11.04.2011

Haksızlık: Fiorentina 1-2 Milan

Öncelikle şunu söylemeliyim, hafta içi gelişmeleri pek de fazla takip edemedim. Bu yüzden de Mutu'nun neden ilk 11'de olmadığını bilmiyorum, itiraf etmiş olayım. Tabii ki bu gelişmeden memnun olduğumu dile getirmem şart. Maça çıkan ilk 11'de sürprizler vardı, mesela Mihajlovic'in prensi diyebileceğimiz ve pek vazgeçmediği Kroldrup yedekteyken Natali kadrodaydı. Behrami'nin tercih edilebileceği iki bölgede ise Donadel ve Comotto oynamaktaydı, Behrami kenarda oturmaktayken. Bu tercihlerin ikisinin de hatalı olduğunu maç içerisinde anlamak zorunda kaldı Mihajlovic. Şunu eklemek lazım, Behrami'nin sakatlığı vardı ancak ciddi değildi ve ilk 11'de başlaması bekleniyordu.

Maça istediğimiz gibi başladık dersek yalan söylemiş olurum, 8. dakikada gol yiyen takım maça nasıl istediği gibi başlamış olabilir ki? Son on dört maçında sadece bir kere yenilen Fiorentina için kendi sahasında Milan karşısında daha on dakika olmadan geriye düşmek demek beraberliğin bile çok iyi bir ihtimal olacağını gösteriyordu. Çaresizce maçın nasıl geçeceğini izlemeliydik taraftar olaraktan, Mihajlovic'in ise biraz bekleyip ilk yarının ortalarında yeni bir plan sunması lazımdı mantıken, ancak o bunu tercih etmeyip başladığı şekilde ilk yarıyı noktalamayı planladı. Aslında golden sonra pek de kötü değildik, biraz etkili olsak ve dönem dönem kontrolü almaya çalışsak da ilk yarıda şu çıktı ortaya: Maç ortada gidiyordu ancak kontrol Milan'ın elindeydi. Biraz daha etkili olmaya başladılar, hafiften vitesi yükselttiler ve Natali'nin formsuz, Donadel'in vasatın bile çok altında olduğu savunma hattı daha fazla direnemedi. Haliyle de devre bitmeden Pato ile 2. gol geldi ve Fiorentina'nın "kazanma" içerikli tüm planları hayal oldu.

İlk yarıda Donadel ve Natali seçimleri elimizde patlamış olsa da çok daha fazla patlayan bir şey vardı: Adem Ljajic. Mutu konusunu bilmiyorum diyordum ancak sakat veya cezalı olmasa ilk 18'de olurdu, muhtemelen de yeri Ljajic ile doldurulmaya çalışıldı ki hafta içi çok az bakmıştım haberlere, Ljajic'in hazırlandığı söyleniyordu. Yani Ljajic'in ilk 11'de olacağı beklenen bir şeydi ancak beklenmeyen şey bu kadar kötü olacağı. Henüz büyük maçlar için yeterli olup olmayacağı konuşulan bu genç Sırp için bu kalibredeki maçları oynayıp yıldızlaşması için biraz daha zaman gerektiğini gördük. Montolivo'nun kurduğu oyunu Gilardino'ya bağlaması gereken Ljajic Van Bommel ve Gattuso'nun arasında yokları oynadı.
İkinci yarı teknikten ziyade fizik gücü ile Milan'ın yaşlı kurtlarını zorlayacak bir isim lazımdı ki 1993 doğumlu Khouma Babacar imdada yetişti. Belki de ikinci yarı maçın kaderini değiştiren adam olacak kadar da etkiliydi. İlk yarı Milan kontrolünde geçen maçın ikinci yarıda son derece sıkıcı olmasını bekliyordum ki Ibrahimovic'in iki dakikada kaçırdığı iki golle maç bir anda döndü karakter olarak. Milan'ın gitgide artan baskısı bir anda Fiorentina'nın tek kale oyununa döndü.

Bunda ilk etken Babacar olurken ikinci sırayı ise kesinlikle Vargas'ın kontrolü ele alması geliyordu. Son otuz beş dakikayı neredeyse tek kale oynarken bu oyunu yöneten Vargas oldu. Tüm bu olanlar sırasında Montolivo şanslı bir biletsiz seyirci edasıyla sahada dolaşmıyordu tabii ki, Fiorentina'nın en kötü anında bile bir şekilde orta sahayı toparlayıp bir kaptanın yapması gerekenleri bir bir yapıyordu, yine yaptı. Vargas-Babacar-Montolivo üçlüsü ile toparlanan takım puan almak için yeterli mücadeleyi gösterdi.

Diziliş hastaları için net şekilde olayı tanımlayalım: Maça tam olarak 4-2-3-1 düzeninde başlayan Fiorentina, Milan'a karşı bunu uygulayamadı. Ljajic-Babacar değişikliği ile klasik 4-4-2'ye dönüldü ve başarı geldi.

Klasik 4-4-2'nin önemi neydi peki? Cevap gayet basit: Prandelli döneminde takımın en iyi reaksiyon gösterdiği diziliş. Haliyle de takım en alışkın olduğu düzene geçince oyunu Milan yarı sahasına yıkıp son otuz beş dakikayı kabusa çevirdi rakip için.

Ve bu olurken belki de en can alıcı hamle geldi, Donadel-Behrami değişikliği. Fiorentina'ya geldiğinden beri kendine hayran bırakan Behrami, kısa süre içerisinde takım için nasıl önemli bir oyuncu olduğunu kanıtlama şansı buldu bir kez daha. Orta sahada Montolivo ile o kadar uyumlular ki Milan'ın kurt orta sahası bile buna çözüm bulamadı. Oyun içerisinde iki kritik dakika maçın kaderine doğrudan etki etti, 68. dakikada Gilardino yan topa indirildi, karar devam oldu. 72. dakikada ise bir penaltı pozisyonu daha vardı ki buna pek emin değildim, tekrarları yakalayamadım net olarak. Ancak ikisinden biri penaltı olabilse, hakem Milan'a karşı penaltı çalabilse işin rengi çok farklı olacaktı.

San Siro'da %100 penaltı olan bir pozisyonda hakem önce penaltı çalıp otuz saniye sonra kararından caymıştı. Ve bu sadece iki sene önce oldu, gayet taze yani her şey, hepsi hafızalarda. Böyle bir şey olurken, önceki sezon da yine İtalya'da epeyce konuşulan hakem kararıyla bir Milan maçı daha kaybedilirken, bu maçta penaltı ile maç çevireceğimizi sanıyorduk... Evet çocuk gibi inanmıştık buna, yine olmadı, yine beklenen oldu ve hak edilen penaltı gelmedi, Milan maçlarında şaşırmamayı öğrendim artık ben.

Bu penaltıların heyecanı sürerken Babacar ve Montolivo ile yakalanan pozisyonda top ceza yayı üzerinde Vargas'ın önüne düştü. Düşünelim, ceza yayı üzerine top düşecek, oraya koşarak gelen bir Vargas olacak ve savunmasız olacak hem top hem Vargas... Evet... Canlandırdınız sanırım olayı... Böyle bir pozisyon varsa ve siz Vargas'ı durduramıyorsanız golü yemek zorundasınız, Vargas da bunu gerçekleştirdi. Gattuso'ya çarpıp çarpmaması pek bir şey değiştirmiyordu, zira Gattuso orayı kapatmasa, orada kalabalık yaratmasa Vargas'ın daha rahat vuracağından eminiz sanırım?

Bundan sonrası yine çeşitli ataklara sahne olsa da Gilardino ve Babacar'a gereken top bir veya iki kere iletilince galibiyetle olmasa da puanla ödüllendirilmesi gereken ikinci yarı performansı tek bir golle yani teselli ikramiyesiyle sonuçlandı...

Ibra'nın kırmızı kartına gelirsek sadece büyük bir salaklık yaptı diyebilirim. Üç maçlık cezanın dönüşünde yeniden kırmızı görüp ceza alacak olmak çok başka bir başarı oldu.

1 yorum:

el fenomeno dedi ki...

babacar ın gerçekten de geleceği parlak

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO