.dams Renault’tu. Ayrıca bu sezondan itibaren takımlara kendi powertrainlerini(güç aktarım mekanizması) geliştirme izni verildi. Elektrik motoru, inverter (DC akımı AC’ye çeviren cihaz), vites kutusu ve soğutma sistemi takımlar tarafından geliştirilebilirken araç şasi ve bataryaları tek tip olarak kaldı.

Serinin üçüncü sezonunda işini şansa bırakmayan Lucas di Grasi, Sebastian Buemi’nin 24 puan önünde şampiyonluğa ulaştı. Takımlarda e.dams Renault hakimiyeti yine değişmedi. 2017-18 sezonunda ise bu hakimiyete son veren takım Audi Sport ABT Schaeffler oldu. Son yarışta iki puanla Techeetah’ı geçen Audi Sport takım şampiyonu olsa da sürücüler şampiyonu Techeetah pilotu Jean-Eric Vergne oldu.

Bu kısa özet sonrasında bir de kurallara bakalım.

Jean Eric-Vergne


KURALLAR


Seride puanlar Formula 1’deki gibi 25-18-15-12-10-8-6-4-2-1 şeklinde veriliyor. Ayrıca yarışı ilk 10 içinde bitirenlerden en hızlı turu atana 1, pole pozisyonunu kazanana ise 3 puan veriliyor.

Eğer yarışın yapıldığı şehir buna imkan sunuyorsa, yarıştan önceki gün Shakedown adı verilen turlar atılıyor. Buna antrenman turu diyemeyiz çünkü araçların tam gücü olan 200kW yerine 110kW kullanmalarına izin veriliyor. Bu turların amacı araçtaki olası sorunları saptamak ve FIA yetkililerinin pisti teftiş etmelerine olanak sunmak. Antrenman Turları ise 45 dakikalık bir seansı takip eden yarım saatlik iki seanstan oluşuyor. Eğer şehirde double-header yani çift yarış yapılacaksa sadece 45 dakikaya izin veriliyor. Bu turlarda 200kW güç kullanmak serbest.

Sıralama Turları yarıştan önce yapılıyor. Kurayla gruplara ayrılan pilotlar öncelikle 6 dakikalık süre içinde en iyi zamanları elde etmeye çalışıyorlar. Daha sonra her grubun en hızlı pilotu bir araya gelerek Super Pole shoot-out isimli rounda geçiyorlar. Hepsinin tek bir tur şansı oluyor.

E-Prix yani yarış gününde formasyon turu atılmıyor. Çünkü lastiklerin ve frenlerin ısıtılması gibi dertler bu seride yok. Yarışın kalanı bildiğimiz gibi. Tek fark, yarışta 180kW güç kullanılabilmesi. 190kW da yalnızca FANBOOST kullanmaya hak kazanan pilotlara geçici bir süreliğine veriliyor.

FANBOOST nedir? Yarış haftasında sosyal medyadan en çok desteği gören 3 pilota yarış içinde belli bölümlerde kullanabilecekleri 10kWlık ekstra güç verilmesi şarlatanlığıdır. Şarlatanlık diyorum çünkü seriyi izlemeye diğer serilerden gelen insanlar haklı olarak bunu power-up gibi görüyorlar. Ayrıca popülerlik ölçer olduğu için adaletsiz bir dağıtıma sahip. FAKAT bu abartıldığı kadar bir etki sağlamıyor. Üstüne üstlük bu 10kW ekstra güç yine aracın kendi bataryasından harcandığı için yarışın sonuna kadar bataryasını korumaya çalışan pilota dezavantaj da yaratabiliyor. Sonuç olarak elimizde kağıt üstünde kalmış, Formula 1’deki Günün Sürücüsü’nden (DOTD) daha adaletsiz bir oylamaya sahip (oylama hafta başında başlayıp yarışın ilk dakikalarında bitiyor) bir etkileşim tuzağı.


5. SEZONDAKİ 5 DEĞİŞİKLİK (Aslında 3)


İlk olarak en büyük değişiklik araç. Gen 2 yani 2. jenerasyon araç hem güç hem de kapasite olarak Gen 1’den iyiyken hem de görüntü olarak bence kat kat daha güzel görünüyor. 250kW güce sahip olan aracın 0-100km hızlanması 2.8 sn sürüyor ve 280 km/sa hıza ulaşabiliyor. Ayrıca çift depolama ünitesine sahip olduğu için artık yarışlarda pitstop yaparak araç değiştirme mevzusu tarihe karışacak.

Pitstop demişken, Formula E’de araçta tamir edilmesi gereken bir hasar, patlak lastik vs. olmadıkça pitstop yapılmıyor. Bundan önce yarışlarda pilotlar tek araçla yarışı bitiremediklerinden pite gelerek diğer araçlarına geçiş yapıyorlardı, artık bu da olmayacak. Lojistik anlamda da seriyi ciddi anlamda rahatlatacak bir gelişme oldu.

İkinci önemli değişiklik artık yarışlarda belirli bir tur sayısı olmayacak. DTM takip edenlerin bileceği şekilde zaman kısıtı + 1 tur sistemine geçiş yapılıyor. Yarışlar 45 dakika sürecek, 45 dakikanın sonunda da 1 son tur daha atılacak. Emin değilim ama bu sanırım yayıncıların yarışları podyumla beraber 1 saatlik süreye sığdırmak istemelerinden kaynaklanıyor. Aslında bu zaman limiti Formula 1’de 2 saat olarak mevcut ancak arka arkaya kırmızı bayraklar gelmediği sürece bu sınıra yaklaşmadan yarışlar tur sayısı olarak tamamlanıyor.

Üçüncü olarak FANBOOST’a ek olarak elverişli pistlerde belirlenen yan yollar olacak. Bu yan yollardan geçen sürücülere yarıştaki 200kW gücü aşarak 225kW güç kullanma hakkı verilecek. Bu hakların sürücü başına kaç tane olacağı, yarışlarda ne zaman kullanılacağı gibi mevzulara her yarışta FIA yetkilileri karar verecekmiş. Yarış oyunlarındaki hızlandırıcı yollar gibi bir konsept düşünülmüş. Güç kullanma hakkı kazanan araçların haloları ışıl ışıl yanacakmış bir de. Bu işin izleyiciye yansımasına az sonra değineceğim.

Dördüncü ve beşinci değişiklikler olarak yeni şehir pistleri, yeni takımlar ve sürücüler lanse edilmiş. Bunlara yenilik demek ne kadar doğru bilmiyorum çünkü bunlar her sezon yaşanan değişiklikler zaten. Takım ve sürücülerden ayrıca bahsedeceğim.

O zaman önce sübjektif yorumlarımla gömme faslına geçelim.

Gen 2 kesinlikle daha seksi görünüyor.


FORMULA E İZLEMEMEK İÇİN 5 SEBEP


1# Formula 1’e kıyasla çok yavaş araçlar. Bu sezonki yeniliklerle birlikte bu fark biraz daha kapanacak olsa da televizyonda izlerken bile bu farkı ciddi şekilde hissediyorsunuz. Üstelik şehir içi pistlerde dar alanlarda yapılan yarışlarla bu fark gölgelenmeye çalışılıyor. Monako’da bile Formula 1 rotasını kullanamayan bir seriden bahsediyoruz. Tekrar belirteceğim, bu sezon hızlar en azından DTM’e yaklaşacak, bu yüzden gerçek bir problem olmayabilir.

Bir de benim için gerçekten hiç sorun olmayan bir motor gürültüsü mevzusu var. Kulaklarımla ilgili bir sağlık sorunu sebebiyle yüksek ses çıkartan motorların olmaması beni hiç rahatsız etmiyor. Fakat birçok kişi için neredeyse sessiz çalışan bu araçlar hız duygusunu da iyice yok ediyor. Belirtmeden geçemeyeceğim, araçların çıkardığı sesin elektrik süpürgesine benzediği de bir gerçek.

2# Yarış ciddiyetini alıp götüren uygulamalar. FANBOOST yeterince tartışmalı değilmiş gibi yeni gelen bu güç bonusu veren ışıklı yollar geldi. Bir de tekrar gösterimlerde müzik çalınması gibi manasız bir uygulama var. Bütün bunlar bir araya gelince atmosferin yarıştan çok Wipeout, Trackmania, Crash Team Racing(Mario Kart’a basardı kıymeti bilinmedi), Re-volt gibi oyunlara benzemesine yol açıyor. Özellikle yeni nesli işin içine katmak, izleyiciyle etkileşime girmek için yapıyor olabilirler. Şahsi fikrim ise farklı yöntemler bulmaları gerektiği yönünde.

3# Sokak pistleriyle kısıtlı kalması. Araçlar geliştikçe daha ilerde Silverstone, Monza, Spa gibi klasik pistlerde izleme şansımızın olacağına inanıyorum. Ne var ki sürekli şehir içi dar yolları izlemek bir süre sonra sıkıcı olabiliyor. Formula 1’de Monako’nun büyüsünü kaybetme sebeplerinden bir tanesi de yine bu sokak pistleri. Eskiden bir tek Monako vardı, şimdi 2020’de Vietnam ile beraber 5-6 tane sokak pisti olacak. Formula E’ye dönecek olursak bu konu biraz bıçak sırtı aslında çünkü bunun olumlu yanları da var onları da yazacağım. Klasik pist arıyorsanız bu seri size göre değil bunu söyleyeyim.

4# Ciddi bir rekabet olmaması, sürücülerin zaman zaman çekip gitmeleri. 4 sezon, özellikle yeni başlayan bir seri için ezeli rekabetlerin oluşması için yetersiz bir süre buna hak veriyorum. Yine de insan sağlıklı seviyede gerginlik barındıran yani Hamiltoncılar şerefsizdir, Vettelciler ölsün tarzı çığrından çıkan F1 ortamı gibi olmayan bir rekabet arıyoruz. Çünkü ortada bir hikaye varsa bir şeylere bağlanıp izlemek daha kolay olur ve keyif verir.

Şimdi kötü konuşacağım: Ulan bırakın ezeli rekabeti, 2 sezon önce kimdi hatırlamıyorum birisi şampiyonluk yarışları sırasında “baba benim DTM’e sözüm vardı ya” diye çekip gitti lan. Bayağı şampiyonluğu sallamadı, sözleşmem var dedi gitti. Sürücünün şampiyonluğu kâle almadığı seriyi seyirci neden ciddiye alıp izlesin?

5# Sinir bozucu olabilen sosyal medya admini. Haklı olarak böyle sebep mi olur diyebilirsiniz ama gerçekten sinir bozuyor. Sürekli bir “biz ne kadar hipsterız ağbi ya çevrecilik ya biz var ya biz oooo F1 şu kadar benzin yakıyor” diye kafa ütüleyen ve fare-dağ ilişkisindeki fare rolünü üstlenerek F1’e laf çakmaya çalışan paylaşımlar insana öeh tepkisi verdiriyor. Üniversitede sürekli bir şov amaçlı aktivistlik peşinde olup kafanızı ütüleyen, gerçek aktivistlere bile yaka silktiren tipler olur ya aha onlardan biri var arada hesabı ona veriyorlar.

Olumsuzlukları yazdıktan sonra olumlu sebepleri de belirtelim.


FORMULA E İZLEMEK İÇİN 5 SEBEP


1# Sokak pistleri. Evet birkaç paragraf önce olumsuzluk olarak belirttiğim bu pistlerin olumlu yönleri de var. Öncelikle serinin gürültüsüz araçlar sayesinde temiz asfalta sahip herhangi bir şehirde yapılabilmesi harika bir özellik. Olacağından değil de yarın bir gün İzmir’de düzenlenmek istense hemen Fuar alanına pit alanı ve garajlar kurulur, biraz düzenlemeyle Alsancak’ta yarış yapılabilir hale gelir. İstanbul’da Bostancı sahil yolunda yapılabilir vs.  Bu sayede pist konusunda “paramı ödedin az ödedin, yok senin seyircin yok” kavgaları en az seviyede yaşanıyor. İnsanlar da “hamuuagoym trafiği felç ettiler” diyenler dışında şehrin içinde yarış izleme keyfini kolayca yaşayabiliyor. Dezavantajı da belediyelerin “kapattık arkadaşım yok yarış marış” diyebilmeleri. 2016-17 sezonunda son 3 yarış kısa sürede iki ayaklıya döndürülmüştü çünkü yanılmıyorsam iki şehirde problem çıkmıştı.

2# Heyecanlı yarışlar. Araçlar yavaş olsa da en azından F1’de birkaç sezondur iyice rahatsızlık vermeye başlayan ilk üç takım ve 7 cüceler durumu yaşanmıyor. Şasiler aynı olduğundan ve aerodinamik geliştirmelere izin verilmediğinden parası olan takımların fark atmalarının önüne geçilmiş durumda. Araç içindeki geliştirmelerde ufak tefek farklar olsa da üç aşağı beş yukarı bütün araçlar yakın seviyede. Böylece pilotaj becerileri daha fazla öne çıkıyor ve daha sık ikili hatta üçlü mücadeleler izleyebiliyoruz. Yarışlarda batarya yönetimi önemli bir husus olduğundan zaman zaman bunu becerenlerle beceremeyenler arasında çok fark olabiliyor yani 1. ile 20. arasında sadece 10 saniye oluyor diyemem.

Sokak pistlerinin dar ve keskin virajlı olmaları da yarışta her an bir cayırtı kopmasına olanak sağlıyor. Şöyle örnek vereyim, geçtiğimiz sezon Fırat Selçuk ile izlediğimiz bir yarışta tam bu konudan bahsederken son viraja üçüncü giren pilot konumunu korumaya çalışırken duvara vurup çizgiyi sürüklenerek birkaç sıra geride geçti. Bir de bataryasını düzgün kullanamayıp son düzlükte can çekişerek vapura yetişmeye çalışan insanlara dönenler var. Her an aksiyona açık bir seri olması 45 dakikanızı ayırmanız için gayet yeterli.

3# Serideki pilotlar. Formula E’ye emeklilik yaşayacak pilotların geldiği yer olarak bakılsa da bence bunda kötü bir şey yok. Fiziksel olarak F1 araçları kadar zorlayıcı olmayan Formula E araçları, yetenek ve tecrübe olarak hala önemli yere sahip pilotların toplanma yeri haline gelmeye başladı. Yalnızca F1 değil, DTM-GT-INDYCAR gibi serilerden de pilotlar geliyor.

F1’deki koltuk sayısının azlığını ve politik/mali sebeplerle yaşanan yer savaşlarını düşünürsek yetenekli ama şans bulamamış sürücüler için de ideal bir yer. Bunun en yeni ve önemli örneği Stoffel Vandoorne. Pascal Wehrlein da yine F1'de yer bulamayıp bu seriye gelmişti. DTM şampiyonu Gary Paffett de Vandoorne’un takım arkadaşı olarak seride yer alıyor. Dikkatleri seriye çeken bir diğer isim ise son 3 yılda iki kere emekli olup(bu da ayrı başarı) bu sezonu boşta geçiren Felipe Massa.

Seride hala 1 boş koltuk var, Esteban Ocon için 1 sezon boşta kalmak yerine burası iyi bir tercih olabilirdi ancak kendisi F1’de yarışmayacaksam hiçbir yerde yarışmam dedi. Sezonun ilk yarışına doğru pilotları ve takımları tanıtabilmek için ayrı bir yazı yazmayı düşünüyorum (yazmadı).

4# F1 başlayana kadar ve bazı yarış haftalarında boşluk dolduruyor. 15 Aralık’ta Suudi Arabistan’da başlayacak olan sezon -nedense 1 ay ara veriyor- 12 Ocak’ta Fas’taki yarışla devam ediyor. 25 Kasım’da veda edip 17 Mart’ta karşılayacağımız F1’e kadar 4 E-Prix var. Kabaca bakınca F1’in olmadığı bazı haftalarda yarış olması bir yana, birçok yarış cumartesi günleri yapılacağından F1 öncesi yarış açlığı hissedenler için iyi gelecektir.

5# Yayın konusunda kolaylık sağlaması. Bu maddeden çok emin olmamakla birlikte bu sezon birkaç yarışı canlı olarak Youtube kanalından izlediğimi hatırlıyorum. Eurosport bazı yarışları canlı olarak yayınlıyor ancak sezon içinde fikstür kalabalık hale gelince bant yayına dönülüyor. Tekrar ediyorum, bu maddeden emin değilim ama F1 ile kıyaslarsam Youtube’dan bir şekilde VPN ile bile olsa izlenebilmesi büyük bir kolaylık.

Felipe Massa seriye yeni araçla birlikte katıldı.

Formula E
’ye kısaca ve elimden geldiği kadarıyla değindim. Sezonun başlamasına daha uzun bir süre var. Bu sürede Formula E Youtube kanalındaki videolara göz atarak seri hakkında daha iyi fikirlere sahip olabilirsiniz.


Formula 1 ile ilgili içerik çıkartmak konusunda çok başarısız kaldığımın farkındayım. Her yarışı takip etsem de yazmak içimden gelmedi. Sezon bitince sürücüleri değerlendireceğim bir yazı yazacağım.


Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO