11.05.2011

Gençlerin Maçı(!): Galatasaray 3-1 Kasımpaşa

Hafta arası duyulan tek şey bu maçta gençlerin oynayacağıydı ancak ilk 11'de başlayan Emre Çolak ve son dokuz dakikada oyuna giren Cem Sultan dışında bir genç göremedik sahada. Neyse ki iki genç de yeteri kadar umut verdi izleyenlere.

Gençlik algımız Avrupa liglerine göre o kadar farklı ki oralarda 20 milyon € civarına yirmi yaşındaki gençler transfer gerçekleştirirken, Türkiye'de yirmi yaşındaki bir oyuncunun yarım saat bile forma giymesi büyük iş olarak görülüyor. Hatta onu geçtim aynı şekilde Cem Sultan'ın da dokuz dakikalık performansı genç oyuncu izlemeye hasret taraftarı memnun etti. Aynı Cem Avrupa liglerinin birinde oynasa şu an ilk 11'e neden giremiyor olduğu konuşulurdu. Bülent Ünder'e kızmıştık geçtiğimiz haftalarda, genç oyuncu var da ben mi oynatmıyorum dedigi için. Bu sorusuna "Evet var, sen oynatmıyorsun" diyebilen oldu mu bilmiyorum ama hala daha Servet'in, Çağlar'ın, Aykut'un, Zapata'nın, Ayhan'ın oynadığı maçlar izlemek istemiyor Galatasaraylılar. Çok zor değildi Cem Sultan'ı Baros'un girdiği dakika Baros yerine tercih etmek. Baros buna bozulmaz, tam aksine destek olup kollardı Cem'i. Tabii Bülent Ünder söz konusuyken imkansız şeyler bunlar. Kendisinin gençlere karşı tutumu tahmin edilebilecek en kötü senaryodan bile daha kötü benim gözümde.

Avrupa'da 1994-1995 doğumlu oyuncular oynadığı zaman gençlerin oynadığı söylenmekte bu sezon. Böyle bir ortamda en azından yirmi yaşındaki oyuncular şans bulsun, biz yine genç görelim de yeter ki oynasınlar diyoruz ancak pek mümkün gözükmüyor ne yazık ki. Sezonun son beş maçına girerken gençleri görmek istediğimizi belirttik ama son iki maça girerken de durum değişmedi, hala aynı şeyi istiyoruz ve görebildiğimiz şey çok kısıtlı.

Gençler demişken de zamanında Galatasaray'da fırsat bulamayan Fırat Kocaoğlu'nun ilk yarının yıldızı olduğunu belirtmek gerek. Çok müsait gol pozisyonlarını az sonra adını anacağımız Stancu'nun da beceriksizlik dolu katkılarıyla engelledi. Fırat bize şunu gösterdi, Aykut'a verilen şansın yarısını kendisine verseydik elimizde en azından kulübede hazır oturacak güvenli bir eldivene sahip olacaktık. Fırat'ın gördüğüm tek eksiği topu kontrol edip elde tutamayışı oldu ki kendisinin Galatasaray'da ne yazık ki Nezih Ali Boloğlu ile çalıştığını göze alınca doğru bir eğitimle bunun da üstesinden geleceğine eminim. Galatasaray'da Nezih Ali Boloğlu'nun harcadığı bir yetenek olmaktan çıkıp az da olsa Süper Lig tecrübesi yaşamış olması büyük avantaj Fırat için.

Özel olarak değinmek istediğim iki isim var Galatasaray'da. İlk isim Culio olacak; kendisi fazlasıyla zorlama şutlar atıyor ve bu gerçekten can sıkmaya başladı artık. Aynısını Sabri yapınca tepki gösterilirken Culio'nun yaptıklarına göz yumulması ve "vuruyor işte, özgüveni var" diye alkışlanması sinir bozuyor sadece. Pino yine birkaç tane attı ve vurunca dağa taşa değil kalecinin üstüne doğru vuruyor gol atamasa da. Culio ise sadece dışarı atıyor, her seferinde daha uzağa yollayabiliyor. Bu kadar çok şut deneyip pozisyon öldüren bir ismin de Galatasaray'ın en çalışkanı olarak lanse edilmesine asla anlam veremeyeceğim.

Stancu'nun ise Galatasaray kariyerinde gelebileceği en iyi nokta "iyi bir yedek" olacak. Her geçen maç bunu daha iyi anlıyoruz. Şanssız veya formsuz olmak başka şey "yetememek" başka şey. Bunu anlamamız lazım artık. Takımda en ileride oynarken ceza sahası ön çizgisi üzerinde kendisine atılan pasın üzerinden atlayıp topu kaleciye bırakan bir golcüye yeterli diyemeyiz. Ayrıca kendisi bu maçta kaçırılabilecek her türlü golü kaçırdı. Gelen ortaya gelişine vurdu, olmadı. Karşı karşıya iki pozisyon buldu, ikisinde çok amatörce kaçırdı golü. Soldan orta geldi bomboş kafa vurdu, onu da dışarıya attı. Bir forvetin yaklayabileceği tüm pozisyon ve şut alternatiflerini bulup hepsini harcarken sadece boş kaleye girmekte olan topa sembolik olarak dokunarak golünü atabildi.

Cem Sultan'a da son bir paragraf açmalıyız çünkü kendisi kariyerinin ilk maçına çıktı Galatasaray'da. Oynadığı dokuz dakikada, Emre Çolak'a iki şut pozisyonu yarattı, Emre ile kısa zamanda çok uyumlu olduklarını bir kez daha göstermiş oldu. Çabasıyla da son dakikada kırmızı kart aldırdı rakibe. Aslında hareket doğrudan kırmızı karttı ancak hayatımda izlediğim en kötü Süper Lig hakemi olan Hüseyin Sabancı pozisyonu sarı kartla geçiştirdi, neyse ki Luis Henrique hakemi alkışlayıp hak ettiği kırmızı kartı gördü. Adını çok andığımız Emre Çolak'ın ise orta sahamızda performansını en beğendiğim oyuncu olduğunu söylemeliyim. Kenarda değil de ortada oynadığı zaman çok daha büyük ve önemli işler yapacağını maçın son bölümlerinde göstermiş oldu.

not: yazının goal.com'da yayınlanması geciktiği için blogda da bekletmek durumunda kaldım.

Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO