16.02.2017

Barney Ronay: "Arsenal Münih'te teslim oldu ve Wenger'in çıkış şarkısının sesi yükseldi"


Zor durumdaki teknik adam, takımının Alexis Sanchez’in çabalarına rağmen Bayern karşısında rahatsız edici bir hızla çöktüğünü gördü ve son artık çok daha yakın görünüyor.

Arsenal oyuncuları Münih’teki tramvatik ikinci yarıda odaklarını zar zor kazanıp kaybederken; doymuş ev sahibi taraftarlarının kükremeleri, haykırışları ve çağlamaları dışında başka bir şeyin sesini duymak da mümkündü. Ayrılıklar, elvedalar, değişen trenler ve biraz uzaktan gelen veda alkışları.


Bu Şampiyonlar Ligi son 16 maçı, ilk on beş dakikasında kendi ekseninde çılgınca bir uçtan diğer uca sallandı. Arsenal 1-0 mağlup durumdayken, Alexis Sanchez tarafından sergilenen heyecan verici derecede sinirli ve yüksek enerjili bir santrfor performansıyla maça geri ortak oldu. Sanchez bir anlığına bu tanıdık görüntü karşısında son zamanlarda oluşan Wenger memnuniyetsizliğinin vücut bulmuş hali oldu, bunu kabul etmeyecek bir adam olarak. Sanchez iyi bir gol attı, ilerde liderlik etti, Mats Hummels’i korkuttu ve genel olarak akıntıya engel oldu.

Ancak yine de bir saat geçtiğinde Sanchez takım arkadaşlarının geri çekilmesiyle bıkmış bir halde sahada gezen bir izleyiciye dönüşmüştü. Sonuçta Bayern ezici 5-1lik galibiyetin son golünü kutlarken Sanchez kenar çizgide çömelmiş, tamamiyle harap olmuş ve endişe verici derecede uzakta bir adam görüntüsü çiziyordu.

Elbette böylesine endişe verici bir hızda çökmeyle gelen yenilgiden sonra Arsene Wenger’in istifasını vermesini önerenler olacak. Nesneler/sistemler yıkılır. Dünya entropiye tandanslıdır. Ancak genelde bu kadar hızlı olmaz.

Şimdi kulağa garip gelse de Arsenal ilk yarı bittiğinde 1-1lik skorun daha iyi oynayan tarafı olarak alkışlanıyordu. İkinci yarıda ise basitçe çözüldüler. Wenger maç öncesi basın toplantısında kendi geleceğini konuşmak için “uygun zaman” olmadığını öylemişti. Yani Arsene, artık öyle, yine de öfkeli bir şekilde değil. Yüzleşelim, Şubat’ta Bayern ile oynamak gayet sağlıklı bir mevki. Arsenal’ın hali hazırda sahip oldukları Wenger’in eseri: iyi bir taraftar grubu, iyi bir stadyum, elitler arasında bir yer, fazla olmasa da birkaç mükemmel oyuncu.

Ve yine skora rağmen kulağa garip gelebilir ancak Arsenal bazı bölümlerde ya da en azından bir bölümde iyi oynadı. Gerçi başlangıç çok kötüydü. Dokuz dakika geçmişken Arjen Robben çok güzel ancak aynı zamanda şaşkınlık ve sinirle kafanıza vuracağınız bir gol attı. Bayern geriden başlayarak topu dokuz oyuncu ile zikzak yaparak her zaman bulunduğu sağ kanatta olan ve her zamanki Robben işlerini yapan Robben’e ulaştırdı. Bir noktada o kadar Robben işi bir şey yaptı ki eskimişti, klişeydi çok fazla Robben’di, Robben aşırı dozuydu. Haydi ama! Ceza sahasına doğru kat ederek yana kayma. Sol ayağa geçirme. Evet biliyoruz bunu. Emin ol ki birisi gelip burayı kapatıp bu ... (sanırım burada küfür var) durduracak. A-aa!

Robben, soluna ve ceza sahasına kat etme olan içgüdüsü yüzünden tahminen gece on kere yataktan düşen adam, baskı yemek yerine boşluğa oynadı. Neredeyse David Ospina’nın sağ üst tarafına mükemmel bir sol ayak falso vuruşu göndermeden önce yaptığına inanamayan bir omuz silkme yapacak kadar vakti vardı. Kendi çapında Arsenal anlarının en Arsenal olanıydı. Bu Arsenal’ın özetiydi: son 16 eşleşmesinde bir golle geri düşmek o kadar tanıdıktı ki uzay-zaman akışındaki acayip bir Vine döngüsüne benziyordu, başka bir evrende Arjen Robben’in sürekli içeri kat edip ve kaleye şut çektiği, Arsene Wenger’in ise taç çizgisinde burnunu kaşıyıp şaşkınca baktığı bir anın yaptığı parazit gibiydi.

Elbette bu basit bir Arsenal öyküsü değildi. Bayern çok iyiydi. Mükemmel Thiago Alcantara iki kez gol attı ve bütün gece onu izlemek çok keyifliydi; her zaman pas verip hareket etmeyi başaran ve alan bulabilen sevimli, çevik, ufak tehdit *alternatif: haylaz çocuk .

Ancak o zaman bile Bayern’in şok edici oyun gücüyle, garip bir şekilde güçsüz görünen Arsenal takımı arasında kıyaslama yapmak cazipti. Bayern skor 4-1 iken Thomas Müller’i beşinci golü atması için oyuna aldı; Mesut Özil, 2011den beri oynanan on bir son 16 eşleşme maçında hiç golü ya da asisti olmayan isim, 90 dakika oynadı ancak 20 pas yaparak zorlukla hissedilebilir bir varlık gösterdi.

Arsenal geçen yaz 96, evvelki yaz ise 101 milyon pound harcadı. Maaş bütçeleri Bayern’den azıcık daha az, net değerleri de aynı şekilde, dünyanın en değerli beşinci kulübü, dördüncü kulübüyle oynuyor. Yine de bu harikulade şekilde aydınlatılmış dev donut şeklindeki stadyumdaki maçta bazı anlarda bütün galaksi şampiyonlarına karşı oynayan acemiler gibi göründüler. Veya en iyi ihtimalle, aynı yerde çok uzun süredir oturan bir elit takım gibi.

Wenger’in kurduğu bu stabil temelleri kurabilecek başka bir teknik direktörün olmadığını tartışmanın neredeyse imkansız olduğu gibi, bunun gibi anlarda da Wenger’in bu kulübü daha yüksek bir seviyeye nasıl taşıyacabileceğini tartışmak da neredeyse imkansız görünüyor. Her zamanki gibi soru basitçe: kim ve ne zaman? Radikal değişim nadiren iyi bir fikirdir. Conte tarzı yüksek baskılı bir disiplincinin, Simone tarzı bir manyağın halihazırdaki kadronun başına geçmesi felakete yol açabilir. Daha tanıdık bir Genç Arsene tarzı teknik adam hiçbir değişiklik yaratmayabilir.

Ayrılıklar, çıkış müzikleri, vedalar. Bir şey kesin. Hepsi Münih’te daha da yaklaştı.

Bu yazının orijinali 16 Şubat 2017 tarihinde Barney Ronay tarafından TheGuardian.com’da yayınlanmıştır.


Bu çeviri artemiofranchi.org dışında kaynak gösterilse dahi izin alınmadan yayınlanamaz.

Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO