9.04.2017

Kısa Bir Veda Yazısı: Tom Boonen


Elbette Tommeke hakkında çok daha uzun ve duygu dolu şeyler yazılabilirdi ama biraz kısa tutarak iki gün önceki çeviri dışında da kısaca veda etmek istedim. Tamamen kişisel ve tam da Boonen odaklı olmayan dağınık bir yazı olacak ama boş boş otururken bir şeyler karalamak iyi bir fikir. Hep çeviri yapıyorum bu ara; kendimden de bir şeyler yazmam lazım artık.

Hep bahsederim, bisiklete olan ilgim 2009 gibi başladı. Aslında biraz da tesadüf oldu ya da denk geldi diyebiliriz. Öğrenci evine kendi adıma internet bağlattığımda o ara yayına yeni başlayan Tivibu da 1 TL fiyattan teklif edilmişti. Eurosport ve belgesel kanalları da var denince tamam dedim geçtim. Okula düzenli gitmediğim için İzmir'de evde olduğum dönemde kenara Eurosport açıp olan bitene bakıyordum... Tam tarih Nisan 2009 ortaları. Kısa süre sonra Giro başladı, ilk etaplarda konuyu anlamasam da "Ne güzel gidiyorlar, zaten İtalya, izlerim ben bunu..." diyerek ısrarcı oldum. O sezon yarış takvimine göre ne izleyeceğime aylar önce karar vermiyordum ama o gün denk geliyorsam kesinlikle izliyordum. Neyse bu kısmın konumuzla çok da ilgisi yok gibi duruyor ama bağlayacağım elbette. Hey yavrum hey. Böyle böyle başladı ilgim. Klasiklerle ilgili ilk bilgilerimi 2010'da edindim. Zaten üç-beş favorisi olan tek günlük yarışlara neden o kadar adamın katıldığını anlamakta zorlandıktan sonra birkaç klasik izlediğimde "o kadar adamın" gerekli olduğunu anladım.

2010'un Ronde ve Roubaix ile Tom Boonen'ın kim olduğunu öğrenmeye başladım. 2010'da Cancellara duble yaparken Boonen kazanamamıştı ama adı hep anılıyordu. İkisini de okuyup etkilendim. 2011'den itibaren en büyük iki klasikte onlara odaklanmıştım. Her ne kadar tekrar beraber podyum görememiş olsalar da onların olduğu yarışta hamlelerini beklemek bile büyük bir zevkti.

Beni bisiklete bağlayan adam Mark Cavendish olsa da kısa sürede klasiklerin türlerini ve neden hepsine herkesin katılmadığını, Cavendish'in neden buralarda olmadığını, neden Boonen-Cancellara ikilisini klasiklerde ilk sıraya yazmam gerektiğini öğrendim.

2011'de tabii ki tüm yarışları bilmiyordum ama yavaş yavaş hepsini öğrendikçe karşıma bol bol Boonen ve Cancellara isimleri çıkıyordu. Ne kadar büyük ve eşi benzeri bir daha gelmeyecek sporcuları izlediğimin de farkındaydım. İyi ki o 1 TL'lik paketin etkisiyle bisiklet izlemeye başlamışım ve Boonen'ı da Cancellara'yı da yarışlar kazanırlarken izlemişim.

Geçen sezon Cancellara herkese el sallayarak bırakıp gittiğinde tıpkı Baggio ve Batistuta başta olmak üzere hayatta çok farklı yere koyduğum diğer sporcuların gidişleri gibi üzülmüştüm. Sonuçta izlediğim ve bağ kurduğum bisikletçiler arasında ilk kez emekliliğini açıklayan vardı. 2017 sezonu geldi, Cancellara birkaç aydır yok ve bu gayet üzücü. Geçen sezon Roubaix sonrası "Bir yıl daha varım" diyen Boonen'ın emeklilik gününe yaklaştıkça daha da katlandı bu üzüntü.

Daha birkaç yarış var diye beklerken önce Ronde, sonra Scheldeprijs ve nihayet Roubaix geldi çattı. 2-9 Nisan arası yaşanan sekiz gün resmen Boonen adına bir resmi geçit oldu. Geçen sezonki gibi "Bir yıl daha" demeyeceğini biliyoruz. Kazanır mı, kazanmaz mı, podyum görür mü bilmiyorum ama Boonen, Roubaix'de son kez velodroma girdiğinde kalabalığın nasıl çıldıracağını ve hüzünle sevinci bir arada yaşayacağını biliyorum. Sonuç ne olursa olsun yedi saatlik yayında Tom Boonen'ı son kez izleyeceğiz. Cancellara'nın olmadığı 3.5 aylık yeni sezon zaten sıkıcıyken o gelmemesini istediğimiz son gün de geldi ve artık tüm bisiklet yarışları bu ikili olmadan yapılacaklar.

Şu an faal sporcular arasında Vince Carter, Nowitzki, Buffon, Federer, Totti, Pirlo gibi isimler bıraktığında ne hissedecekseniz bu da öyle... Birkaç ayda iki büyük bisiklet efsanesine veda etmek zor iş.

Kendi adıma asla unutmayacağım detaylardan birini de yazı sonuna iliştireyim. Kısa derken zaten epey uzattım ama olsun, başka Boonen yok. 2015'te Türkiye Turu'na geldiğinde elbette Marmaris etabını finiş çizgisinde izledim. Cavendish'in geride kaldığı etabı Greipel almış olsa da hızla yarışı tamamlayan pelotondaki onlarca isimden biri de Tom Boonen'dı. Hafif bir eğimde birkaç saniye görerek izleyememiş olsam da Tom Boonen'ın yarıştığı bir etabı yerinde izlemiştim. Bir sezon önce bisikletteki en büyük kahramanım Cavendish gözümün önünde etap alırken bu defa onu kenara koymuştum. Gidip Etixx-QuickStep takımının arasından Boonen'ı bulmalıydım. Biraz ilerlediğimde diğer mavi formalı adamların arasında Tom Boonen'ı da görüp tebrik ettim ve el sıkıştım. Basit bir olay belki ama böyle büyük bir efsaneyi evden çıkıp 100 metre ileride görüp selamlaşmak kolay kolay denk gelmeyecek bir şey. En büyük efsanelerden birini evimin dibinde yarışırken gördüm. Yaşadığınız şehre, sevdiğiniz sporun en büyük kahramanlarından birinin resmi bir yarış/maç için geldiğini düşünün... İki yıl sonra hemen hemen aynı günlerde kariyerine nokta koyacağını bilsem birkaç saniyeyle sınırlı tutmazdım o anı ama yapacak bir şey yok, hiç görememiş de olabilirdim.

Bisikleti öğrendiğim yıllarda kılavuzum olan, bisiklete bağlanmamı ve yaptıklarından etkilenmemi sağlayan en büyük adamlardan biri ile ilgili daha çok şey yazılır ama şimdilik tüm dünyanın veda ettiği hashtag ile son noktayı koyayım: Her şey için teşekkürler Tom Boonen!

#ThxTom

Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO