8.08.2009

Katil Martı #11 : Kargaşa Dolu Sezon

Avrupada yerimizi sağlamlaştırıp ligde de saygın bir konuma gelmiş üstüne üstlük kupa da kazanır olmuştuk. 33077 kişilik stadımız başarılı sezonun son bölümlerinde hiç boş kalmıyordu. Artık önümüzdeki sezon başarıları yükseğe taşıma zamanıydı. 2015/2016 sezonu öncesi genç oyunculara ağırlık verip geleceği parlak diye lanse edilen bir kaç gençle sözleşme imzalıyorduk. Ayrıca sezon sonu futbolu bırakacağını söyleyen Kewell'ı da zaten oynama şansı olmadığından antrenör yapmaya karar veriyorduk ve kendisi bu teklife sıcak bakıp yeni sözleşmesini imzalıyordu. Avrupadan da Colucci ve Lacaze gibi iki genç ve önemli ismi bedelsiz kadromuza katıyorduk. Ayrıca Ümit Milli Takım'ın yıldızı Salih Sağlam'ı Konyaspor'dan 1.9 Milyon €'ya transfer ediyorduk. Aynı günde de zaten önceki sezonu kulübede çürüyerek geçiren Asier Del Horno ile yolları ayırıyorduk. Bir kaç gün sonra önceki sezon devre arası bedelsiz alınan Matteo Ferri'yi 1.8 Milyon €'ya gönderip 6 aylık sürede güzel bir kar etmiş oluyorduk. Yolcular arasında sıra sorun olmaya başlayan Emre Çolak'a gelmişti, Antalyaspor'la 1.1 Milyon € karşılığı el sıkışıyorduk. Önceki sezonu verimli geçiremeyen Vasco Regini de 1.5 Milyon €'luk teklif sonrası Fenerbahçeli oluyordu. Galatasaray eski oyuncusu Hasan Şengül'ü istiyordu bizden ama uçuk bonservis bedelleriyle karşılarına çıkınca transferi bitiremiyorlardı. Ancak Galatasaray'dan Özgür Çek'i gözümüze kestirince bedelsiz olarak bu iki ismin takasını öneriyorduk ve kabul görüyordu. Hasan Şengül Galatasaray'a, Özgür Çek ise Marmarisspor'a gidiyordu. Oyuncu satma konusunda niyeti bozduğumuzdan Isaac Vorsah'ı da 2.8 Milyon €'ya Club America'ya yolluyorduk Meksika'ya, önceki sezon sattığımız Theo Weeks'in yanına. Epeyce para biriktirince işe yarar bir isim almak için yurtdışına gözü çevirdiğimizde Auxerre'deki Sezer Öztürk'ü görüp 4.8 Milyon € karşılığı Marmarisli yapıyorduk. Daha yeni gelen Lacaze'yi de Gaziantep'e kiralıyorduk. Transferle uğraşırken Avrupa Ligi Play-Off Turu'ndaki rakibimiz Vitesse oluyordu kura çekimi sonrası. Transfere bir süre ara verdiğimiz dönemde de ilk maça çıkıyorduk. Vitesse'yi Marmaris'te 2-0 yenip tur için önemli bir adım atıyorduk. Sezon başındaki ilk hedef ise Süper Kupa'yı almaktı ancak Galatasaray'a 1-3 kaybediyorduk. Orta sahadaki alternatif eksikliğini Boavista'dan Nuno Jorge'yi alarak bir nebze olsun azaltıyorduk. Genç Eyüp'ü de Maraş'a kiralayıp kapatıyorduk transferi. Arada lig de başlıyor ve Konyaspor'u eski oyuncuları Salih'in tek golüyle 1-0 yeniyorduk deplasmanda. Vitesse'yi rövanşta 2-0 yenip gruplara kalıyorduk Avrupa Ligi'nde.
Geçen seneden kalma başarısızlık devam ediyordu ve sahamızda Trabzon'a 2-3 kayediyorduk. Manisa deplasmanındaki 1-1'lik skorla da iyice sinirler geriliyordu. Grupta Zeta, Anderlecht ve Deportivo ile eşleşip ilk maçta Zeta'yı 5-0 yeniyorduk Marmaris'te, Cem Sultan da hat-trick sezonunu açmış oluyordu kendi çapında. Cem o formuyla Fenerbahçe'yi de İstanbul'a kendi attığı tek golle puansız gönderiyordu. Türkiye Kupası'nda da gruplardan önceki tek elememizde Yozgat'ı 4 golle geçip kupayı tekrar kazanma iddiamızın boş olmadığını gösteriyorduk. Antalya deplasmanından puansız dönünce Anderlecht deplasmanında umutsuzluğa kapılıyorduk ancak 1-1'lik beraberlik yeterli oluyordu yüzlerin gülmesi için. Sahamızda İstanbul BB'yi 2-0, deplasmanda Elazığ3-0 yenip iyice form tuttuk diye gaza geliyorduk. Sahamızdaki 1-1'lik Deportivo maçı "hiç yoktan iyidir" havasında geçiyor ve memnun oluyordu herkes. Sahamızdan ayrılmadan 3 maç daha yapacaktık ki ilkinde Adana Demir ile 1-1 berabere kalıp Kupa'da Fenerbahçe'yi 2-1 yeniyorduk. Giresun'u da 2-0 yenip 4 maç sonra ilk kez deplasman yüzü görüyorduk Karadağ'da Zeta'nın karşısına çıkıp. Zayıf rakibi 2-0'la rahat geçerken bu defa 4 maçlık bir deplasman serisine başlamış oluyorduk. Kolay lokma olan Zeta'dan sonra Antep deplasmanı sancılı geçiyor ve tek golle mağlup oluyorduk. Giresun'dan 2-1'lik Türkiye Kupası galibiyeti ile dönüp Ali Sami Yen'e yolculuk yapıyorduk. Yine net bir şekilde 3-0 yenilip dönüyorduk evimize. Sahamızda Ankaraspor'u yenemeyip 2-2 berabere kalınca faturayı sonraki hafta Bursaspor'a kesiyorduk. Evlerine 2-0'lık galibiyetle yolluyorduk Timsahlar'ı ama tarihi fark kaçıyordu bu maçta. Avrupaya doğru döndüğümüzde içeride Anderlecht ile 2-2 berabere kalıp liderliği sürdürüyorduk grupta. Eskişehir deplasmanında da 2-1 kazanıp ligde yukarılardan ayrılmıyorduk. Beşiktaş'ı da 3-1 yenip evlerine puansız gönderince iyice motive oluyorduk sezonun kalan kısmı için.
Grupta aynı puanda olduğumuz Deportivo ile deplasmanda karşılaşacaktık. 9 puanımız vardı ve beraberlikte 3'lü averaja kalacaktık 10'ar puanla, zira 5 maçını kaybeden Zeta'nın 7 puanlı Anderlecht'e de yenileceği kesindi. İspanya'da yenilmemek için kapanmak yerine bildiğimizi oynayıp hücumdan taviz vermiyorduk. Bu karar bize Marmaris tarihinin belki de en görkemli galibiyetini kazandırıyordu. İspanya'dan galibiyeti alarak grup lideri olarak dönüyorduk ancak olay burada değil skordaydı. Deportivo'yu İspanya'da 5-2 yenip geliyorduk, üstelik bir de penaltı kaçırıyorduk son dakikalarda. Ancak sonraki hafta Gençlerbirliği deplasmanından 1-4'lük skorla ayrılıp soğuk duş etkisinin ne demek olduğunu anlıyorduk. Kupada İstanbul BB'yi 2-1 yenip çıkmayı garantiliyorduk. Son maçta Gençlerbirliği 2-1 yeniyordu ve lider değil 2. oluyorduk, tek fark buydu. Ara transfer de bu dönemde başlamış ve sene başı alınan gençlerden Serdar900.000 €'ya Beylerbeyi'ne yollamıştık. Krychowiak1.1 Milyon €'ya Konya'ya gönderirken Sinan'ı da Wisla'ya yollayıp 2 Milyon € daha koyuyorduk kasamıza. Kupa'da Galatasaray ile eşleşip ilk maçı 1-3 kaybediyorduk, hemen ardından lige dönüp sahamızda Sivas'ı aynı skorla yenip Galatasaray rövanşına moralli çıkıyorduk. Sahamızda Galatasaray'ı 1-0 yensek de tur için yetmiyordu ve son şampiyon olduğumuz Türkiye Kupası'na çeyrek finalde nokta koyuyorduk. Transfer döneminde takımın kadro olarak 20 kişilik dar bir şekle girmesi ve kupadan elenmek sancılı dönemin başlangıcı oluyordu aslında. Kupadan elendiğimiz gün İsmail Köybaşı da ayrılıyordu takımdan, 1.1 Milyon € veren Altay'a gönderiyorduk kendisini. Transferde kadroya dahil olan tek isim Martin Fenin oluyordu, ortalamanın üstü bir oyuncu alınca hava biraz düzeliyordu Marmaris'te ama ne acı ki çok sürmeyecekti. Daha önce bizimle 5 senelik sözleşme yapmayı reddeden yönetim 5 ay sonra bitecek sözleşmemizi 2 sene daha uzatma teklifi yapıyordu. Israrla en az 3 yıllık yeni sözleşme istediğimizi belirtiyorduk ama yönetim olmaz diyerek diretiyordu 2 yılda. Görüşmeleri askıya almıştık bir süreliğine. Ancak yönetimin inadı ile benim inadım birleşince bu hırs ve çatışma takıma yansıyordu. Ayrılacağım yolunda seri haberler yapıyordu medya ve oyuncular bundan etkilenmişti. Kadro uyumu(squad harmony) dibe vurmuştu adeta.
Bu çalkantılı dönemde Konya'ya sahamızda 1-2 yeniliyorduk, deplasmanda da Trabzon'a 0-1 yenilip ligde serbest düşüşe geçiyorduk. Manisaspor engelini tek golle aşıp Avrupa Ligi'nde 1. Tur'da Twente deplasmanına çıkıyorduk. 4-2 yenilip tur umudunu hayallere bırakıp lige dönüyorduk. Ligde 14. sıraya kadar düşen Fenerbahçe'yi deplasmanda 2-1 yenip Twente maçı öncesi ümitleniyorduk. Geçen sezon sıkça yaşadığımız gibi deplasman golü avantajı yine bizi yalnız bırakmıyordu ve Twente'yi 2-0 yenip 2. Tur'a yol alıyorduk. Rakip Schalke 04 olmuştu sonraki turda, tabii öncelikle ligdeki 2 maçı atlatmak lazımdı. Antalyaspor sahamızda 1-2'lik skorla yeniyordu bizi. Golsüz geçen İstanbul BB deplasmanından sonra Schalke 04 deplasmanından 2-0'lık mağlubiyetle dönüyorduk. Bu defa deplasmanda attığımız gol de yoktu ve bu sıkıntı yaratmıştı bizde. Elazığ2-1 yenip rövanş maçına hazırlanıyorduk hemen ara vermeyip. Sahamızdaki maçta her zamanki ofansif oyunumuzdan taviz verip dikkatli ve akıllı bir oyunla tur için gereken skoru alma peşindeydik. Bu oyunumuz sonuç veriyordu ancak 2-0'lık sonuç maçı uzatmaya götürüyordu. Uzatma dakikalarında da rakibe direnip işi penaltılara götürüyorduk ve hata yapmayan taraf olarak Avrupa Ligi Çeyrek Finali'ne yükseliyorduk. Lige tekrar dönüp Porto deplasmanı öncesi iki maçımızdan başarıyla ayrılmak istesek de Adana Demir deplasmanında gol sesi çıkmadığı gibi sahamızda da Galatasaray'a 0-2 kaybediyorduk. Porto deplasmanından 2 gollü yenilgiyle dönüp bir önceki turdaki yaşanaların tekrar edilmesini umuyorduk. Ligde yokuş aşağı gitmeye devam ediyorduk, Giresunspor deplasmanında hezimetlere bir yenisi daha ekleniyorduk ve 2-4 kaybediyorduk. Sezon başı şampiyonluk yarışı yaparız demiştik yönetime ancak Avrupa kupalarına katılımımız bile zora girmişti artık. Rövanş günü geldiğinden papaz her zaman pilav yemez sözü anlam kazanıyordu bir kez daha, Porto ile 1-1 berabere kalıp yarı final hayallerine elveda demiştik.
Tek hedef ligde yeniden zirveye doğru yükselebilmekti bundan sonra. Gaziantep'i Marmaris'te Mertin Fenin'in golüyle geçip Ankaraspor deplasmanında gidiyorduk. 1-0 kaybedip bir sonraki deplasmanda bunu telafi etme amacıyla Bursa'ya gidip 2-1 galip geliyorduk. Yönetim yeni sözleşme öneriyordu ve şaka yapar gibi sadece 1 senelik sözleşme yapılacağından bahsediyordu. 5 senelik sözleşme isteğimizi iletiyorduk ve cevap olarak 2 senelik yeni sözleşme öneriyorlardı. Israrla 5 yıl olacak dediğimizde görüşmeler yine tıkanıp sezon sonuna bırakılıyordu. Son 4 haftada iyi şeyler yapıp ligi tamamlama peşindeydik, 31. haftada Eskişehir'e sahamızda 1-0 kaybedip son mağlubiyeti alıyorduk. Beşiktaş'la deplasmanda 1-1 berabere kalarak sezon sonuna kötü skorlarla geliyorduk. Neyse ki son 2 hafta yüzleri güldürüyordu. Gençlerbirliği'ni 3-1 yeniyorduk Marmaris'te. Son hafta da Sivas deplasmanına çıkıp küme düşen rakibe bir darbe de biz vurup 4-1'lik skorla sezonu noktalıyorduk. Cem Sultan da hat-trick yaparak güzel bitiriyordu sezonu kendisi için. Bu iki galibiyet bizi yeniden üste taşımış ve Avrupa Ligi'ne katılmamızı sağlamıştı.
Artık sözleşme yenileme vaktiydi ve yönetim sözleşmemizin sona ereceği günün sabahı kapımızı çalmıştı. Israrla 1 veya 2 yıl diyorlardı yeni sözleşmenin süresi için, inadı kırıp 3 sene olsun dememe rağmen 2'de diretince anlaşma sağlanamıyordu. Büyütüp Avrupa kupalarında çeyrek finale taşıdığım takımdan yönetimin saçma stratejisi yüzünden ayrılmak zorunda kaldım. Benim yerime Bülent Uygun'u getiren yönetim tam da layık olduğu zihniyette bir hocayla çalışma imkanı bulmuştu. Yalnız dikkat etsin Bülent Uygun, Marmaris'te Laila'nın çok daha fazlası var, o futbolcular öyle kolay zaptedilmez.

--- Son / The End ---

- Katil Martı #1 : Başlangıç
- Katil Martı #2 : Bank Asya'ya Merhaba
- Katil Martı #3 : Bank Asya'ya Merhaba 2. Bölüm
- Katil Martı #4 : Hedef Süper Lig
- Katil Martı #5 : Süper Lig'de İlk Sezon
- Katil Martı #6 : Transfer Şampiyonu
- Katil Martı #7 : Hedef Avrupa
- Katil Martı #8 : Marmaris Avrupa'da, İlk Yarı
- Katil Martı #9 : Marmaris Avrupa'da, İkinci Yarı
- Katil Martı #10 : İlk Kupa ve Stad Sürprizi

21 yorum:

sicko dedi ki...

oyunla ilgili yazılarının tamamını takip ettim. oyun bayağı eğlenceli geçmişe benziyor:) neyse ben bi soru sorcaktım ya, eğer sorun olmazsa(komik gelebilir). galatasaray her sezon şampiyondu gördüğüm kadarıyla.transferleri ve avrupadaki durumu nasıldı galatasaray'ın? skibbe'yle mi devam ediyorlardı?

Adsız dedi ki...

afferim sana yıldızlı pekiyi.

Tuğçe dedi ki...

Emekli mi oldun yoksa yeni bir takımla devam mı edeceksin kaldığı yerden?

firat selcuk dedi ki...

@tuğçe,
emekli olmadım şu an boştayım, çek cumhuriyeti boşta, istesem giderim ama averaj takımı gibi oldular yeni oyuncu yetişmedi doğru düzgün.. devam edip etmeme konusunda kararsızım, bu aralar galatasaray'ın teknik direktörünün yeri çalkantıda, açıklamalar yapıp karıştırıyorum ortalığı, belki oraya geçerim engin'i kovdurtabilirsem.. avrupa başarısı olmadığı için yönetim lig şampiyonluklarına değer vermiyor oyunda :) üstelik kulüp zengin de oldu aslantepe sayesinde, ekonomisi ligin çok çok üzerinde..

yine de kararsızım bitirsem mi devam mı etsem diye..

@sicko,
önceki yazıda şöyle cevaplamıştım galatasaray'ın durumunu :
~
altyapıyı "state of the art" seviyesine yükselttiler.. tesisler de dünyadaki en iyilerden biri oldu..

gelen her oyuncu kısa sürede potansiyeline erişip maksimum verimi sağlıyor.. yoksa bruce djite'nin leblebi gibi gol atıyor olmasını başka bir şey açıklayamaz bana..
~

takım inanılmaz transferler yapıyor, wonderkid adaylarını veya direkt olarak wonderkidleri alıp satıyor.. dünyanın en iyi orta sahası barcelona'da şu an oyunda, crespo diye sonradan çıkan bir oyuncu, bunu galatasaray yetiştirdi sattı mesela.. böyle her geleni yetiştirip maksimum verim ala ala inanılmaz bir noktaya geldiler.. skibbe konusuna gelince, onunla 2.5-3 sezon gittiler, sonra yerine luis van gaal'i getirdiler, ondan sonra da engin ipekoğlu ile devam ettiler..

Can dedi ki...

Yönetimin zihniyeti oyunda bile aynı anlaşılan. FM yalan söylemez diye boşuna dememişler.

omega dedi ki...

Sağlam kariyer olmuş ama benim merak ettiğim konu neden 3 yıllık kontrat istediğin.Ben aksine 1'er yıllık kontratlarla gidiyorum özellikle.

Adsız dedi ki...

oyunda kac lig aktif?
EPL
La liga
hatta onları geçtim serie a'damı yok ?

firat selcuk dedi ki...

turkiye'de orta ve ust seviye gelecegi olan 10-15 oyuncuyla anlasmıstım sezon sonuna dogru, ilk 2 seneyi gozden cıkarıp 3. senede lig ve avrupa sampiyonlugu hedefliyordum kendi kendime.. sagolsun yonetim kendi kendine bitirdi takımı..

seytan diyor kimseyler anlasma oyunu oyle bos bos devam ettirip marmaris'in bulent uygun'la birlikte cokusunu kahkaha atarak izle..

Northx dedi ki...

avrupa'ya sansasyonel bir transfer yap derim, buraya kadar gelmişken bırakma madem. yeni bir ülke, yabancı dil, samet falan iyi gidebilir.

Tuğçe dedi ki...

Bence de yurtdışına açıl. Hem belli mi olur belki Marmaris yönetimi el değiştirir, geri dönersin bir gün :)

Vandir dedi ki...

gerçekten neden 3 yıl ısrarı? Ben de 1 sene 1 sene gidiyorum böylece her sene salary e zam geliyor

firat selcuk dedi ki...

ikiniz de avrupa dediniz ama galatasaray engin ipekoğlu ile yolları ayırdı, daha doğrusu benimle imzalayıp adamı yolladılar, araları kötü olunca ben bu işe talibim dedim medyaya ve imzayı attım..

devamını bloga yazmam sanırım.. merak edenler için ara ara "not defteri"nde değinirim.. tabii sıkılıp hemen kapatmazsam.. böyle 7-8 sezondan sonra takım değişikliği yaptığımda hiç içime sindiremiyorum oyunu..

Bhut_Jolokia dedi ki...

Not Defteri serisini biraz sıklaştır Franchi :)

firat selcuk dedi ki...

twitter'a bulaştığımdan beri o biraz aksıyor, not defterine not olacak bazı şeyleri oraya yazınca unutuyorum.. ama bu uyarıyı dikkate alacağım :)

Northx dedi ki...

tamam işte avrupa demiştim ben de.

Jordi Metal dedi ki...

Bence Galatasray kariyerinide yazmalısın :) Katil martı serüveninin bitmesine üzüldüm açıkçası

siriusjames dedi ki...

Güzel kariyer için teşekkür ederiz :) Sayende ben de İngiltere 6. liginden başladım geçen gün. İlk sezon ilk iş şampiyon olduk :)

yurdum insanı dedi ki...

vefa marmaris'te bir "club" adıymış :)

Adsız dedi ki...

Zevkli kariyerinizin yazılarını takip ettim. Sizden sonra uzun aradan sonra ben de FM de İtalya c2 den Cisco takımını alarak başladım.

Galatasaray ile Şampiyonlar Ligini kazanmanız dileğiyle...

ahanda

Vandir dedi ki...

@siriusjames : blue square north/south? solihull moors diye bir takım vardır bss da zamanında ECC şampiyonluğuna kadar götürmüştüm. 5-2-2-1 diye ultra defansif bir taktikle.

@franchi : gs kariyerini bekliyoruz.

firat selcuk dedi ki...

gs kariyerim şu an devam etmiyor, etse onu özet geçerdim..

takım oyunda en son 91 puanla şampiyon olunca ve kadroda 3 türk, 2 yabancı 5 tane wonderkid olunca pek keyif vermedi.. ilk kadıköy deplasmanı 4-1 geçti, ligde 4'te 4'le başladım hiç zorlanmadan.. sanırım bundan sonra da hiç keyifli olmayacak o kayıtlı oyundan devam etmek.. gözler bir şekilde marmaris'e dönüyor çünkü :)

  ©Artemio Franchi. Template by Dicas Blogger.

TOPO