29.06.2011

Wimbledon Günlükleri #2

Yeşil çimin yegane büyük turnuvası tüm hızıyla devam ediyor ve artık hem kadınlar hem de erkeklerde "sadede gelindi." Birinci tur sonrası iki, üç ve dördüncü turlar geçildi ve gerçek er meydanı olan son 8'e gelindi. İşte çeyrek finaller öncesi atlanmaması gereken detaylar...

-Önceliği ev sahibine, Federer'e vermekte engel görmüyorum: Ki, aynı zamanda, Federer şu an Merkez Kort'ta kupayı kaldırmaya en yakın isim gibi gözüküyor. Youzhny maçında kaybettiği bir set dışında kusursuz bir gidiş sergiliyor, yani neredeyse. Geçen seneki Wimbledon'da ilk turdaki Falla sürprizi ve yolda Berdych'e takılması sırasında Federer bu kadar sağlam bir görüntü çizmiyordu da. Bu sene oyunu ve ruh hali açısından çok sağlıklı, çok sağlam bir Wimbledon yolculuğu yapıyor. İzleyebildiğim iki maçında da çim kort oyunu literatürünün sınırlarını delen vuruşları, servisleri; neredeyse oyunundaki her şeyiyle "Geliyorum," dedi. Yine de, bu harika tablo Fedex'in önüne engeller çıkartılamayacak kadar kusursuz bir oyunu olduğu anlamına gelmiyor. Youzhny'ye kaybettiği set ve turlar ilerledikçe -yani rakiplerin kalitesi arttıkça- büyüyen basit hata sorunu çeyrek final için çok önemli bir mesele olmasa da yarı finaldeki olası Djokovic ve finaldeki Nadal eşleşmelerini kaderini değiştirebilecek bir ayrıntı haline gelebilir. Sonuçta her iki potansiyel rakip de oyun içi dayanıklılıkları ve rakiplerini yıldıran oyun stilleriyle tanınıyor. Fedex, çöplüğünde şampiyonluğu istiyorsa bu iki "canavarın" dehşetine karşı da hazır olması gerektiğini unutmamalı.

-Çöplüğün sahibinden geçelim Dünya Sıralaması'nın tepesindeki adama... Açık konuşmalı, Nadal'ı tanımayan bir seyirci maçlarını takip etse final favorileri arasında göstereceğini sanmıyorum. İlk iki turda eşleştiği iki çok kolay rakipten sonraki iki turda da oyununu bozmak için tablodaki en uygun sayılabilecek oyuncuların karşısına çıktı. Hele Müller maçında oyunun durmasına yol açan yağmur olmasa Nadal için çok daha zor bir maç olacağı belliydi. Belki turu bile geçemeyecekti. O yağmur ve oyun arası Nadal için bir lütuf oldu ve dördüncü turda Del Potro karşısına çıktı. Bu kez, Nadal kendi şansını kendi yarattı. Maç içinde ayağında yaşadığı sıkıntıya ve ilk setin tie-break'inde 3-0 geriye düşmesine rağmen, Del Potro gibi kalburüstü bir tenisçi karşısında maçı dört sette kazanmayı başardı. Nadal'ın bu noktadan sonra finale rahat rahat çıkacağını düşündüren ise geçmişi. Nadal "toprak ağası" olarak bilinse de katıldığı son dört Wimbledon'ın hepsinde finaldeydi. Ve elbette, bir diğer sebep ise geri dönüşü ve mücadeleyi seven yapısı; yaşadığı sıkıntılardan çıkıp çeyrek finale kadar gelmeyi başarmasının onun savaşçı kişiliğini tatmin ettiğini sanmıyorum. Nadal için turnuva bugün tekrar başlayacaktır.

-Daha önceki yazıda da bahsetmiştim. Djokovic için tüm kariyerinin tersine giden bir sezon oluyor. İlk çıkışını yaptığı günlerden beri Djokovic hiç yetenekleri açısından eleştirilmemişti. Üst düzey bir tenisçiden beklenebilecek neredeyse bütün yeteneklere sahip olduğu belliydi. Ancak bir tek sorunu vardı: oyun içi istikrarı sağlayamıyordu ve bunun sonucu olarak kariyeri de sürekli olarak bir aşağı bir yukarı seyrediyordu. Bu sezonun başından beri Djokovic için değişen de bu oldu. Federer, Roland Garros'ta hakkından gelmese Wimbledon'a büyük olasılıkla dünya sıralamasının lideri olarak ve kariyer Grand Slam'ini tamamlamak için gelecekti. Buna rağmen Djokovic turnuvanın ilk turundan beri bu istikrardan ödün vermemeye ve turlar ilerledikçe oyununu daha da yukarı çıkarmaya devam ediyor. Bu açıdan "mahşerin dört atlısının" en etkili değil ama en sağlam gözüken oyuncusuydu bu tura kadar. Çeyrek final eşleşmelerindeki en tecrübesiz ama yeni olması dolayısıyla en tehlikeli oyuncuyla karşılaşmasıysa onu biraz garip bir duruma sokuyor. Bir de bir hafta önce bu isme antrenman partneri olduğunu düşünürsek benim açımdan çeyrek finallerin en ilginç eşleşmesi oluyor Djokovic-Tomic eşleşmesi. Tabi, bunca ilginç detaya rağmen Djokovic yine bir terminatör edasıyla tenis oynarsa bu seneki herhangi bir Djokovic maçından bir farkı olmaz bu çeyrek finalin ve büyük olasılık bize Djokovic-Federer yarı finalinin keyfini çıkartmak kalır.
                                     
-Bahsedeceğim son isim, elbette ki, mahşerin dört atlısının sonuncusu ve zincirin en zayıf halkası Andy Murray.   Dörtlü içinde en gösterişsiz maçları çıkaran isimdi Murray. Bildiğimiz gibi oynamaya, bildiğimiz sorunları yaşamaya devam etti. Teknik açıdan Murray hakkında eleştirilebilecek ya da övülebilecek şeyler, hâlâ, kısıtlı. Çünkü, hâlâ, yeteneklerinin önünü tıkayan mental problemlerini bitirecek o büyük çözüm adımlarını atabilmiş değil. Maçları kazanıyor ama Britanya'nın altın çocuğu imajının altını doldurabilecek dominasyonu göstermekten uzakta. Seyircinin ona verdiği desteği kendisi için bir baskı unsuru haline getirmeye, yine hâlâ, devam ediyor. Bütün bunların karşısında, Gasquet gibi oyuna dair yetenekleri çok yukarılarda bir tenisçiyi üç sette mağlup etmesi kendisi için çok iyi bir işaret. Ancak ilk tur dışında ilk servislerini oyuna sokma yüzdesini %70 seviyesine çıkaramaması, oyunun hem psikolojik hem de tekniğe dair yönü açısından büyük soru işareti. Çeyrek finali geçtiğinde karşısına çıkacak ismin Rafael Nadal olduğu düşünüldüğünde söz konusu yarı final maçında bir return uzmanı olan Nadal'ın psikolojik baskı altında ezilerek ikinci servisine mahkum olan Murray karşısında bunu kullanarak oyun üstünlüğünü alabileceğini görmek zor değil. Murray İngilizler'in beklentilerini karşılamak istiyorsa artık bir şekilde bir gömlek daha yukarı çıkmalı.

2 yorum:

aks111 dedi ki...

raonic değil tomic olucak.

a.c. sedef dedi ki...

o çok doğru bak.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO