23.07.2011

Bir Fiorentinalı Gözüyle Galatasaraylı Felipe Melo

Karmaşık duydular denir ya bazı durumlar için, işte Felipe Melo transferi benim adıma tam olarak bu anlama geliyor. Fiorentina'da sezon ilerledikçe büyüyen ve artan bir performans gösteriyor, önümüzdeki sezonun en iyilerinden biri olması bekleniyor ancak yaz aylarında bulunduğu kulübün bir numaralı düşmanının yolunu tutuyor. Yönetim tehditlerin odağı oluyor, taraftar Melo'yu satan yönetimi affetmiyor ama Melo'ya da tepkisiz kalamıyor. Melo ise Artemio Franchi'ye çıkacağı ilk maç öncesi gol atma hedefini dile getirip iyice tepkileri üzerine çekiyor. Böyle gördüğüm, böyle düşündüğüm bir adamdı Melo. Ujfalusi'den sonra Melo da Fiorentina'dan taraftarın gözünde kötü ayrılıp yolu Galatasaray'a düşen bir adam oldu. Sevinsem ayrı dert, üzülsem ayrı dert, tam bir karmaşa.

Kısa bir özet bu şekilde, Melo ismi Floransa'dan ayrılana kadar sempatik bakılan bir isimdi, ayrıldıktan sonraki birkaç açıklama ile günden güne nefrete çevirdi kendine duyulan sevgiyi. Oyun olarak yorumlamak gerekirse, 2010 Dünya Kupası'nda pas isabeti konusundaki başarısı Fiorentina'da da sürmekteydi. Montolivo'yu çok rahatlatıyordu pas trafiğine olan katkısı. Ki zaten 2008'in ve 2009 yılının büyük kısmının Montolivo adına kariyer yılları olmasında Melo'nun tam da bu iki yılın ortak paydası olan 2008/2009 sezonundaki katkısı büyüktü.

Galatasaray'ın mevcut düzeninde Selçuk'u 2008/2009'daki Montolivo gibi düşünebiliriz ki 2008/2009'un Fiorentina'sı ile 2011/2012'nin Galatasaray'ı epeyce benzer bir konumda. En başta 4-3-3 yerine 4-4-2 düşünülüyor ki günümüz futbolunda 4-3-3 uğruna çoğu takım 4-4-2 gibi efsane bir dizilişin yüzüne bakmaz oldu. Mihajlovic 4-3-3 denemeleri ile bir koca sezonu heba etmişken iflastan sonra Serie D'ye kadar inen Fiorentina'yı ayağa kaldıran şey Prandelli'nin 4-4-2'si olmuştu.

O dönemin Fiorentina kadrosunda ortada Montolivo-Melo ikilisi vardı, şimdi de Galatasaray'da Selçuk-Melo olacak. Rol olarak baktığımızda fark neredeyse sıfır: Melo defansif görevi yaparken bir yandan orta saha ile savunma arasındaki pas trafiğini sağlayacak, bütün bunlar olurken de Selçuk da tıpkı o dönemdeki Montolivo gibi hem orta sahada rakiple ilgilenecek hem de takım hücumdayken aynı şekilde kritik pasları yollayan ve oyunu şekillendiren adam olacak. Selçuk'un şekillendirdiği oyun da Arda, Baros, Elmander ve Kazım gibi oyuncuların elinde son halini alacak, tıpkı Fiorentina'da Montolivo'dan çıkan topun Jovetic, Santana, Gilardino ve Mutu ile rakip ceza sahasında şekillenmesi gibi.

Melo hamlesi ile birlikte Galatasaray tam anlamıyla 2008/2009'daki Fiorentina'nın oyun sisteminin benzerine sahip olacak. Melo-Selçuk ikilisi uyum sağladığı takdirde o sezon Montolivo-Melo ikilisi ile ligin en uyumlu ve verimli orta sahalarından birine sahip olan Fiorentina'nın verdiği keyfi verecek Galatasaray da. Tabii bunlar kağıt üzerinde, şu an her şey benzer konumda, gerisi uygulayacak ve uygulanacak kişilere kalmış durumda.

Bunlar da Felipe Melo adının bu blogda sıkça anıldığı dönemlere ait birkaç yazı:

11 Şubat 2009 - Brezilya-İtalya Hazırlık Maçı
16 Nisan 2009 - Felipe Melo ve Cezası
30 Haziran 2009 - Melo hakkındaki ayrılık haberleri
8 Temmuz 2009 - Melo Juventus İle Anlaşıyor
8 Temmuz 2009 - Melo-Juve Haberlerine Taraftarın Tepkisi
16 Temmuz 2009 - Felipe Melo Resmen Juventus'ta

Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO