12.03.2009

Hamburg 1-1 Galatasaray

Öncelikle bu ilk fotoğrafla başlamak istiyorum. Gündemden uzak kalmış birisine bunu gösterip Türk Telekom Arena'nın açılış maçıydı bu desek sanırım hiç yadırgamaz o kişi. Bir süredir oturup adam akıllı maç yazamıyordum bloga. Daha doğrusu ne yazdım ki zaten ? Bu bir iki haftalık suskunluktan sonra güzel bir geri dönüş olsun yeniden. Maç öncesi 3-4 gün boyunca iddaa'da tek maç olmasından ötürü her arkadaşıma 1-1 oynayıp diye ısrar ettim, oynayan varsa selam olsun buradan hepsine. Kendim oynamadığım için de yazıklar olsun bana diyebiliyorum..

Bu kadar kişisel şey yeter, şimdi olması gereken şeye yani maça geçmek lazım. Maç öncesi bu kadroyu beklemeyenlere deli gözüyle bakılırdı orası kesin, Volkan'ın yerine Alpaslan olsa yine sürpriz olmazdı, sonuçta ikisi de eşit şansa sahipti ki sezon içinde bulduğu şanslar yüzünden Volkan daha yakındı buraya. Galatasaray'ın son deplasmanları hep iyi oyun ve mükemmel mücadelelere sahne olmuştu UEFA Kupası'nda. Bugün Benfica, Hertha ve Bordeaux deplasmanlarındaki gibi bir oyun beklemek hata olurdu. Sezonun ilk yarısı da dahil sakatlık ve çeşitli dış etklenlerle birlikte bu sezon elde olabilecek minimum kadro buydu. Yani anlatmak istediğim bir daha böyle kötü kadronun ve düzen/sistem karmaşasının yaşanması pek olası gözükmüyor. Bu lafları da mumla aramak zorunda kalmayız umarım sezonun kalan kısmında.

İlk yarıda öyle bir oyun oynandı ki 5 dakika önce Galatasaray farka gider diyebilecekken 5 dakika sonra fark mı yiyeceğiz yoksa diye düşünür olduk. Bu Galatasaray değil Hamburg'dan kaynaklı bir durumdu aslında. Son dönemlerdeki o dalgalı performanslarını yine sergilediler. Oyun içinde çok iyiyken aniden durup baskı yiyorlar, bugün Nonda değil de Ümit ile başlamış olsak o oyundan düştükleri anlarda maçı koparabilirdik. Olic hamlesi düşündürücüydü, eğer sakatlık yoksa böylesine bir taktik hamle hata oldu onlar için. Bizim için iyiydi tabii ki, bir şikayetimiz yok, rövanşta da aynısı olsa memnun oluruz. Belki de Olic Bayern'e transferinin bedelini ödüyordur, bu da bilinmeyenler arasına girdi bu gece için. Trochowski konusunda ise korktuğum başıma geldi diyebilriim, gözden kaçan önemli bir tehdit gibi duruyordu, aynen de öyle oldu. Sanırım Petric, Jarolim, Olic derken O biraz arka planda kalmıştı. Guy Demel'in eksikliğini de pek hissetmediler, sahada olsa zorlardı bizi orta sahada.
Gol anında Ayhan'ın direkt vuruşu düşünmesi turu getirmiş bile olabilir. Topu düzeltmeye çalışsa Hamburg savunması tam tekmil yerine dönmüş olabilirdi. Golden sonra Hamburg'a pozisyon verdik ama bulmamız gereken bir kaç fırsatı değerlendirme konusunda fazla başarısız olduk. Atağa çıkarken Nonda'nın top tutup geri dönme alışkanlığı ciddi sıkıntı yaptı iki pozisyonda. Bir iki pozisyonda da yanlış adama yönelince önemli kontraları değerlendiremedik. Yine de golü kontradan bulmamız iyi oldu, çünkü son iki maçta bunu yapmadığımız için fazlasıyla tepki almaya başlamıştı Büyük Kaptan. Bu şeyler zamanla oturacak ve bu geçiş döneminde Bordeaux ve Hamburg gibi iki ciddi sınavdan iyi yırttık doğrusu. Trabzon deplasmanı keşke Hamburg ile oynanacak rövanştan sonra olsaydı diyorum, bu aradaki lig maçının şampiyonluğa direkt etki edecek bir deplasmana denk gelmiş olması sıkıntılı bir durum.

Tekrar maça geçip ikinci yarıya göz atmak lazım. Hamburg'un her ev sahibi takım gibi geride kapattığı ilk yarıdan sonra iştahlı ve golü hemen bulmayı düşünerek başlaması lazımdı, öyle de yaptılar ve amaçlarına ulaştılar hemen. Yenen goldeki adam kaçırma hadisesindeki suçluyu maç anında kestiremedim ama Büyük Kaptan gereken dersi verecektir o oyunculara. Kendisinin Bordeaux deplasmanında da söylediği gibi pozisyon hatasının önüne geçmeyi başaracaktır, bir önceki dönemdeki gibi birbirinin kopyası golleri üst üste yemeyeceğiz görevde olduğu sürece. Bu konuda kesin konuşmakta bir engel yok önümüzde. Golün hemen ardından tartışmaya fazlasıyla açık bir kırmızı kartı görmek ister istemez Konya ve Bursa maçlarındaki Galatasaray'ı görmemize sebep oldu. Kewell kartı gören Emre'nin yerine geçtiğinde spiker Nebil Evren de inanamadı, bizler de inanamadık. Ancak maç sonu Bülent Korkmaz bunun planlandığını söyleyince kendisine bir kez daha saygı duydum. Kewell'da bu görevi yerine getirebilecek ışığı her teknik adam göremez, akla gelen ilk tercih Mehmet Güven veya Barış'ı oraya çekmek olurdu. Bu olasılıkların dışında yedekte genç de olsa bir stoper otururken oraya hiç düşünmeden Kewell'ı çekip 40 dakika oynatmak sanırım sadece Bülent Korkmaz'ın yapacağı bir iş. Ne Skibbe ne Terim ne de Lucescu'nun hayatta akıllarına gelmeyeceği bir karardı bu. Teknik direktörlüğü konusunda hala tartışmalar varken bu kritik kararlarıyla bir bir sağlamlaştırıyor yerini. Bugünkü Kewell hamlesi ve Lincoln'ü doğru zamanda kenara almasıyla son derece doğru kararlar verdi.
Maçta kırmızı karttan sonrasını detaylarıyla konuşmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu durumda yapılacak pek şey yoktu. Kewell'ın o görevi alacağı planlıyken Semih'i oyuna alıp planın dışına çıkmak hata olurdu. Büyük Kaptan gereğini fazlasıyla yaptı son dönemlerde. Savunmada 20 yılını harcamış bir adamın takımı böyle kritik anlarda golü yemezdi, öyle de oldu. Tabii bunları konuşurken 1 aydır yerden yere vurduğum De Sanctis'in de adını anmadan geçmemek lazım. İlk yarıda bire birdeki pozisyon dışında ikinci yarıda o zor anlardaki kurtarışları da takımın direncini arttıran etkenler arasındaydı. Ayrıca lig ve UEFA'daki son 4 maçta yaptığı boşa çıkışlarından sonra bu defa topu yumruklamayı başardı, bir an için korktum 5. kez üst üste aynı hatanın gelecek olmasından.

Tüm bunlardan bahsettikten sonra sayın Shabani Nonda'ya da değinmeden geçmek istemiyorum. Merak ediyorum bu kadar kötü ve beceriksiz şeyleri yapmasının sebebi ne. Geçen sezon içerisindeki ve bu sezonun başındaki o durmak bilmeyen, daha ilk 45 dakikada rakip savunmayı bezdiren adam nereye gitti. Baros geldikten sonra kulübeye hemen girmiş olsa anlarım sıkıntısını da Baros ile birlikte de hatırı sayılır miktarda süre aldı ama git gide sıfıra indirdi performansını. Şimdilerde kocaman bir boşluktan veya Galatasaray formasını sırtına geçirmiş rakip savunmacıdan bir farkı yok. Karşı karşıya kaldığı anda bir adım yana kaysa veya topu olduğu yerde tutsa karşısında bomboş bir kale bulacaktı, genç oyuncu olsa anlaşılır da kale zaten boşken, kaleci yarım metre önündeyken aşırtma vurmak da neyin nesi ? Hani kale dolu olsa anlaşılır da, boş kaleye aşırtma vuruş denemek ayrı bir saçmalık oldu. Ümit girdikten sonra hücumda hiç olmazsa iki üç pozisyon yakaladık. Nonda rövanşta zaten oynayamayacak Baros oynayacağı için ama bu formuyla herhangi bir lig maçında bile sonradan oyuna girmesi sürpriz olmalı. Kendisi bana kalırsa Yaser'den sonraki 4. tercih olmalı forvet konusunda. Şu Nonda sahada bu haliyle koştururken hızlı ve adam geçebilen Yaser'in veya bulduğunu kaleye atan bir Ümit'in bir gol bulması çok daha olasıydı bu maçta.

Bir de Kassai'ydi sanırım hakemin adı, doğru yazıp yazmadığımdan emin değilim şu an. Kırmızı kartı yıllarca tartışılsa doğru veya hatalı denemezdi. Ümit'in sayılmayan golünü ise o an heyecanla net kestiremedim, özeti de izleyemedim henüz ama kırmızı karttan sonra orada da hatalı veya tartışmaya açık bir karar verdiyse bizim hakemlere bu kadar yüklenirken hata yaptığımıza ilk kez ciddi anlamda inanırım. FIFA kokartı takan bir hakem bu kadar yön vermemeliydi bir maça. Çoğu pozisyonda oyunu gereksiz kestiği gibi durdurduğu anlarda da sarı kart dengesini iyice kaçırdı. Bunu sadece Galatasaray adına söylemiyorum, Hamburg adına da bizim adımıza da memnun edici değildi.

Koca yazıda bir kere bile Arda'nın adı geçmedi ama o bugün "koşmuyor, çabuk pes ediyor" diyenlerin bu yorumları bir daha yapmamasını sağlayacak performansa imza attı. Hücumda top tutuyor denen Nonda'dan kat kat daha fazla topu tuttu. Eğer takım savunmaya dönmemiş olsa üzerine 2-3 kişiyle gelen Hamburg savunmasını vereceği paslarla yerle bir edebilirdi. Yine de bunlar olsaydı diye hayal kurmakla sınırlı kalacak sadece. Haftasonu Hasan Şaş da geri dönmüşken Arda kenarda olmalı, bugün az daha zorlasa pili bitmiş oyuncak arabaya dönüşecekti ve öylece kalıp oyunu izleyecekti. Bülent Korkmaz'ın gelişiyle birlikte Arda'daki değişim inanılmaz seviyede. Eğer Bülent Korkmaz uzun yıllar burada kalırsa Arda da kendisinin sahadaki izdüşümü olarak yer alacak ve bunun hayalini kurmak bile inanılmaz bir keyif..

1 yorum:

Erk dedi ki...

İlk yarıyı kaçırdım. 2 yarıda arkadaşlarla izlemek için kahveye gittim. Sandalyeye oturduğum gibi Gs gol yedi, ah tüh derken kırmızı kart gördü.
Gs ye de her Türk takımı kadar sempati duyarım. Gs'li olsaydım belki yıkıcı olabilirdi.
Mehmet Güven; evet iyi bir oyuncu olmayabilir yanlız bu maçta defansif görevini tam anlamıyla yaptı. Dikkat ettiysenizde Gs ortasahada hiç boşluk vermedi. Rakip ortasaha, son dakikalara doğru da ortasaha ve stoperler arasında paslaşabildi. Eh 1-1 skor yararken bundan güzel bir oyun ne olurdu. Beyler dikkat ettiyseniz son 30 da Hamburg 3 şut çekebildi kaleye. Çok isteyen Sisokko'nun oynadığı bir Juve maçını izlesin. Aynı şekilde defans yaparlar. Hakkını yemeyelim bu Gs'nin.

Gönüllerin Stoperi ise Kewell oldu. Çok mu iş yaptı hayır, ancak çok iş yapmasına neden olacak pozisyonların gelişimini engelleyecek kadar zekiymiş.

Birde, Haşa lafınız üzerine laf olsun diye değilde;
Jankulovski-Kaladze-Maldini-Zambrotta 4 sol bekten defans dörtlüsüdür.

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO