11.07.2009

Katil Martı #5 : Süper Lig'de İlk Sezon

2010/2011 sezonu sonunda beklenmedik bir şampiyonlukla hedeflediğimizden çok daha kısa bir yoldan Süper Lig'e ulaşmıştık. Ancak Süper Lig'de 18 takım arasında en zayıf ekiptik ne yazık ki. Stadımız 1520 kişilikti ki diğer takımların deplasman takım tribünleri bile bundan daha fazlaydı. 2011/2012 sezonu öncesi transferde yine hareketli günler yaşamamız lazımdı bu ligde kalıcı olmak istiyorsak. Sezonun açılmasıyla birlikte ilk transferlerimiz sözleşmesi bittiği için bedelsiz gelen oyuncular oluyordu. Bu isimler de Yiğit Gökoğlan ve Soner Aydoğdu oluyordu. Soner'in transferi ortalığı ayağa kaldırsa da bu isimler yetersizdi. Sezon içerisinde Udinese'den Federico Gerardi ile sözleşme imzalamıştık ve Temmuz 2011 tarihi ile o da aramıza katılıyorduk. Haziran ayı içerisinde sözleşmeleri bitip serbest kalan oyuncular öncelikli hedefimiz oluyorlardı. Temmuz ayı başında aramıza katılan diğer isimler Anıl Karaer, Rıdvan Şimşek, Ceyhun Eriş ve Oğuz Sabankay oluyordu. Lige katılım payı olarak 1.8 Milyon € verildiğinden yönetim bize tarihimizin en büyük bütçesini veriyordu : 900.000 €. Maaş bütçemiz de eskinin 3 katına çıkmıştı. Yine de bonservisi olmayan isimlerle devam ediyorduk transfere. Ancak yaşlı isimler taraftarın bu transferleri sorgulamasına sebep oluyordu. Temmuz ayının 2. haftası bu yaşı geçkin isimlerden birini daha katıyorduk kadroya. CFR Cluj forması giyen Marco Di Vaio'yu getiriyorduk bedavaya. Sorgulanıyordu bu hamlemiz ama ligde kalma hedefinde olan bir takım için yeterliydi. Avrupa'da serbest kalan isimleri gözden geçirmeye devam ediyorduk. Mike Zonneveld ismi gözümüze çarpıyordu ve biraz uğraştırsa da Marmaris'e getirmeyi başarıyorduk. Ardından Fenerbahçe'nin serbest bıraktığı veteran isim Ljungberg'e yaptığımız teklif olumlu sonuç veriyordu. Yabancı transferlerde Zonneveld dışında hep kariyerinin son imzasını atacak isimleri kadroya katıyorduk, bu sezon içerisindeki devamlılıkları açısından tehlike içeriyordu. Bu hamlelerle birlikte ekonomi yapmaktan sıkılıp para harcamaya karar verip Galatasaray'ın satış listesine koyduğu Alparslan Erdem'i kadroya katıyorduk 875.000 € karşılığında. Yönetim maaş bütçesini yüksek tutunca aradaki farkı transfer bütçesine yatırıp yeni transferlere yol açıyorduk. İlk hedef yine Galatasaray oluyordu, Cem Sultan180.000 € karşılığında kiralıyorduk. Yedek kaleci olarak da Gaziantep'ten 80.000 € karşılığında Kerem İnan'ı transfer ediyorduk. Bu süre zarfında Serkan Çalık Malatya'ya gidiyordu, kendisinden sonra Mbilla ve İsmail'i de satıp toplamda 160.000 € gelir elde ediyorduk. Bu transferler gerçekleşince bir kaç oyuncuyu serbest bırakıp maaş bütçesinde yer açıyorduk kendimize. Maaş bütçesinde açılan yerle de birlikte en zayıf olduğumuz stoper mevkiisine bir transfer yapmaya niyetleniyorduk. Arayıp tarayıp kimi alsak derken Ankaraspor'un pek de iyi olmayan teklifimizi kabul edip bizi sevindirmesiyle birlikte Ediz Bahtiyaroğlu'nu kadroya katıp transferi noktalıyorduk.

Sezon öncesi sahamızda bir dizi hazırlık maçı yapıyorduk ama çok dengesiz geçiyordu. Bursaspor 6-1, Beşiktaş ise 6-0 yeniyordu bizi Marmaris'te. O. Lyon karşısında daha büyük hezimet beklerken 3-3 berabere kalıp son maçta Fenerbahçe'ye 2-1 yeniliyorduk. Bu son maçlarla birlikte sezonu açıp Denizlispor karşısında çıkıyorduk. Süper Lig tarihindeki ilk maçımızdan 2-1'lik deplasman galibiyeti ile ayrılıyorduk. Ardından kendi sahamızda Antalyaspor'u da yenip bu ligde kalma yolunda umutlarımız arttırıyorduk. İlk 2 maçta yeni transferlerden Gerardi ve Di Vaio 1'er gol atıp sevindiriyordu bizi. Daha sonra ilk ciddi maçımız gelip çatıyordu. Sezon başında güçlü rakiplerle boğuşurken ağır hezimetler almıştık ve Ali Sami Yen'deki deplasmanda umudumuz yoktu, sadece 1-2 gol atıp teselli bulma amacındaydık. Bir başka yeni transfer Ceyhun Eriş'in attığı golle Galatasaray'a golümüzü atıp 4-1 yeniliyorduk. İçeride ise Adana Demir bizi yine yeniyordu, 1-3'lük skorla dönüyorlardı evlerine. Kupada Pazarspor engelini aşıp diğer tura, yani gruplara geçiyorduk. Ligdeki kötü seri Gençlerbirliği'ne karşı Ankara'da 4-0'lık mağlubiyet almamızla iyice dibe çekiyordu bizi. "Madem bu kadar formsuzlar, bizim neyimiz eksik ?" diyen Konyaspor da Marmaris'ten 1-0'lık galibiyetle dönüyordu. İş artık iyice kötüye gidiyordu. Sivas deplasmanından 1-1'lik skorla dönüp nefes almamıza fırsat kalmadan Trabzon'a da içeride 3-0 yenilerek son sıraya demirliyorduk. Sonraki hafta içeride Fenerbahçe ile oynayacakken maçın 1 gün öncesinde Ceyhun Eriş'i kovuyorduk. Takımı durdurduğunu düşünüp bu kararı almıştım ki yanılmadığımı ertesi gün anlamış oldum. Fenerbahçe'yi 2-0 yenip şimdilik kısa Süper Lig tarihimizdeki en çarpıcı sonuca imza atıyorduk. Üst üste gelen 2 beraberliğin üstüne Türkiye Kupası'nda da İskenderun DÇ ile berabere kalıp gruplara kötü başlıyorduk. Yine de işler şimdilik yolundaydı bir kaç puan da olsa düşme potasından üstteydik. Ligde 16 haftada bitecek olan ilk yarının son 5 haftasında 3 deplasmanı kaybedip içerideki 2 maçı alıyorduk. Bu 5 maçta Kayseri deplasmanındaki 5-1'lik yenilgi büyük problem oluyordu. Kayseri 2011'in son maçında da kupada bizi 4-2 yenip 2 maç sonunda 1 puan ve averajla son sıraya oturmamıza sebep olmuştu.Bunlar olurken boş durmamıştık ve transferde çalışmaları sürdürmüştük. Nasıl olduğunu hala anlamadığım bir transfer var ki akıllara zarar. Galatasaray'ın kadrosuna baktım, Kewell'ı avrupa maçlarında da ligde de oynatmadıklarını gördüm. yarım sezonu boş geçiren bu isim için 550.000 € teklif yaptım, üstelik bunu da 24 ayda ödeyeceğimi söyledim. Tek seferde ödemediğim için de transfer bütçesini zorlamadan gerçekleştirdim bu transferi. Marmaris'te taraftar çıldırmıştı böyle bir ismi görünce. Bunun yanında bir de Beşiktaş'ın 20.000 € karşılığında Cisse'yi teklif etmesine sessiz kalamadım ve orta sahayı da güçlendirmiş olduk. Kalan son kuruşları harcamaya da yemin edip Kerim Zengin'i Antep'ten Marmaris'e getiriyorduk 40.000 € karşılığında. Transfer dönemi başlamadan önce Di Vaio'yla kontratı karşılıklı feshettiğimiz için maaş bütçesinin hafiflemesiyle bu kadar para harcayabiliyorduk. Ayrıca başarısız bir transfer olan Federico Gerardi de 100.000 € karşılığı Piacenza'ya imza atıp ülkesinde dönmüştü.Transferi böylece noktalamıştık ki zaten transfer döneminin ilk günlerinde sezon ilerlemeye başlamıştı. Maceramız 3 maçlık kupa serüveni ile devam edecekti. 2 maçta 1 puan alıp çıkma ihtimalimizi sıfırlamıştık neredeyse. Ancak Marmaris'te Beşiktaş kaşısında yabancılarımızın katkısıyla 3-2 galip gelerek gruptaki son maçı kazandığımız anda çıkacak konuma geliyorduk yeniden. 5 gün sonra Manisa deplasmanından Serdar Samatyalı'nın golü sayesinde galibiyetle ayrılıp çeyrek finale yükseliyorduk. Sonraki hafta Antalyaspor'a ilk maçta kaybedip avantajı yitirip ligdeki Beşiktaş maçına çeviriyorduk bakışları. Burada da Kewell ve Ljungberg sahneye çıkıp Beşiktaş'ı sallayan isimler oluyordu ancak 2 farklı üstünlüğü koruyamayıp 2-2 berabere kalıyorduk. İçerideki iki maçta da yenilmemiştik Beşiktaş'a. Antalya ilk maçta olduğu gibi yine bizi 2-1 yenip kupanın dışına itiyordu, sezon başında yendiğimiz ekibe karşı bu mağlubiyetleri almak canımızı sıkmıştı. Artık ikinci gerçek anlamda başlıyordu ligde, 18. haftada tıpkı ilk haftadaki gibi Denizlispor'u yeniyorduk. Ancak sonraki hafta bizi kupadan yeni eleyen Antalya'ya 3-0 yenilip eve dönünce kupada elendiğimiz takımın hakkını veriyorduk bu kez. Galatasaray'ı Marmaris'te konuk ederken Beşiktaş'a yaptıklarımızı yapma hevesiyle gereğinden fazla ofansif bir kadroyla sahaya çıkıp boyumuzun ölçüsünü alıyorduk 4-1'lik skorla. Bu defa teselli golü Serdar Samatyalı'dan geliyordu. Önümüzdeki hafta ise Adana deplasmanında Adana Demirspor'un karşısına çıkıp sahadan 2-0'lık zaferle ayrılıyorduk. Ali Helvacı uzun süren suskunluğunu bozmuştu bu maçla. Çok uzun ara vermeden alınan tek tük galibiyetler ligde sorun yaşatmıyordu bizlere. Ancak 4 maçı üst üste kazanamayıp sonraki 2 maçı da beraberlikle tamamlayınca 6 haftada 2 puan almanın faturası ağır oluyordu ve küme düşme hattına iniyorduk. 15. sıradaki takım için tehlike büyüktü artık, zaten medya 18. olacağımızı iddia etmişti sezon başında. Bahis şirketleri ise kendi sahamızdaki maçların bile büyük çoğunluğunda rakibi favori gösteriyordu. Bu 6 maçlık kötü seride tek teselli serinin 5. maçında Kadıköy'den 1-1'lik skorla dönmek oluyordu. Ali Helvacı'nın daha maçın ilk dakikasında attığı gol sayesinde defansif oyun planımız şahane işliyordu bu maçta. Fenerbahçe ile 2 maç yapıp 4 puan almak sezonun en ciddi başarılarından biri oluyordu düşmemeye savaşan bu takım için. Bu kötü 6'lıdan sonra 2 maç üst üste galip geldiğimiz Bursa ve Manisa maçlarının ardından yeniden düşme hattının üstüne çıkmış ve derin bir nefes almaya başlamıştık. Bu maçlardan sonra ligin son 5 haftasında alınacak 3 puan biz için yeterli olurdu, alt taraf hep kaybedince arayı açmıştık. 3 tanesi dışarıda olan bu 5 maçta 4 beraberlik koparıp Süper Lig'deki ilk sezonumuzu 12. sırada tamamlıyorduk, medyanın küme düşeceğimiz iddiasına karşı çıkıp ligde kalacağımızı düşünüyorduk ama bu kadar iyi bir pozisyonu da beklemiyorduk. Üstelik ligin son haftasında Beşiktaş deplasmanından da 1 puanla dönüyorduk Zonneveld'in penaltısıyla.Sezon içerisinde saha içindeki en önemli işlerimiz üst satırlarda dediğim gibi Fenerbahçe'ye karşı 2 maçta 4 puan almak ve Beşiktaş'a karşı da 3 maçta 5 puan alabilmek oluyordu. Bir kötü nokta da ligden acınacak bir halde düşen Kayserispor'un bize sezonun ilk yarısında 5 atması, kupada ise 4 atmasıydı. Bu takımdan 2 maçta 9 gol yemiştik ama 10 puan üstlerinde ligi tamamlamıştık.

6. bölümde Marmaris yine tahmin etmediği bir noktada olacak, bir şeyler yine beklenmediği gibi gelişecek. Salı akşama saklayalım onu. Bu yazıyı yazmaya öğlen 12 gibi başlamıştım aslında ama arada dışarı çıktım geldim derken geç kaldı akşamüstü yayınlamak zorunda kaldım.

- Katil Martı #1 : Başlangıç
- Katil Martı #2 : Bank Asya'ya Merhaba
- Katil Martı #3 : Bank Asya'ya Merhaba 2. Bölüm
- Katil Martı #4 : Hedef Süper Lig

9 yorum:

Arka Sıra HANEDANI dedi ki...

eğer hala oynuyorsan; bursaspor eren albayrak ve beşiktaş necip; ikisini de kaçırma derim; özellikle eren bence oyundaki en iyi sol açık Türk oyuncu, iddalıyım...

firat selcuk dedi ki...

necip'i ilk sezon kiralamıştım beşiktaş'tan.. sonraki sezonlarda da hiç gelişemediği için almayı denemedim..

eren'i de alt liglere sattılar oyunda, çok kötü, vasatın da altında oynuyor..

Arka Sıra HANEDANI dedi ki...

valla ben beşiktaş ta 2.sezondan beri banko oynatıyorum eren i, önce tello sonra da metalistden aldığım jaja yı kesti bu çocuk...ayrıca sağ-sol açık için erkan öztürk de çok iyi plasedir..

Jordi Metal dedi ki...

Pablo Piatti ve Bahia takımından solbek Eduardo'yu tavsiye ederim.

Jordi Metal dedi ki...

Ayrıca Vukovic'i ve Univesitad de Chile'den Wolpe işini çok iyi görecektir.

AbSurDMaN dedi ki...

Gelecek sezon Avrupa ! Kupada da artık gruptan çıkalım bi zahmet, para lazım :p

firat selcuk dedi ki...

parayı ligden alıyoruz o konuda sıkıntı yoktu ilk sezon. galibiyet başına 150.000 euro aldık ki süper lig'den önceki sezonlarda bu para bizim yıllık maaş bütçemizin %20-25'iydi. şimdi tek galibiyetle bunu kazanıyoruz, ilk başta gerçekten şaka gibi geliyor insana :) o paraya oyuncu satmak bile mucizevi bir başarıyken tek maçta onu kazanmak ilginç oluyor..

Arka Sıra HANEDANI dedi ki...

franchi, fiorentina dan yardım yok mi hiç ya?? versinler kiralık jovetic i, bir marmaris havası alsın bir sene :))

firat selcuk dedi ki...

fiorentina'dan 2-3 oyuncu kiralıyordum da.. 6. bölümde yazacağım bir kaç transfer sayesinde o kiralamalara gerek kalmadı :)

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO