11.06.2008

İsviçre 1-2 Türkiye

Maçtan bir kaç saat önce Gökdeniz ve Tümer'in kadroda olduğunu öğrenerek maça sürprizle başladık. Bir önceki maçta tribünleri kanser eden Tuncay Şanlı da kadrodaydı, Mevlüt kendisinin yerinde olsa hiç şüphesiz daha keyifli geçecekti maç bizim için. Kadro hakkında benim de yaptığım gibi her kafadan bir ses çıkıyordu. Benim saydıklarım olsa eminim ki bir başkası beğenmeyecekti, bu tartışma uzar gider.

Yağmurla birlikte ağırlaşan zemin bizim için kötü oldu, İsviçreliler alışkındı diyenler olacaktır ama bu kadar kötü zemine alışmış futbolcu bir takımda ancak 2-3 tane bulunur. Hakan Yakın böyle bir ortamda Eren Derdiyok'un pasıyla golü attı ve Podolski gibi başını öne eğmekle yetindi, sevinmedi yani pek fazla.
İlk yarı İsviçre üstünlüğü ile bitti ama gol atacağımız umudu vardı içimde devre arasında. Kenarda Mehmet Topal'ı görünce daha da rahatladım, Semih'i de yanında görünce aklıma ilk gelen soru "Ya Arda'yı aldıysa ?" oldu. Neyse ki en etkisiz üç isimden ikisi çıkmıştı oyundan. Etkisiz olan diğer isim Tuncay'ın yine 90 dakika oyunda kalmasına anlam verebilen var mı bilmiyorum. Artık sıkcı olmaya başladı kendisinin boş boş duruşlarını 90 dakika izlemek.
Nihat'ın güzel ortası ve Semih'in dokunuşunu hepimiz izledik. O an aklıma gelen ilk şey Semih'in topu Tuncay'a bırakma ihtimaliydi ki muhtemelen gol sevinci yerine küfür ediyor olacaktı koca bir millet. Beklenmedik anda gelen gol ikinci yarıyı iyice hareketlendirdi ki bu arada amatör takımın yemeyeceği kontraları yemeye başladık. Aday karo açıklandığından beri süren savunma sorunu Servet, Hakan ve Emre Aşık'ın sırayla sakatlanmaları ile tavan yaptı. Bunlar zaten bildiğimiz şeyler, fazla uzatmaya gerek yok doğrusu.

Artık Çekler'e 2 fark atabilmenin hesaplarını yaparken soldan bomboş giden Arda'ya top geldi ve 90+2'de beklenen golü bulduk. Arda bu tip pozisyonlarda genelde kaleye gidip şansını kendisi deneyen bir oyuncuydu ve sanırım İsviçreliler pas vereceğini düşünerek üstüne gitmediler. Yıllardır bizim takımlarımızın yanında olmayan şansın da yardımıyla istediğimiz oldu.

Daha rahat oynayıp daha sakin bir şekilde kazanmamız lazımdı aslında ancak önceki maçtaki istikrarsız ve tatsız oyunu görünce bu oyuna şükretmemiz lazım. Kötü değildik ama bu turnuvada birşeyler yapabilmek için daha iyisine ihtiyacımız var. Çeyrek finale kalsak bile karşımıza büyük ihtimalle Almanya çıkacak, böyle bir Türkiye Almanya'nın karşısına çıkarsa neler olacağını kestirmek zor değil sanırım. Umarım pazar akşamı bu maçın yorumunu yapabilecek konumda oluruz, henüz oynanma ihtimali çok düşük olan bir maç için erkenden yorum yapmanın pek anlamı olacağını sanmıyorum.

Bir şekilde kazanmamız gerekiyordu ve kazandık. Bu maç berabere bitse Çek Cumhuriyeti'ni yenmek çok çok zor olabilirdi bizim için ancak şimdi işler kolaylaştı biraz daha. Çeklerin Rosicky olmadan ne halde olduklarını gördük bu turnuvada. Kalelerinde Cech gibi bir isim varken bizim iki farklı galip gelmemiz mümkün olmayabilirdi ancak şimdi beraberlik gibi bir ihtimal de var önümüzde her ne kadar sonunda çıkacağımız garanti olmasa da.

Berbaerlik sonrası iki takımın da averajı ve attığı goller aynı sayıda olacak pazar akşamı. Birbirleriyle oynadıkları için ikili averaj da eşit olacak ve çeyrek finali oynayacak takımı penaltılar belirleyecek. Grupta son maçı değil ilk veya ikinci maçı Çeklerle oynamış olsaydık penaltılar yerine son 2 büyük turnuvadaki ve Euro 2008 elemelerindeki Fair-Play sıralamasına bakılacaktı ki durum bir hayli karışık olacaktı, o şekilde kim çıkardı bilmiyorum.

Son maçta berabere kalırsak olabileceklerle ilgili detaylı bilgi için kural kitapçığına göz atabilirsiniz. Buara 16. sayfada 7.07 ve 7.08 numaralı maddeler durumu özetliyor.

foto : uefa.com / sporx.com

Hiç yorum yok:

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO