23.10.2009

1 Saatlik Maç : Galatasaray 4-1 Dinamo Bükreş


Şu maçta son yarım saat hiç oynanmasa da olurdu sanki. Her şey belli, Galatasaray ara ara yoklayacak ve oyunu soğutarak ayağında top tutacak, Dinamo da can havliyle saldırıp belki bir gol daha bulacak. 4-0 olduğunda yerimden kalkıp gitmek istedim, yanımda arkadaşlarım olmasa izlemez eve dönerdim zaten, olacaklar bu kadar belliyken kalan kısım zaman kaybı de sinir-strese dönüşecekti. Bugün anladık ki orta sahada Elano hala takıma önemli katkı sağlayacak seviyede değil, bugün hevesini aldı, derbide yedek bekleyecektir. Ben Ocak 2010'a kadar kendisinden ümidi kestiğim için fazla bir şey söylemek istemiyorum. Tek diyeceğim keşke son yarım saatte atağa kalkarken biraz hareketli olup 2-3 gol pozisyonu yaratsaydı. Topu hep duraklattı, hep tempoyu kesip atakları yumuşatıp yok etti. Tamam rahatız, tempoyu düşürmek istiyoruz iyi güzel de Elano'nun canı istemedi diye kontraya çıkacakken topu Leo Franco'ya kadar döndürmek can sıkıyor izlerken.

Son maçlarda dikkatimi çeken bir şey olmuştu, genelde Rijkaard'dan daha aktif gördüğümüz Neeskens pek göz önünde bulunmuyordu. Trabzon maçında ve bu maçta Neeskens'in yeniden Rijkaard gibi oyuna direkt müdahale etmesi güzeldi. İnsan çekiniyor içten içe "Acaba niye durgunlaştı ?" diyerek. Bugün kenar yönetimi yine tek noktada eleştirmek istiyorum, Caner Erkin tercihiyle. Kendisi gerek saçlarıyla gerek etkisiz ve vasatı aşamayan oyunuyla şimdilik Orhan Ak havası yaratmış durumda. Sol çizgide hiç geri gelmiyor, oyuna katkı sağlamıyor, savunması yok denecek kadar az. Gerçi Orhan geri geliyordu, zira çıkma gibi bir yetisi yoktu. Alparslan Erdem dururken Caner'in oynamasına tahammül edemem ben. Performansı yerlerde sürünen Hakan Balta'yı mumla aratıyor Caner. İlk devre rakibin ataklarının %80-90'ı bizim solumuzdan geldi. Caner'in olması gerektiği yerlerde hep Servet rakibi karşıladı. Benim bildiğime göre tam tersi olur genelde, sol bekteki oyuncu stoperin kademesine girer, nadiren de stoper sol bekin kademesine girer. Bu maçta Caner hiç geri gelmediği için tam tersi oldu kendisi hiç Servet'in kademesine giremedi, sürekli Servet Caner'in açığını kapatmaya çalıştı. Kariyerine ülkenin en etkileyici ve gelecek vaad eden forvetlerinden biri olarak başlayan oyuncunun önce sol açık sonra sol bek olması kabul edilir gibi değil. CSKA'da nasıl bir stratejiye kurban gittiyse önce A Milli Takım'da sonra da Galatasaray'da sol bek olarak kadroya giriyor. Kendisinin oynayabileceği mevkiiler arasında en geride olanı sol kanatta oynamak olur ki düz 4-4-2'deki gibi orta sahanın kanadı değil 4-3-3'ün ucundaki 3'ün soludur asıl oynayabileceği mevkii. Kewell'ın yedeği olabilir Caner ama Hakan'ın yedeği asla olamaz. Madem sol bek yok, Uğur Uçar oynasın orada ihtiyaç halinde. Caner'de ısrar etmenin gereği yok. Her rakip Dinamo Bükreş değil ki böyle amaçsız ve saçma hücumlarla topu harcasın. Tamam hücumcu bek iyidir de, sadece hücumcu olan adamı bekte oynatıp ilginç maceralara yelken açmaya gerek yok ki.
Caner inadı dışında teknik kadroya diyecek fazla sözüm yok. Kendileri Caner Erkin'i sol bekte tutup rakip hücumlara zemin hazırlamaktan vazgeçeceklerdir umarım. Ayrıca Aydın ve Sabri'yi böylesine geliştirebilen bu teknik ekibin acilen el atması gereken bir isim var ki o da Barış Özbek. Gerçi Barış'tan pek bir şey olacağı yok ya neyse.. Böyle kendini yıldız gibi görüp, lider edasıyla takımı hücuma kaldırmaya çalışıp da çok kötü ara paslar atan ve basit top kayıpları yapan adama özellikle Neeskens'in söyleyeceği çok şey olmalı. Tıpkı aklı mantığı yerinde bir antrenörün Leo Franco'ya "Sen ne yapıyorsun arkadaşım ?" demesi gerektiği gibi. Arka direkte kaleye giderken Uğur'un çıkardığı bir top var ya, o pozisyonu ve Trabzon'un 3. golünü yan yana koyup öyle düşünün Leo Franco'yu. İki maç üst üste aynı hatayı yaptı biri gol oldu birinde şanslıydı çünkü Uğur arkasında rakibi tutuyordu. O tip pozisyonlarda kaleyi bırakıp ön direkten bir adım önde top karşılamayı düşünen bir kaleci olmaz, olamaz, olmamalı. Ayrıca toplara uçması gerektiğini de biri hatırlatmalı, yere düşüp de üstünü pisletirse dert etmemeli. Olduğu yerde yana devrilerek top çıkarmaya çalışmasın bir kaleci. 1-2 maç iyi oynadı diye göklere çıkarıldı ama bu basit hataları ve kötü hamleleri de dile getirilmeli, galibiyetin ardında kaybolup gitmemeli.

Bugün bir umut verici nokta da Ankaragücü deplasmanında iyi ışık vermeyen Uğur-Aydın ikilisinin sağ çizgide daha uyumlu olması. Kısa sürede pek fazla ciddi iş binmedi üzerlerine ama Keita-Sabri ikilisi gibi çok uyumlu bir ikili olma yolunda gidiyorlar bence. Ankaragücü deplasmanında savunmada büyük sıkıntılar yaşasak da hücumda bu iki isim iyi şeyler yapıyordu ilk yarıda. Yıllar yılı sağ çizgide büyük sıkıntılar çekmiş takımın şimdi ikişer tane alternatifinin olması fazlasıyla sevindirici bir olay. Bir de bu ikilileri kendi aralarında değil de karışık olarak uyumlu oynatmayı başarırsak iyi olacak. Bir de Emre Güngör yerine Mehmet Topal tercihi vardı, onu unutuyordum az daha. Mehmet o bölgeye de güzelce adapte olmuş durumda, hiç sırıtmadı geçen sezonlardakinin aksine. Rotasyona inanan bir teknik ekibimiz varken oyuncularımızın alternatif mevkiilerinde iyi işler yapması önemli bir sinyal gelecek adına. Tabii Caner Erkin bu durumun en büyük istisnası, tutmuyorsa ısrara gerek yok.
Yazının sonunda hiç bir şey yazmadan tek bir isim verip bitirmek istiyorum : İyi ki varsın Harry Kewell..

Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO