20.08.2010

Galatasaray:2 - Karpaty Lyiv:2

İlk yarı şutumuzun bile olmadığı bir maç izledik. Kornerlerden gelen 1-2 kafa vuruşu vardı sadece. Topla oynama oranının %69 Galatasaray'ı göstermiş olmasında en büyük pay tabii ki 30. dakikaya kadar 86 yan, 43 geri pas yapan Ayhan-Mustafa Sarp ikilisinindi.

Ali Turan'ın asla ve asla sağ bek oynayamayacağı Fenerbahçe ile yapılan Spor Toto kupasında belliydi. Dos Santos'un çalım atmaya niyeti yokken, yaradana sığınarak müdahale yapmaya çalışması onun bek zekasını(oyuncuya hakaret yok burda) gözler önüne serdi. Yine benzer bir zekasızlığı yediğimiz ilk golde de gösterdi. İlginç bir şekilde kaleye doğru hareketlenen Ali Turan sonra adama basması gerektiğin anlasa da pozisyon almakta geç kaldı. Buna rağmen pozisyon alma imkanı da bulsa da, aldığı pozisyon savruk bir forvetin rakip defansa yaptiği pres gibi göründü gözüme. Ortaya çıkarılan topta forvetin öne koşusuna karşılık vermeye çalışan Servet'in ağır kalması ilk golü geliştirdi. Burada Servet'e denilecek pek bir şey yok, kendisi geniş alanda iyi bir stoper olduğunu bugün bir kaç pozisyonda gösterdi. Karpaty'li forvete de sadece dokunmak kaldı. Hemen hemen benzer bir pozisyonda yine savruk Ali Turan'a rağmen ortayı yaptı Karpaty'li oyuncu, Aykut tabii ki altı pas hizasında geçen topa çıkmadı. Zaten o topa çıkmasını bekleyen Galatasaray'lı olduğunu tahmin etmiyorum. Hakan Balta ise akla mantığa sığmayacak bir şekilde topa göğsüyle müdahele etmeye çalıştı, es geçince arkasında hata kollayan Karpaty'li oyuncu düzgün bir vuruşla topu kalemize yollayarak Aykut'un kale direğiyle yekpare olmasını sağladı.
Hissiz, vurdumduymaz oynayan sadece bekler değil, bu takımın herşeyi diye gösterilmeye çalışılan Arda Turan'dı. Arda Turan ile ilgili bilmediğimiz çok büyük sıkıntılar olduğu aşikar. Kendisini seviyoruz, Galatasaray'da oynasın istiyoruz, Avrupa'ya giderse de gıkımız çıkmaz, gurur duyarız. Lakin şu halinden silkinip kurtulması lazım. İlk yarıda oyun durmuşken teknik ekipten gelen uyarıları tercüman Mert Çetin ona iletirken ekranlara yansıyan görüntüsü, duruşu ve samimiyetsizliği beni çok üzdü. Maçın son dakikalarında Harry Kewell'ın enfes çalımlarla ceza sahası önünde kazandırdığı serbest vuruş için topun başına geçen Arda Turan'ın, taraftarın pozisyon gereği Harry Kewell'a yaptığı tezahüratı yanlış algılayarak serbest vuruşu Harry Kewell'a bırakması çok afedersiniz osuruktan nem kapmaktır, başka da bir şey değil.

Arda sorunlarını çözmeden 1 maç faydalı, 2 maç vasat, 2 maçta ruhsuz oynayarak sezonu tamamlar. Böyle giderse de 3-5 milyona orta sıraları zorlayan bir Avrupa takımına gider.

2. Yarı ise bu sezonun en mücadeleci oyununu izledim. Mustafa Sarp kapasitesini bilerek oynadı, basit ve düz paslar, güzel koşular yaptı. Ayhan takım ileri çıktığında geride kalarak dönen toplardan oyunu kurmaya çalıştı, iyi ters toplarda attı, Barış ise bir o yana bir bu yana koşarak biraz canlılık getirdi. Barış''tan daha fazlasını beklemiyordum fakat kaleyi görmeden 35 metreden bir şut deneyerek asla gelişemeyeceğini bizlere gösterdi. Ali Turan ilk yarıdaki ıslıklanmadan sonra sorumluluk almaktan kaçtı, sağ kanadımız işlemez hale geldi.
Baros,Kewell ile birlikte, zaman zaman arkalarından destek veren Hakan Balta ve Mustafa Sarp ile oyunu iyice canlandırdı. Bunu gören Aykut yine yürekleri ağıza getiren bir hareket yaparak oyunu Karpaty lehine dengeye getirdi.

Aykut'un bu çıkıp-çıkmama ikilemleri bambaşka yalnız. Boşa çıkmış bile olsa rakip oyuncuların düzenini bozacak, kalesinde dursa pozisyonunu koruyacak. Ama Aykut her ikisini de yapmayarak bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor, anlamıyoruz Aykut. Bu bağlamda teknik ekibin Aykut seçimi bu sezonun en sorgulanabilir olayı bence. Tecrübe desek, Aykut 2003'ten beri 61 maçta forma giymiş, Ufuk Ceylan ise 2006'dan beri 60 maça çıkmış Manisaspor'da. Tam bakmadım ama Ufuk Ceylan'ın lig maçı sayısının Aykut'tan fazla olma olasılığı bayağı bir yüksek. Frank Rijkaard kendisinden bir Valdes yaratmaya çalışıyor diyeceğim ama Aykut 1982 doğumlu...
Skora inat mücadele eden, değişiklik yaratmaya çalışan oyuncuların başında Harry Kewell ve Milan Baros geliyordu. Kewell'ın kişisel becerisi ve Milan Baros'un golcülük içgüdüleri sayesinde skoru 2-2'ye getirebildik. Biraz şansımız da olsa kullandığımız 14 kornerden bir gol bulabilirdik. Ayrıca Servet'in birisi direkte patlayan iki tane çok güzel kafa vuruşu var.

Harry Kewell'ın yaptığı 2 güzel orta, Milan Baros'un tek vuruşla kaydettiği 2 gol gecenin zehir olmasını önledi. Özellikle Harry Kewell'ın 75. dakikadan sonra yaptığı koşular, attığı çalımlar, topla hareketleri o dakikalarda ondan hiç beklenmeyecek hamlelerdi. 60 dakika oynasa yeter diye beklediğimiz bir adamdan bu kadar ekstra şeyler görmek keyfimizi yerine getiren ender unsurlardan. Bu performansla kendisiyle son ana kadar sözleşme imzalamamanın ne kadar büyük bir aptallık olduğunu da gözler önüne serdi. Baros ise nazar dualarıyla, inşallahlarla, maşallahlarla kornuyor adeta. Sakatlanmadığı sürece bir şekilde gol atacağını gösterdi. Maçı izlediğim yerde kendisine yapılan her faulde "AMAN" ve "EYVAH" sesleri yükselmesi de forvet açısından aciziyetimizin de bir göstergesi.

Takım ciddi anlamda orta sahaya takviye diye bağırıyor. Baros olmayınca neler olduğunu gördük. Defans rotasyonu vasat, ama bir yabancı hakkını daha o yönde kullanmak israf olur. Maalesef Barış-Ayhan-Mustafa Sarp anca yedekte oturacak kapasitede. Her ne kadar riskli bir tercih olsa da bu tip rakiplere karşı Cana-Elano-Arda orta üçlüsünü denemek pek abes kaçmaz.

Belgrad maçından sonra Ali Sami Yen'de oynadığımız ikinci Avrupa Ligi eleme maçında da 2-2'lik skor almamız, bu haftaki Bursaspor maçının önemini iyice arttırdı. Bu kötü gidişe güzel bir Bursaspor galibiyetiyle dur deyip, yükselişe geçmemiz olası.

Bu skora rağmen ikinci yarıdaki oyun beni memnun etti. Ama şu Gençlik Marşı saçmalığından da kurtulmamız lazım artık. Hissiyat olarak bana "Baltalar elimizde, uzun ip belimizde... Biz gideriz ormana hey ormana" ile pek farklı şeyler yaşatmıyor.

Bir maç sonrası daha Ali Sami Yen sessizliğe bürünmeden önce duyulan son sesler "Harry, Harry Kewell" oldu.

4 yorum:

Temur dedi ki...

İşin acı veren tarafı takımı ayağa kaldıran adama sene başında gitsin diye herşeyi yaptı GS yönetimi. Kewell şu an tkaımda olmasa halimiz ne olurdu düşünmek bile istemiyorum.

sembolist dedi ki...

Sarp'ın oynadğı,ilk 1 de başladğı hiçbir maçı kazanamyacağımız ya da ıkını ıına kazanacağımıza dair iddam devam ediyor gecen yıldan beri..
Mustafa sarp'la kewel'ı,baros'u,neil'i beraber oynatmak bir futbol cinyaetidir.
Sarp-ayhan-barış üçlsü eldeki maçı geri rakibe hediye ederler.
Sap'ı başımıza 'büyük futbolcu' dye bela eden Bülent Korkmaz'a her maç beddua ediyorum..
ya maç boyu yalancı koşular,yalancıktan risksiz paslarla GS formasını hakedenbir futbolcu olmayan insanı izliyoruz 2sezondur..
İdda ediyorum Bursa maçında Sarp'sız bir kadro rahatlıkla Bursayı yener,Sarp'lı kadro fark yer..
yazık,çok yazık oluyor..

brs dedi ki...

benım yasım 24 ortasondayken uefa kupasını aldık hagıyı popescuyucok net hatırlıyorum cok severdım ıkısınıde tafoyuda tabı pek cok yabancı geldı gectı hagıyıde gordu bu gozler yaptıkları ınanılmazdı ama kewell candır onun bendekı yerını kımse dolduramaz HARRY, HARRY KEWELL COK SEVIYORUZ :)

kutay dedi ki...

ali samı yen sessizliğe bürünmeden önce duyulan son sesleri düzeltmek lazım.. "milan baros milan baros oley oley oley"di.. kewell'dan sonra baros'a bagrıldı.. ıkısı bu takımın herşeyi..

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO