6.03.2011

Bu Maçı Bir Yerden Hatırlıyorum


Galatasaray'ın Türk Telekom Arena'daki "mekan oynatıyor" esprisi ile yakaladığı kısacık seri de son bulmuş oldu. Gerçi o mekan gerçekten oynatıyor belki ama yapacağı katkı bundan öteye gidemez sonuçta, golü de stat atacak değil ya!

Hafta içi Gaziantepspor maçında Galatasaray'ın oynadığı oyunu sezonun en iyi oyunu diye özetlemiştik. Ancak skora yansımamıştı bu. Yine benzer bir şekilde baskılı bir oyun oynandı ve yine bunda hücum gücünü yeteri kadar kullanmayıp kapanan, veya kapanan demeyelim de defansif oynayan rakibin etkisi vardı. Üç gün önce gol atmak dışında hücumda büyük anlamda doğruları yapan takım yine aynı şeyleri yaptı ancak gereken gol gelmeyince golsüz beraberlikten kaçılamadı. Hatta öyle benzerdi ki iki maç, son anlarda yine Servet'e boş bir orta gönderildi ancak Gaziantep'e karşı aynı kalede topu direğe atan Servet bu maçta da topu kontrol etmeyi başaramadı ve kalecinin boşalttığı kaleye dönüp topu gönderemedi. İki maçın kaderi bu yönleriyle de benzer oldu.

Tabii ki üç gün önceye benzeyen şey sadece oyun anlayışı ve maçın gidişatıydı, bunun dışında diziliş ve oyuncuların yerleri konusunda bambaşka bir Galatasaray gördük. Sabri'nin yokluğunda Serkan fırsat bulur ve Neill-Cana ısrarı sürer derken beklenenin de ötesinde bir sürpriz geldi. Neill geldiğinden beri belki de ilk kez 90 dakika boyunca oynadı. Oynaması gereken asıl yere geçince de benim gözümde Galatasaray'daki en iyi oyunlarından birini oynadı birkaç tane çok kötü pas hatası yapmış olsa da. Neill yerine geçince orta sahada da Cana kendi mevkiisine kavuştu ve rakibinin ataklarını daha erken kesme fırsatı buldu Galatasaray. Burada bir yenilik daha devreye giriyor, normalde Cana'nın önünde Culio ve Yekta olurdu bu kadroya göre ancak Yekta kanatta Culio ise Cana'nın yanındaydı. Bu da bize tek bir şeyi işaret etmekteydi: 4-4-2.

4-3-3 veya 4-5-1 kalıbından kurtulup 4-4-2'yi deneyen Galatasaray bunu da iyi uygulayabileceğini göstermiş oldu. Yeni bir taktik dizilişle ve her oyuncuyu kendi mevkiisinde oynatarak alternatifleri aramaya başlayan Hagi'nin ilk denemede başarılı olduğunu söylemek mümkün.
İkinci yarı Galatasaray için bir önemli nokta da şuydu; Kewell ve Pino takıma katıldığı zaman Galatasaray istenen oyuna daha yakın olacak. Özellikle Kewell'ın girişi ile hücumda etkili olan ama pozisyon bulamayan takım seri halde gol pozisyonları üretmeye başladı ki golü kaçırmanın atmakan daha zor olduğu pozisyonlara bile girildi diyebiliriz. Ancak bu son bölümde Galatasaray'ın karşısına yeni bir sorun çıkıyordu ki o da yabancı kontenjanı. Zapata gibi bir isimle zaten değerli olan kontenjan fazlasıyla gereksiz harcanıyor ve oyun içerisinde Kazım-Pino, Yekta-Kewell, Hakan-Insua benzeri değişikliklerin önü tıkanıyor. Galatasaray'ın sakatlıklardan kurtulduktan sonra eldeki kadroyu daha verimli kullanabilmesi için yabancı kontenjanını bir tanesini kaleye kullanmak gibi bir lüksü olmamalı. Hagi bunun sıkıntısını bu maçla itibaren çekmeye başlayacak ve içinden nasıl çıkacağı merak konusu. Gaziantep maçında Culio'yu kenara alması hatayken, bu maçta da Stancu'nun kenara gelişi hataydı ve kalede bir yabancı durduğu sürece bunun benzerleri yaşanacak.

Ve maçın kaderini daha 2. dakikada belirleyen isme gelmeliyiz, İlker Meral'e. Mevcut hakemlerin arasında belki de en yetersizi kendisidir benim gözümde, haliyle bu maçtaki kötü yönetimi sürpriz kaçmadı bana ancak Süper Lig seviyesindeki bir hakem ne kadar kötü ve yetersiz olsa, ne kadar formsuz olsa da bu maçın başındaki kadar net bir penaltı görmek zorundaydı. Kendi hakemlik kariyerine adına ciddi hatalara sebebiyet veren ve "kötü anı", "kötü maç" olarak hatırlayacağı bir maçı geride bırakmış oldu İlker Meral.

goal.com

Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO